Pages
Jun 27, 2007
Siz niye yazıyorsunuz?
Serpil blogunda diyor ki “Resim yapıyorum, cünkü başka dilim yok.” Çok şey anlatıyor Serpil bunla. Renklere, şekillere, rengin uçsuz bucaksız çağrışımlarına döküyor içini. Dünyayı ve yaşadıklarını renklerinin hue’sundan göruyor. Yarasından görüyor dünyayı.
Ben de yalnızlığımı paylaşıyorum harflerin sesleriyle. Kimsesizliğimi. Gurbetliğimi. Öfkemi, sevincimi (ki hala olmadı ya), mutluluğumu (ki yokluğundan tanıyorum), umutsuzlukla kaplanmış umudumu yazmak için yazıyorum.
Akarsuya bırakılan mektuplar gibi. 1 ve 0 lardan oluşan dijital uzayın dipsiz kuyusuna bağırır gibi yaziyorum. Hani birileri duyar da ses verirse ne ala ses vermezse de “öff içimi boşalttım bari” der gibi yazıyorum.
Hiç bir toplumsal ideale hizmet etmeyi de amaçlamadan yazıyorum. Dedim ya içimi boşaltmak için yazıyorum. Ağız dolusu küfür edemesem bile, küfür etmek için yazıyorum. Hasan Hüseyin’in bir şiirinde dediği gibi küfürlerin de kuşlar kelebekler gibi uçacakları konacakları yeri iyi bildiklerini varsayarak, cok detaylı açıklamalara bile girme ihtiyacı duymadan yazmak istiyorum.
Bilimin verilerinden ve bilgi birikiminden yararlanmayi ihmal etmeden içimden geleni içimden geldiği gibi yazmak istiyorum. Özgür olmak için yazıyorum. Kendimi kendimden dahi özgür kılmak için.Yani bir tür günlük gibi, deneme gibi, hani biraz da yorumumu katarak yazmak istiyorum. Editörün ya da saklı-gizli hakemlerin (reviewers) kaygısını yaşamadan yazmak istiyorum.
Sahi siz niye yazıyorsunuz?
Jun 22, 2007
Jun 18, 2007
Türkiye barişini ariyor konferansi çağricilari
• geleceğimizi kendi siyasal iradelerimizle, sağduyulu ve soğukkanli bir sabirla kurabilmek için,
• tam da şimdi birbirimizin yüzüne bakip yeniden başlamak için,
• barişa, sadece biraz barişa ihtiyacimiz olduğunu haykiriyoruz……
imza metnini okumak ve imzalamak için asagidaki linke týklayýnýz
http://www.barisinisiyatifi.org/imza.php
Jun 16, 2007
Genç Siviller öss sorularinin bir kismini ele geçirmiş.
SÖZEL BÖLÜM
SORU 1. Türkiye’nin en büyük barajı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Atatürk Barajı
b) Keban Barajı
c) Çubuk Barajı
d) Çankaya Barajı
e) %10 Seçim Barajı
SORU 2. Ülke yönetimine el koyan ve siyaseti askıya alan darbecilere hayranlık duyma, kendisini onların yanında huzurlu ve güvende hissetme duygusu Ankara Sendromu olarak literatüre girmiştir.
Ankara sendromu aşağıdakilerden hangisiyle büyük benzerlik taşır?
a) Panik-Atak
b) Manik depresif
c) Stockholm Sendromu
d) Agorafobia
e) Anarkofobia
SORU 3. “Türkiye’de hayat normalleşmeye, ekonomi iyiye gitmeye başladığında sağda solda bombalar patlar” önermesi, doğruluk bakımından aşağıdaki hangi önermeyle benzerlik göstermektedir.
a) Güneş doğudan doğar ve batıdan batar.
b) Çimen yeşildir.
c) Deniz suyu tuzludur.
d) Gök Mavidir
e) Hepsi
SORU 4. YÖK’ün denklik yönetmeliğine göre aşağıdaki hangi üniversitelerden mezun bir öğrenci YÖK’ten denklik alamayabilir?
a) Harvard Üniversitesi
b) Oxford Üniversitesi
c) Stanford Üniversitesi
d) Sorborne Üniversitesi
e) Hepsi
SORU 5. Şu cümledeki boşluğa aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
“Ben de bir oy kullanıyorum, dağdaki çoban da. …….. cahil halkın oylarına bırakılamayacak kadar değerlidir.”
a) Koyun
b) Değnek
c) Koltuk
d) Saltanat
e) Demokrasi
SORU 5. Aşağıdakilerden hangisi, bir dil olmayıp Türkçenin dağ Türkleri tarafından konuşulan bir lehçesidir?
a) Malayca
b) Fince
c) Kürtçe
d) Sanskritçe
e) Hiçbiri
SORU 6. Aşağıdakilerden hangisi, demokrasiye aykırıdır?
a) C.B., Başbakan ve meclis başkanının üçünün birden eşlerinin başının kapalı olması
b) C.B.’nin emekli asker, başbakan ve meclis başkanının CHP’li olması
c) Cumhurbaşkanını halkın seçmesi
d) CHP’li Cumhurbaşkanının görev suresi bittikten sonra koltuğundan kalkmaması
e) Hepsi
SORU 7. Aşağıdakilerden hangisi, Cumhuriyeti yaşatacak olan kişilere örnektir?
a) Boğaziçi üniversitesinde peruğu ile okuyan ve iki dil bilen genç kız
b) Zeki Trikonun 2007 yaz kreasyonu olan kırmızı-beyaz bikinisiyle kendini Ege’nin serin sularına atan genç kız
c) Iğdır’da davar güden çoban
d) 15 ülkeye ihracat yapan, kısa boylu, göbekli, kıllı iş adamı
e) Hepsi
SORU 8. Aşağıdakilerden hangisi, bizi muasır medeniyet seviyesine çıkarır?
a) Klasik müzik dinlemek
b) Cumhuriyet mitinglerinde bayrak sallamak
c) Bale yapmak
d) Darbe ve muhtıralara karşı çıkmak
e) Türkiye laiktir laik kalacak sloganı
SORU 9. “Türküz cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi” mısrasının anlamı nedir?
a) Türklerin göğsü tunçtan yapılmıştır
b) Bütün Türklere cumhuriyetin ilk 10 yılında tunç göğüs nakli yapılmıştır
c) Türkler savaşlarda göğüs göğse çarpıştıkları için göğüsleri tunçlaşmıştır
d) Kurtuluş savası tunç siperlerle kazanılmıştır
e) Bu cümlenin Türkçe’de bir manası yoktur
SORU 10. Laiklik nedir?
a) Adam olmaktır.
b) Devlet yönetiminde dini referans almamaktır
c) Tek bir inancın light bir şekilde yaşanmasını amaçlayıp, diğerlerini yok saymaktır
d) Kamusal alanlara başörtülü kadın sokmamaktır
e) Eşi başörtülü birinin elini sıkarken yüzünü buruşturmaktır
SORU 11. Cumhurbaşkanı Sezer’in “Laiklik adam olmaktır” sözü aşağıdaki ideolojilerin hangisiyle çelişmez?
a) Feminizm
b) Laiklik
c) Demokrasi
d) Maçoluk
e) Liberalizm
SORU 12. Süleyman Demirel, kendisini ziyaret edip Cumhurbaşkanlığı teklif eden Baykal’a “kafam Zenith saat gibi çalışıyor” demiştir. Türk Siyaset kültürü içinde bu ifade ne anlama gelmektedir?
a) Demirel, Rus saat üreticileri tarafından yapılmış bir robottur.
b) Demirel, Zenith saatleri distribütörlüğünü almıştır.
c) Serkisof’u sadece demiryolcuların taktığını sanmaktadır.
d) Demirel, dijital saatlere karşıdır.
e) Demirel’in doymak bilmeyen bir iktidar arzusu vardır.
SORU 13. Aşağıda bulunan askeri rütbe sıralamalarından küçükten büyüğe doğru sıralanmış olan hangisidir?
a) Teğmen < Oramiral < Onbaşı < Yüzbaşı
b) Binbaşı < Çavuş < Orgeneral < Emekli Paşa
c) Yarbay < Üsteğmen < Koramiral < Emekli Paşa
d) Albay < Korgeneral < Orgeneral < Strateji Uzmanı
e) Hepsi
SORU 14. “Kalkın ey ehl-i vatan dediler kalktık
Bir de baktık oturmuşlar, ayakta kaldık”
Mısralarında ayakta kalan ‘Halk’ olduğuna göre oturanlar kimlerdir?
a) Sigortacılar
b) Çocuklar
c) Bilecikliler
d) Fındık üreticileri
e) Kitlesel refleks göstermemizi isteyenler
SORU 15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bitişik yazılması gereken “–de, -da” ayrı yazılmıştır?
a) Doğu Perinçek’in de “ulusalcı” olduğunu gördüm ya, ölsem gam yemem.
b) Cumhuriyet Mitinglerin de seni niçin göremedik?
c) TÜSİAD da, YÖK de Cumhurbaşkanını yeni meclisin seçmesini istedi
d) Demirel “sağda da, solda da birlik” istedi
e) Hiçbiri
Jun 15, 2007
Toplumsal Reflekse Ilk Yanit
O bütün kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal baskılardan kurtulmuş tam-bağımsız, herşeyiyle özğürlüğüne kavuşmuş kadınımız “Yeter artik! demiş ve eklemiş “Bizi zincirlerle mutfağa ve eve bağlayan bu erkek egemen terörün kökünü kazımak için askere alınmak istiyoruz”
Yok canım şaka şaka! Bacağını ve çenesini kırarız valla. Ne demek! Bizim kadınlarımız böyle erkek egemenli merkek egemenli şeyleri bilmez. Sadece ASKER doğuran bir mekanizma olduğunu çok iyi bilirler. Kadınların sözcüsü şöyle demiş
Asker yetiştiren kişiler olarak
evlerimizde kalmayı uygun görmedik. Arkadaşlarımızla bir oluşum başlatarak
teröre bir şekilde tepki göstermek istedik. Askere alınmayı istiyoruz.
Bunun psikoanalitik analizini yapsam Freud bile utanır. Kültürel analizine yeltensem Frankfurt okulu kendini fes eder. Ögrenme ile iliskilendirip anlamaya calışsam Pavlov’un köpeği darılır. Ben ne yapsam? Ne etsem?
Bu nasıl bir analıktır ki bu kurban eder çocuğunu anlamadığı bir savaşa.
Barış istemek yerine kan taşir göletlere…
Bu nasıl bir kadınlıktır ki bu evde kalmayı ancak “toplumsal reflex”leri cağrıldığında uygun görmez. Kadın ve insan olma haklarını savunmak yerine kendini peşkeş çeker erkek egemenliğin kalesi gibi duran anıtına…
Jun 8, 2007
Toplumsal Cinnete Davetiye
Türk Silahlı Kuvvetlerinin beklentisi; bu tür terör olaylarına karşı, yüce Türk milletinin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesidir.
Daha önce bir yerlerde söylemiş miydim bu TSK'nın hali beni korkutuyor diye? Hem de çok korkutuyor. Zaten doğduktan sonra ilk bana öğretilen şeylerden biriydi bu. Önce Allah’tan kork. Sonra da devletten yani askerden, yani polisten… Bu defaki korkum başka valla.
Kendine güveni olmayan bütün insanlardan, guruplardan, ve kurumlardan hep korkmuşumdur zaten, çünkü bunlar her şeyi yapabilirler. Ve ne yapacaklarını kestiremezsiniz de… TSK’nin hali beni bu vesileyle korkutuyor çünkü kendine güveni yok sanki. Özgüven diye bir şeyi kalmamış. Benlik saygısı paramparça. Iyiye işaret değil bu.. Hiç değil...
Darbe yapacağım deyip deyip durdu. Darbe yapılacaksa bir gece yapılır siz sabah uyanır bakarsınız ki aaa darbe olmuş. Böyle benim anamın ben çocukkken bana çok sık bir şekilde dediği gibi “Bak bi kalkarsam seni çok kötü döverim” diyerek darbe yapılmaz. Kendi içindeki kafatasçı çetelerin ihanetinden mi korkuyor bu TSK? Kendi içinde örgütlenmiş islamcılardan mı? Yoksa OYAK’ın artiürün kaygıları mı var işin içinde? Yoksa bütün bu olası kaygıların toplamından oluşmuş birşey mi var ?
Şimdi de kalkmış kalabalığın refleksinden medet umuyor. Iyiye işaret değil bu, hiç değil. Refleks bilinç dışı yapılan bir edimdir. Ve kalabalığın refleksinin bilinçdışı olmasından öte patolojik olma olasılığı daha da yüksektir. Özel Harb Dairesi gibi bir bölümü olan bir kurumun kalabalığın refleksinin ne tür onanmaz yaralara ve sonuçlara yolaçabileğini tahmin edemiyor olması inanılası gibi gelmiyor bana…
Iki şey geliyor aklıma. 1) Istenen bu korkunç ve onanmaz sonuçlar zaten 2) Bu da “bi kalkarsam darbe yaparim ha!” gibi tehdit . Umarım bunların hiçbiri değildir. Ve ben yanılıyorumdur.
Semih geçen günkü yazısında diyordu “Sorunumuz demokrasi eksikliği, sorunumuz adaletsiz gelir dağılımı, sorunumuz sağlık sistemi, sorunumuz eğitim sistemi, sorunumuz ırkçılık, sorunumuz milliyetçilik, sorunumuz doğa katliamı, sorunumuz barış, sorunumuz azınlık hakları, sorunumuz düşünce özgürlüğü, sorunumuz ifade özgürlüğü, sorunumuz ayrımcılık, sorunumuz açlık, ..”
Anlamıyor musunuz? Lütfen linçlere davetiye çıkarmayın. Lütfen toplumsal cinneti uyandırmayın. Unutmayin hiç kimse güvende olmaz o çılgınlıkta. Toplumsal cinnet kendi babasını da yer, kendi çocuklarını da...
Jun 6, 2007
Arkadaş'a yazılmış en güzel şiir!
Arkadaş, arkadaşımdır
Arkadaşı takdimimdir:
Bildiğimiz bir mavzer çalar önde
Sevdiğimiz bir Zeki Müren takır takır arkada.
Şiirimize bir hısım akraba gibi değil de bir arkadaş gibi girmiş, bir arkadaş gibi yer etmiştir kendine. Kendinden bir kuşak büyük bir kuşak mıntıka temizliğini öğrenmiş ondan.
Şiiri peri bacası. Tütmez; kendini tüttürür.
Şiiri: Bordo gül.
Kökünü toprağında denemiş: yurdagül.
İnce bir ceket, mevsimlik. Fanila, çizgili, uzun kollu, bileklere kadar deri. Şiirine tektip; şiirimize terkip.
Alıp kasketine takmak için bir vurulan yusufçuğun tüyünü, eğilmiş, uzanmış öyle sokağa.
Hala uzanırmış göğe eğilip ama.
O dışarda, biz içerde. Gelir ziyarete bizi, her gün görüşme günü: Arkadaş, arkadaşlara “göğü kucaklayıp” getirmiştir.
Evine misafir gelir.
O, sokakta yatıya kalır.
Adettir diye değil.
Bütün sokaklarda en güzel ölü. Mayıs kokulu bedenini hala kaldırırız: annemizin yemesindeki solgun çiçek bahara sarılı.
“Geçit yok!” der sokaklarda ölüsü!
Bir dağ bulur uzun uzun bakar. Eritir karın dağını.
Bambaşka bir hücredir: Kendini böler; herkese bölünür. Herkesle bölünür.
“Şair olmak kolay değil”
Arkadaş olmak zor.
Arkadaş kalmak daha zor.
Hiç tanışmadım.
Arkadaşlar! Arkadaş, arkadaşımdır.
İlhan Durusel
Jun 2, 2007
Herkes için özgürlük istemenin bedeli
Bu eşitlikçi istemin öyle naïf bir ezberlemeden, taklitten ibaret olmadığını söyleme ihtiyacı duyuyorum. Hani “seninle hemfikir değilim ama senin inancını özgürce savunma hakkın için seninle savaşırım” gibi özlü sözler vardır ya ve birileri bunu okuyuverir, kulağa hoş gelir, yüreğe eşitlikçi gelir. Sonra da heryerlerde söyleyiverirler. Benimkisi biraz farklı bundan. Ben şu bizim islamcıların özgür ve eşitliklere sahip olmasını isterken sadece onlarla hemfikir olmadığımı söylemenin yanısıra şunları da söylemek istiyorum.
Bilin ki siz siyasal gücü ele geçirdiğinizde
sizin gibi olmayanlara karşı hiç mi hiç hoşgörülü olmayacağınızı
- Insan Hakları, inanç özgürlügü gibi terimleri sözlüklerden sileceğinizi
- Bütün bir ülkeyi haremlik ve selamlik diye ayıracağınızı
- Kadınlara çarşaf giymeme gibi bir özgürlüğü tanımayacağınızı
- Ben gibi inançsızları ibreti alem icin meydanlarda sallandıracağınızı
Oruç tutmayanları linçe kalkışan sarıklı kalabalığı kahraman ya da gerçek dindar ilan edeceğinizi,
Ahlak adına insanları insani değerlerle değil bacak arasının dar çerçevesinden yargılayıp hatta katledebileceğinizi
Sarhoş olmayı, aşık olmayı, sevgiliyle el ele sokaklarda dolaşmayı, özlemle kucaklaşıp öpüşmeyi, mayoyla denize girmeyi günahkar ve illegal ilan edeceğinizi
Demokratın, Liberalin, sosyalistin, kapitalistin, gayrı-müslümin, ateistin, lezbiyen ve homosexuellerin yaşam olanaklarını mümkün olduğunca ortadan kaldıracağınızı biliyorum. Daha doğrusu inanıyorum ya da seziyorum.
Bu yukarıda sayılanlara “önyargılı” deyip yüreğinizi rahatlatacagınızı ya da propagandanıza yeni bir derinlik ekleyip devam edeceğinizi de biliyorum.
Sadece bilmenizi istiyorum; safdilce değil gerçekten sizin de özgür olmanızı istiyorum ve zerre kadar inanmıyorum özgürlüğü yaşayınca insanlaşacağınıza. Ama yine de sizin de özgür olmanız için haksızlıklara ayak direyeceğim…
Ama kimbilir eğer birgün inançlarına bakmaksızın siz de yoksulun, ezilenin, haksızlıklara uğrayanların yanında olup onların kavgasına destek verirseniz, Kahraman Maraş, Sivas, ve daha adı duyulmamış nice linç ve insanlik dışı katliamlar için özür dilerseniz ve gerçekten bunu yüreğinizde hissederek yaparsanız belki insanlaşmaya başladığınızı düşünmeye başlayabilirim.