Pages

Oct 30, 2007

Meçhul Bir Anti-Militarist’ten

Operasyon için tezkere istemenin önemli motivasyonlarından biri terörü bitirmek değil yüce Türk milletinin özgüvenini yükseltmesi imiş. Bunu bir kanalda üst düzey bir yetkili söylemiş. Ahmet Altan’in yazısına not bırakan AntiMilitarist arkadaşın yorumu cok önemli noktalara temas ediyor. Bunun için arada kalmasın diye onu öne çıkarmaya karar verdim. Işte AntiMilitaris adiyla yazan arkadaşın yorumu…

Işte bütün mesele de bu bence. Mesele askerin kutsal, görkemli, erişilmez, sarsılmaz kimliğinin zedelenmesidir. Susurluklarla, kendi içinde rant kavgalarıyla, yolsuzluk yapan subaylarıyla şimdiye kadar kutsal, alnı açık, ve onurlu olan ordu kirlenmiş ve halktan kendisine duyulan güven zedelenmiştir. Yani mesele “Yüce Türk Halkının” kırılan gururu ya da yitirdiği özgüveni degil, halkın orduya karşı duyduğu özgüvenin yitirilmiş olmasıdır. Özguvenini yükseltmek ihtiyacı ordunun ihtiyacıdır aslinda, Yüce Türk Milletinin değil. Milletin özgüveni hiç oldu mu ki allah aşkına. Hatta olmaması icin herşey ona gore düzenlenmedi mi? Okuldaki müfredat programından camiideki vaazlara kadar, kendileri kontrol etmediler mi, ve her defasında binbir türlü yollarla bize “SIZ BI BOK YAPAMAZSSINIZ! YÜZÜNÜZE GÖZÜNÜZE BULAŞTIRIRSINIZ! DIŞ GÜÇLERIN MAŞASI OLURSUNUZ! denmedi mi? Bizde özgüven mi kaldı Allah aşkına?

Ama bi dakika bunlar Yüce olan Türk milletinden söz ediyorlar. Biz hiç yüce Turk Milleti de olmadık. Yüce Türk Milleti sadece kendileriydi ve bizi o kadar aptallaştırdılar ki bunu da bilemedik. Şimdi kan kaybeden canavar ruhları için “asil RH Pozitif “ kana ihtiyaçları var.

Bu can ve kan yolunuza kurban olsun paşam. Zaten başka bir boka da yarayacağı da yoktu. Sizin özgüveniniz benimkinin paspas olmasından geçmiyor mu paşam?
Sizin varlığınız benim varlığımın size armağan olmasından geçmiyor mu?
Zaten bunun için değil mi miliyonlarca işsizlik, bunun için değil mi askerliğimin ilk gününde duyduğum özgüvenimin ammına konulduğu küfür ve dayaklar?
Hele bi söyleyin benim özgüvenim için ne yaptınız?

Bu ülke için ne yaptınız?
1923’den beridir bütün kaynaklara sahipken neden hala işsizlik var bu ülkede?
Neden en koyu milliyetçiniz bile yurt dışına kaçacak firstı bulsa hiç düşünmeden bırakıp herşeyi kaçacak Avrupa’ya?
Avrupa’da kac göçmen var paşam?
Niye Alamanın bokunu temizlemek için terkeder bi insan memleketini?
Alamanın bokunu temizlerken o saf tertemiz Anadolu insanı, hiç demediniz özgüvenimiz zedelendi diye. Niye demediniz?
Hani nerde refah medeniyetler seviyesi?
Biz ne dediyseniz yaptık. Yapmadık mi?
Siz işinizi yapmadınız paşam!
Bütün kaynaklar ve bizim kaderimiz ellerinizdeydi ve emrinizdeydi hiç bir bok yapmadınız!
Yoksa niye çıksın dağa bu çocuklar?
Hadi bir iki tanesi çılgın deyin.
10 ya da 20 tanesi de maceraperest ?
Ama on yillardır bu cocuklar niye çıkar dağlara paşam?
Valla keyiften çıkmaz insan daga! Billah keyiften çikmaz!
O kadar kolay da kandirilmaz onbinler paşam.
Hadi siz söyleyin. Ne yapmadınız da buralara geldi memleket?
Niye yapmadınız?

Ne yaptınız biliyor musunuz?
Bir cinnet toplumu yaratınız! Insanları birbirine düşman yaptınız.Ve kangölünden medet umuyorsunuz..

Sahi niye?

Oct 27, 2007

%52’den Hayat Kurtaracak Öneriler

Karşınıza bir Linç Sürüsü Çıktığında, ne yapmalısınız? Dikkatli Okuyun!

Hayatta kalmak için ölü taklidi
Karşınıza bir linç sürüsü çıktı. Kurtulmak için derhal yere yatıp ölü taklidi yapın. Ölüm peşinde koştukları için size bir şey yapmazlar. Ama dikkat edin, üstünüze basabilirler.

Dikkat linç sürüsü
Sokakta yürürken, hınca hınç yürüyen bir linç kütlesinin arasında kalırsanız, kütlenin en arka sırasına geçmeye çalışın, uygun aralıkta sıvışın.

En yakın bakkala girin
Sağda solda büfe, bakkal arayın, görür görmez, “bağırmaktan dolayı çok susadım, bi su alıp geliim” deyin, soluğu bakkalda alın. Kütle geçip gidene kadar su, gazoz bir şeyler için. “Hepimiz Mehmediz” sloganı höykürülürken “Ah, benim dayıoğlu Memed vardı, özledim keratayı, bi ariyim” deyip elde cep telefonuyla kütledışı alana doğru süzülün. Evinize/işyerinize bayrak asmadığınız için gelen sivil bayrak müfettişlerini “cumhuriyet mitinglerinden beri asmadığım gün kalmadı, rengi soldu, yenisini şey edicem” diye savuşturun.

Gitar bulundurmayın
Rockçıysanız bu ara yanınızda gitar falan taşımayın, alıp kafanızda kırabilirler. Ayrıca uzun saçlılar “Eski Türklerin de saçları uzundu (peygamber ve Barış Manço da makbuldür)”, küpeliler “Yavuz Sultan Selim’in küpesi”, punklar “Kızılderililer de Türk” söylemlerine pratik yapsınlar, saldırı anında kullanabilirler.

Cepte savaş manşetli gazete taşıyın
Yanınızda manşetinde milliyetçi savaş çığlıkları atan bir gazete taşıyın (Hürriyet iyi gider), tehlike anında onu açın. Üniversitelerin cüppeli generallerinin düzenlediği “üniversiteli” yürüyüşlerine karşı Hürriyet kesmez, Cumhuriyet bulundurun.

Ara sokaklara kaçın
Dar ara sokaklardan yürümeyi tercih edin, en azından sayıca az bir kütleyle karşılaşırsınız.

Dikkat okul! Gençler ve çocuklar için tehlike!
Okula kayıtlı bir genç iseniz, zorunlu eylemlere katılmamak için her bahane uygundur. Özellikle “çok feci ders çalışmam lazım” yalanını sallayın. “Bugün askerden abim geldi. O da Mehmetçik nihayetinde” deyip fıyın. Asker üniforması giydirmeye çalışırlarsa, uyuz (hastalık) olduğunuzu söyleyebilirsiniz. En iyisi, bu ara hiç okula gitmeyin. Çok tehlikeli.

Kapınızı değiştirin
İstanbul Pendik’te olduğu gibi kapınıza (Nazi dönemi misali) işaret konmuşsa, hemen kapınızı değiştirin. Ayrıca, kapı ustasıyla anlaşın, bu sıralar sık değiştirebileceğiniz için indirim yapsın.

Ön camdan uzak durun
Kahve, kafe vs. yerlerde oturuyorsanız, yola/ön cama yakın masalarda oturmamaya özen gösterin.

"İki" gösterirken dikkat
Herhangi bir yerde işaret ve orta parmaklarınızı zafer işaretini çağrıştıracak şekilde kullanmayın, “usta, bize iki çay” derken farklı “iki” gösterme yöntemleri bulun.

Tehlike anında irtibatta olun
Arkadaşlarınız ve çevrenizle sürekli irtibat halinde olun, linç sürüleri açısından tehlikeli bölgeleri görenler diğerlerine haber versin.

Kaynak: %52.org

Bir de eger tırsıyorsanız BİZ KAÇ TIRSAĞIZ kampanyasına katılın

Oct 22, 2007

Savaş Tamtamları


Korkuyorum!
Savaştan değil bu savaşın ağzı salyalı linç kőpeklerini sokağa çağırdığından korkuyorum.
Yeni Kahraman Maraş’lardan, Sivas’lardan korkuyorum.
Ülkenin Bağdat’a dőn(dürül)mesinden korkuyorum.
Daha őnce sınır őtesi harekat yapılmadı mı?
Kaç defa yapıldı?
Problem çőzüldü mü?
Birilerinin derdi problem çőzmek değil.
Birilerinin derdi kan üzre rant sağlamak.
Anlamıyor musunuz?
Anlamadığınızdan korkuyorum.
Korkuyorum!
Bu rantın bedelini genç insanlar canlarıyla ődeyecekler diye korkuyorum.
Savaşa, linçlere,
başkalarının çocuklarının kanı üzre rant ve iktidar sağlamalara dur deyin ne olur!
Sokaklara “Savaşa Hayır” diye çıkın ne olur!
Kan daha fazla kan demeyin!

Oct 18, 2007

Mim

Şu mim işi “kriz anında düğmeye basın” diye çığlık atan bir karikatürü cağrıştırıyor niyeyse… Mim Çarpım Tablosu ’ndan geldi. Kendimi anlatan dizeler olmalı kural gereği. Ne anlatır beni? Herhalde en son Kuzey Atlantik’in yüzüne çabuk silinir diye yazdığım ama bir türlü silinmeyen dizeler anlatır beni..(Ukalalık gibi algılanmasın Ingilizce’de yazıldı ve Türkçe’ye çeviremedim ya da Türkçe’de aynısını yazamadım daha…Birileri gőnüllü olup çevirmek isterse seve seve yardım etmeye hazırım)

the man sitting by the north atlantic is me
it is me
whose hands are not his hands anymore
whose mind is not his
who sells his all efforts for cheap labor
and who means nothing but a tool.

the man sitting by the north atlantic is me
it is me
who dwells on the distance
neither an irresitable fisherman songs from mediterranean
nor kids cheer
just me
who is nothing else
but a social security number…

the man sitting by the north atlantic is me
it is me
who is nothing else
but kafka’s gregor
a black cockroach
on the bloody forehead of
capitalism…

Ben mimi kime atsam? Uğur’a atayım asıl onun söyleyecekleri vardır.

Not: Gregor'u betimleyen resimi tesadüfen bu sabah Serpil’in sitesinde gőrdüm, aldım ve kendimce değiştirdim de. Ne hakla! Hiç bir hakka dayanmadan yaptım. Suçluyum! Hem de dağlar kadar! Umarım Serpil kızmaz. Serpil “izin vermiyorum dersen" darılmam. Kaldırım blog'dan...Haber et yeter.

Oct 15, 2007

Sıradan Faşizm

Militarizm, spor, milliyetcilik vıcık vıcık!

Yorum morum yok!!!!!!!!!!!!!!!!

Belki aşağıdaki resimdeki benzerlik yardım eder gőremeyenlere!


Oct 12, 2007

Tarkovsky - Solaris

Banu'nun ayrılmadan őnce yazdığı bir yazı vardı. Tuhaf bűyűleyici bir dil kullanmıştı Banu. Bana birşeylerin tınısını hatırlatmıştı. Eskiden izlediğim bir filimin varoluşçu angstının yoğunluğunu hissetmiştim okurken. Bűyű bozulur diye de yorum yazamayacağımın yorumunu yazmıştım. O zamandan beri de arayıp duruyorum o şiiri. Evet nihayet buldum neydi, hangi filimdi, hangi şiirdi. Tarkovsky'nin Solaris adlı filiminde okunuyordu bu şiir (kimileri şiir demiyebilir ama bence şiirdi) ve şőyleydi:

Buluşmamızın her anını biz bir mucize gibi coşkuyla kutlardık. Yeryűzűnde yalnız ikimiz vardı. Sen bir kuş kanadından hafif ve inceydin. Merdiven basamaklarından başdőndűrűcű bir hızla inip çiğ taneli çiçekler arasından geçip beni aynalı camın őbűr tarafındaki makamına gőtűrűrdűn sen.

Gece indiğinde bana bűyűk şeref bahşedilir ve tapınağın kapıları açılarak karanlıkta parlar ve yavaşça secde ederdi çıplaklığın. Ve ben uyanarak tanrı kutsasın diye fısıldardım. Ve bu kutsamanın cűretkarlığının tadını yaşardım. Sen uyurdun ve mavi gőkyűzűnűn kapılarını çalardın rűyanda. Vűcudunsa yatağın içinde dokunulmazlığının sıcaklığı ve buğusuyla hareketsizdi ve kirpiklerin de ellerin de őyle. Sıcaktı.

Irmakların nabzı kristal űzerinde atar, dağlar tűter ve denizden serpintiler gelir. Sense avcunda tutardın o kristal kűreyi. Bir tacın içinde uyurdun ve tanrı şahidimdir ki benimdin sen. Sen uyanır ve insanoğlunun basit konuşma dilini yeniden yazardın. Ve insanın sőzű girtlağını yeni bir gűçle doldurur ve “sen” sőzcűğű yepyeni anlamlarını ortaya serer ve çar anlamına gelirdi.

Yeryűzűndeki herşey dőnűşűrdű hatta leğen kova gibi basit şeyler bile. Ve o sağlam kaya aramıza bekçi gibi dikilip durduğunda bilinmeyen yerlere sűrűklenip giderdin. Mucizevi şehirler őnűműzde bir serap gibi dağılırdı. Kaderimiz elinde ustra olan bir deli gibi arkamızdan kovalarken biz bulutların űzerinde yatardık. Yumuşacık. Ve kuşlarla yolumuz ortaktı sanki. Ve balıklar ırmaklar peşimizden gelirdi ve gőkyűzű alabildiğine uzanırdı gőzlerimizin őnűnde.

Oct 6, 2007

Madya Bilgisine Giriş 101

Bunlar Bilmeniz Gerekenler
  1. Üstü açık ya da kapalı olarak size gönderilen mesajlar belli bir kültürel, politik ve ekonomik bakış açısına göre yapılandırılmıstır.

  2. Medyatik araçların her birinin (TV, Gazete, Magazin, sinema, vb) kendine özgü karekteristikleri, avantajı ve dezavantaji vardır ve bunlar aracın olanakları ve dili ile (yazı, resim, ses, filim) sıkı ilişkidedir.

  3. Ayni mesajı herkes kendine göre yorumlar. DiKKAT! Aslında bu yaygınca gözlenen bir önkabul ama ortak paydada da medya en azindan aptal çoğunluğun %51’inin ne düşündüğünün üzerinde egemen bir etkisinin var olduğunu da unutmayın.

  4. Bütün mesajlar belli birilerinin çıkarını gözeterek üretilir ve belli bir amacı güder; artı ürün yaratma, birilerinin eğitim ve sanatsal düzeylerini gözönünde bulundurarak ikna etme, vb.

  5. Medyatik araçlar everensel olarak belli bir kültürün ürünü olmalarına rağmen çok özelde de sizin kültürel değer yargılarınızın ve sosyal normlarınızın gözeneklerine konuşlandırılmışlardır. Nasil mi? Siz uyurken bile beyninizin nereden nasıl mesajlar aldığını merak eden bilim adamlarının miliyon dolarlık araştırma giderlerini kim, niye karşılıyor sanıyorsunuz?

Bunlar da Her Medya Bombardumanında Kendinize Sormanız Gerekenler

  1. Kim niye ne amaçla bu haberi ve mesajı yarattı ve benden ne tür bir tepkide bulunmamı bekliyor.
  2. Bu mesajın asıl hedeflediği kitle kim?
    a) Hiçbir şey olamayıp da sonunda Atatürkçü olmuş eski devrimciler mi?
    b) Atatürkçülügün batılılaştiramadığı ama koministlere karşı bir zamanlar büyütüp beslediği şimdi de memleketin başına bela olmuş müslümanlar mı?
    c) Herzaman salaklıklarına cahilliklerine, aşkın gözü kördürü bir üst düzeye trans edip "vatan aşkının sadece gözü değil beyni de kördür"e çıkarmış, Çiller'in ve Demirelin yiğit(!), psikopat(!) katil(!) mafya bozuntusu ülkücüler mi?
    d) Yoksa bir bacak, bir göt, bir çift meme görme arzusuyla kıvranan ve kendini Alman Helgalara ve Rus Nataşalara Türkün nasil da tepeden tirnağa bir "YARAK" olduğunu ispatlamak gibi bir amacı irfan edinmiş zontalara mı?

  3. Bu amaçlara ulaşmak için ne tür teknikler kullanılmış ve nereme hitap ediyor?
    a) Beynime mi?
    b) Kalbime mi?
    c) Hangi cinsel organıma?
    &&&i) Erkekliğime mi?
    &&&ii) Kadınlığıma mı?
    &&&iii) Ibneliğime mi,
    &&&iiii) hemcinsseviciliğime mi,
    &&&iiiii) Lesbian, Gay, Bisexual, and Transgenderliğime mi?

  4. Ve son olarak da mesajın neresi ne kadar doğru olma olasılığı taşıyor sorusunu sormanız gerekiyor?Mesajın söylenmesi gereken bütün ayrıntıları söylenmiş mi? Hangi filitrelerden geçmiş, neler söylenmemiş, neler sizden saklanarak ima edilmiş?
Ne o! Öyle kolay mı sandınız medya-kurdu olmayı? Medyanın size, çocuğunuza, karınıza, kızınıza, pipisini cümle aleme göstererek büyüttüğünüz o salak oğlunuza tecavüz etmesini istemiyorsanız işte bunları öğrenin, öğretin.


Kolay gele…

Oct 4, 2007

Bin Selam Sana Şili Halkı!

Şili’nin celladı Pinochet, rahat ölmedi. Peşini bırakmadılar ; izin vermediler rahat ölmesine… BBC’de yayınlanan habere göre şimdi de kocasının ve babalarının akıttığı kanla gününü gün edip himmetine 27 miliyon dolar geçirirp diş bankalara havale eden Pinochet’in karısı ve çocuklarından hesap soruyor Şili halkı.

Hakim Pinochet’in karısi ve 5 çocuğunun yanısıra bu işte parmağı olan 17 kişi hakkında da tutuklama kararı çıkarmış.

Şimdi Şili’de Santiyago sokaklarında kutlamak vardı bu zaferi….



Oct 2, 2007

Sevgili Atatürkçüğüm

"Sevgili Atatürkçüğüm" bir kitap. Esra Elmas mezuniyet tezinden damıtarak yazmış. İlkokul çocuklarında Atatürk algısını araştırmış. Beni de dűşűndűrttű; Sahi bize neler yaptılar çocukken? Hani olur ya, hatırlayınca çocukluk anılarını, gűlersiniz. Ben gűlmedim, gűlemedim bu defa. Őfkelendim! Kızdım.

Radikal’de Yıldırım Tűrker’in tanıtım yazısına yorum yazanlardan biri şőyle anlatmış Atatűrk algısını.



En çok kanımı merak ederdim ilkokula yeni başladığım sıralarda. Hep bir bıçak alıp, küçük bir çizikle kanımı görmek isterdim. Kanımın sadece kırmızı olmadığından ve içinde bir sürü sim olduğundan da emindim. Simlerin onu yaldızlı kırmızı yaptığını ve parlak göstediğini düşünürdüm. Sonra birgün burnum kanadı ve büyü bozuldu, sıradan kırmızıyla yüzleştim. Asil kan hikayesiyle büyürken, ilk golümü yemiştim.


Ben de hep korkardım Atatűrk'ten. Hep bizi izlermis gibiydi o çatık kaşlarıyla. Allah mı daha korkulması gerekendi Atatűrk mű diye kavagaya bile tutuşmuştum bir çocukla. Ben Allah daha korkunçtu diye dűşűnűyordum yine de. En azından Atatűrk’ű gőrűyordum diye dűsűnműş olmalıyım diye duşűnűyorum şimdi…Ben diğer bir çok çocuğun aksine őcűlerden, hayaletlerden korkmadım. Ben en çok Allahtan koktum, bir de Atatűrkten. Sonra bűyűdűm. Sadece her ikisini değil onlara tapanları da sevmez oldum.
Sahi niye içine ettiniz çoçukluğumun ulan…Niye? Bir Atatűrk vardı karabasanlarımda bir de ne olduğunu bilmediğim Allah.
Ha bir de kanımın kutsal olduğuna inanırdım, taa ki Kűrt olduğumu őğreninceye kadar…

Oct 1, 2007

Eleştirinin Ahlakı

Çarpım Tablosu Orhan Pamuk ile ilgili yazısında diyor ki “Orhan Pamuk'u elestirmek her zamankinden daha zor; cunku boylesi bir elestiri Turkiye’de sagdan sola kadar bulasmis gerici milliyetciligin eline verilecek bir koz haline gelebilir.”

Çarpım Tablosu doğru söylüyor. Kaygılarında da haklı... Uzun süredir ara ara kendi kendime sorduğum ama belli bir yerden sonra tıkandığım bir şey bu. “şimdi bu şunun elinde koz olur”, “şunu eleştiren ben olmamalıyım”, “şunu eleştirsem, şu taraftan mışım gibi algılanır mıyım?”

Sahi var mıdır bunun ahlakı ya da zamanı? Ahlaksızlık mıdır zamanı değil diye susmak? Asıl kötü adamın yanındaymışım gibi algılanırım diye susmak, susmak değil aslinda, söylememek gördüğünü ve düşündüğünü? Şunun bunun eline koz vermiş olmayayım diye susmak?

Birisi kalkıp yahu sen tarafsızlık mümkünmüş gibi bir varsayımdan hareket ediyorsun bu yüzden de böyle ortada kalmışsın demesin ne olur. Benim sancım da taraf olduğumla ilgili zaten.