Pages

Jun 14, 2009

Zorluklarla Başa Çıkmalar

Kaçınılmaz bir gerçeği ömrümüzün şu dönem dönem fiziksel, psikolojik, ekonomik, ve sosyal zorluklardan geçtiğimiz. Herkes kendince bir dayanak bulur, bir dirneme mekanizması. Ben bu ve benzeri durumlarda şiirlere sığınırım. Şiirler dilim olur, gücüm, sığınağım...

Geçenlerde bir blog arkadaşıyla da yazıştık bu konuda. Herkesle paylaşlamalı bunları dedik hatta; hani olur da birilerine direnç olur diye. Belki bize yazarlar, bizimle paylaşırlar bize yeni direnç yolları sunmuş olurlar diye. Böylece de direnç bankası oluşturmuş oluruz kapitalizmin kar amaçlı bankacılığına inat.

Nazim'in Insan Manzaralarindaki şofor Ahmet'i bilir misiniz? Hani o patlayan kamyon tekerleğinin içine bütün elbiselerini doldurup çırılçıplak ve üryan kalıp kamyonetin motoruyla konuşan?

"Dayan ömrümün törpüsü dayan
Görsün dağlar anadan uryan şöför Ahmet'in kim olduğunu
Dayan aslan!" der.
Kamyon şöförü olmasam da yaşamın tam ortasında motor teklediğinde ya da tekerlekler patladığında söylenirim şöför Ahmet'in dizelerini.

Ya da Ahmed Arif'den okurum. “Gel gelelim beter bize kısmetmiş” derim. Sonra bakarım ki direncim artmış. Yaşama sevincim artmış…

Blogda bu konuda yazıştığım arkadaş da türkülere ve şiirler sığındığını söylemişti. Onun favorisi de “yaprak döker bir yanımız bir yanımız bahar bahçe”

Sahi ya siz neylersiniz zor durumlarda?

22 comments:

  1. Şarkılar, kafesler, uzaklar, günlükler, boya kalmeleri ... Ama çözüm olmuyor çoğu zaman, o ayrı.

    ReplyDelete
  2. hikâye yazarım. hayatın boktan olduğu anlarda en iyi bu gelir bana.

    ReplyDelete
  3. "Direnci perçinleyecek can yeleği" yapmak kendimize:) Bu imge çok işime yarıyor. Şiire, türkülere bir de çocuğuma sığınmak. Onun Arif Damar'ın dizelerinde dediği gibi 'Var yok dinlemez bir çocuk isteğidir' hallerine sığınırım.
    Bir de Hayyam yetişmişti.


    Sarhoş oldum mu aklım azalır;
    Ayıldım mı sevincim dağılır..
    Ne sarhoş, ne ayık bir hal var ya?
    En güzeli öyle yaşamaktır..

    ***

    Durmadan kurulup dağılan bu yerde
    Hiç bir dost arama.
    Güvenilir bir sığınak, hiç! ..

    Bırak acı yüreğinde konaklasın
    Olmaza çare arama...
    Kimse sana gülmeden sen acıya gülümse,
    Yaşamana bak!

    ReplyDelete
  4. Ben genelde boks eldivenlerimi alip, gidip kum torbasina saydirirdim onceden. Ama artik eldivenim yok, kum torbasi da nerde vardir bilmiyorum bu sehirde.

    Ondan kosmaya basladim ve de sinav cekip duruyorum ara ara ama karsinda kendini ya da baska birini hayal edip, onu bir guzel yumruklamak cok daha guzel oluyor ;)

    ReplyDelete
  5. Banu keske daha somut seyler soyleseydin. Sarki, turku vs vs cok genel. Evet bazan cozum olmasalar da, nedir onlar? Hadi...

    ReplyDelete
  6. Luzumsuz Adam hosgeldin. Seninki de genel olmus. Tamam seninki zor biraz somutlamak ama mesela belli bir tonda mi olur hikayen. Kizginsan bangir bangir bagiran oykuler mi olur bu yoksa sessiz sedasiz bir oyku mu. Ya da hic dizgesi yokmudur? Nasil rastgelirse mi?

    ReplyDelete
  7. Ebru "Var yok dinlemez bir çocuk isteğidir" oldukca guclu, aklima yazdim belki kullanirim birseyi cok istedigimde...Sagol

    ReplyDelete
  8. Tolga bana kizgin ofkeli oldugumda yaptigim seyleri animsattin. Ben de yapardim benzer seyler. Bazan da Hasan Huseyin okurdum. onun o agiz dolusu kufurlerini. Bagira cagira.... Ornegin soyle der bi siirinde

    "alin ulan gavvat oglu gavvatlar
    alin ulan deyyus oglu deyyuslar
    alin da dusun yola"

    :-)

    ReplyDelete
  9. Sahi bazan da bu blogu kullanirim. Kufur eder gibi yazarim...

    ReplyDelete
  10. İsmet Özel yetişir böyle durumlarda..
    Kendi sesinden dinlemek çok daha iyi oluyor..

    Sevgilim Hayat

    Yüzüme bak
    ve yüzümü hırpala
    yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak
    sen
    her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat
    yaban, diri memelerinden ısırmak
    dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için
    çok oldu tepelere vurdum kendimi
    bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde
    tıraşı uzamış adamlardan
    huylarını öğrendim senin.


    Mahmur bir tohumdun delikanlı bağrıma.
    Ve hatırlıyorum lokavt vardı
    bezgin fabrika düdüklerinin
    dizlerine yatırılmış olan sabah
    senin kalbini kakışlardı.
    Tomarla muştuyu omuzlayarak genç adamlar
    polisin sevmediği genç adamlar sokaklarda
    patronları kudurtan gazteler satarlardı.
    Ey şehre başaklar:
    militan ruhlar ekleyen hayat!

    Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken
    izmarit toplayan çocukların üstüne
    çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin
    bacımı koyvermiyorken şizofreni,
    yüzüme bak
    ve rahmini bana doğru tekrarla
    ben öyle bilirim ki yaşamak
    berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır
    çünkü biz savaşmasak
    anamın giydiği pazen
    sofrada böldüğümüz somun
    yani ıscacık benekleri çocukluğumun
    cılk yaralar halinde
    yayılırlar toprağa
    etlerimiz kokar
    gökyüzünü korkutur

    çünkü biz savaşmasak
    Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz
    Küba'dan kıvırcık sakallarımızla
    savaşmasak
    güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da
    Ke Şan'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin
    ve sen boynunu öperken beni sarhoş
    bir okyanusla titreten hayat
    sevgilim olur musun.
    Ben savaşarak senin
    bulanık saçlarından tutup
    kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya
    dünya
    kirletilmez bir inatla dönüyor
    altımıza yıldızlar seriliyor
    yüzüm suya davranıyor koşaraktan
    ve inzâl.

    ReplyDelete
  11. Ksenon cok sagol paylastigin icin. Siiri de duymamistim daha once. onun icin de cok sagol. Sahi Ismet Ozel'in kendi sesinden internette dinlemek mumkun mu?

    ReplyDelete
  12. buyrun efenim:)
    http://rapidshare.com/files/244918760/erbain_1.rar.html

    ReplyDelete
  13. Bunu kimseye ititaf etmedim aslında ama bir nesneye zarar vermek şeklinde oluyor bazen. Ne kadar geri döndürülemez, ne kadar telafi olmaz ise o kadar sakinleştirici.
    Duvarda sakin sakn duran saati hışımla yere çalmak ya da sakn sakin duran duvara bardak fırlatmak. Bunu beyaz kağıdı karalamak şeklinde çözebilmeyi denedim ama denk olmadı, şangırtı sesi de olması gerekiyormuş galiba.

    ReplyDelete
  14. Tesekurler atopia! Evet siddetin tek acmazi o; geri dondurulemezlik... Sangirti sesini teybe kaydetsen ? Saka saka!

    ReplyDelete
  15. En şahane ilaç, sinemada film seyretmektir.
    Hiç öyle hafif, komedi, aşk-meşk değil... Basbağı sinema sanatı filmi, ama, sinemada mutlaka. DVD dir, TV dir yetmez, kesmez.
    Sinemaya gidip, o salonun büyüsüne teslim olmak, benim için dünyayla başa çıkmanın en garantili, hatta yegane yoludur.

    ReplyDelete
  16. Yahu Ekmekcikiz sasirmadim dersem yalan olur. Ben sizin "erguvan"ile ilgili bir sey soyleyeceginiz beklerdim.

    ReplyDelete
  17. Erguvan ya da gün be gün değişen doğa...
    Evet, onlar da ilaç.
    Sonra, kolları sıvayıp ekmek hamuru yoğurmak da, yemek yapmak da.
    Yine de, daha içe dönük bir dayanak sinema benim için. Hem son zamanlarda sinema yazmadıysam da, bknz. "konu başlıkları"ma; 120 film var orada, ayıptır söylemesi. :)

    ReplyDelete
  18. Ha simdi oldu iste... tesekurler efendim.. :-)

    Bakin aslinda "hamur yogurmayi" hem Tolga'ya (birilerini yumruklamak istediginde) hem de "atopia"ya (cani bir seyleri kirmak istediginde) onerebiliriz...

    ben psikolog mu olmaliydim ne?

    ReplyDelete
  19. "zorluklarla başa çıkmalar"

    bulursanız haber verin olur mu?
    bir adet de ben alayım bu aralar:)

    ReplyDelete
  20. Yorumlardan hic biri uymadi mi Zihni hocam?

    ReplyDelete
  21. "yorumları okuyup anlamak" da "zorluk"ların arasında olunca...

    uyup uymadığını da bilemiyorum:)

    ReplyDelete