Pages

Jan 31, 2010

Reklamlar

Neyse boşverin. Tıklamaları teşvik etmek yasakmış. Bazan kendimizi akıllı sayıyoruz. Zaten bütün romantikler bazan böyle salaklıklar yaparlar. Affola! Ben de reklamlarını almam olur biter…

Tolga blogda gördüğünüz reklamlara ilişkin memnuniyetsizliğini belirtti geçenlerde. Açıkladım. Dedim ki iki sebebi var bloğa reklam almanın; Birincisi neymiş, neyin nesiymiş onu öğrenmek içindi diğeri ise paranın bir yerlere bağışlanma amacıydı. Demiştim ki buraya açıklamasını yazacak “Arkadaşlar bir iki tıklayın şu reklamlara, gelirler Amnesty International’a (AI) bağışlanacak “ diyecektim.

Diyecektim ki çıldırmış neliberalizm faşizmin çeşitli formlarını yayıp desteklerken dünyanın neresinde olursa olsun insan hakları ihlalleri karşısında hiç bir ideolojik ayrımcılık yapmadan elinden geleni ardına koymadan çalışan bir kaç örgütten biri olan AI’in herzamankinden daha çok yardıma ihtiyacı var. Tıklayın bir iki




Jan 29, 2010

Howard Zinn

Amerika Birleşik Devletlerinin en őnde gelen devrimci aydınlarından biri olan Howard Zinn geçen gűn geçirdiği kalp krizi sonucu 87 yaşındayken őldű. Yine bir yalnızlık kapladı içimi. Bana karamsar diyebilirsiniz ama yaşadığım duygu git gide gűzel insanları kaybedişimiz ve onların yerinin dolduralamıyışıdır. Azalıyoruz çoğalmadan.
Zinn amca Amerika Birleşik Devletler tarihi ve uygarlık tarihi bilgilerinin nasıl da yanlı, yanlış, sınıfçı, ırkçı yazıldığını haykırdı dűnyaya. Sadece haykırmadı, gősterdi de. Yazdı, çizdi, konuştu, kavgasını Verdi. 1950’den 1970’lere kadar olan sosyal haklar műcadelelerindeki eylemlerde hep őn sıralardaydı. Vietnam savaşı protestlerinde de o őndeydi.
1980’de A people’s History of the United States” başlığı ile Amerika Birleşik Devletleri tarihini egemen ideolojinin değer yargıları ile değil insanların ezilen insanların yaşadıklarıyla yeniden yazdı . Vatan hainliğinin asıl gerçeği saklayarak yapılacağını sőyledi. Kızılderililerin katledilişinin, zencilerin kőleliklerinin, ve herkesin sőműrűlűşűnűn tarhi de vardı ve bu saklanmamalıydı. Sorgulamadan kabul etmelerin totaliter rejimlerin dinamosu olduğunu haykırdı ve insanları sorgulamaya davet etti. Hareket eden trenin űzerinde harektesiz ve yansız kalamazsınız adlı otobiografisinde őğretmenliği sırasında hiç mi hiç objektif olma gibi bir derdi olmadığını vurguluyordu ve diyordu ki

“Benim dersimden sonra őğrencilerimin sadece daha iyi, derin ve analitik bilgi edinmiş olmalarını değil ayrıca sessiz kalmaların gőreli gűvenliğinden vazgeçmeye, haksızlığa, adaletsizliğe ve yanlış olarak gőrdűkleri herşeye karşi çıkıp seslerini yűkseltmeye hazırlıklı olmalarını istedim. Bu hiç kuşku yok ki belaya meydan okumaktı”



Asagida linklere ve videoya bakmanizi oneririm...

Linkler:


Video:

The Daily Show With Jon StewartMon - Thurs 11p / 10c
Howard Zinn
www.thedailyshow.com
Daily Show
Full Episodes
Political HumorHealth Care Crisis

Jan 22, 2010

Yeniden Merhaba

Dőndüm! Başka sanal alemlere gurbete gitmiştim. Neresi sıla bize? Neresi gurbet? Ayağımızın değdiği her yer gurbet. Her aşkın, her alışkanlığın, her şeyin başlangıcı gibi bu deneyimin başlangıcı da güzeldi. Ayrılık sancılı… çok zaman almaya başlamıştı.

Friend Feed (FF) denen sosyal medyadan sőze diyorum. Bir iki güzel sohbet bulabilmek için bütün gün beklediğiniz, bazan anlamlı bazan anlamsız tartışmalara bulaştığınız, ama genelde yüzeyel "geyiklerin" yapıldığı bir yer. Düşman bulabileceğiniz gibi dost da bulacağınız bir yer. Tahmin edeceğinizi gibi kısa sürüyor sohbetler, küfürler, aşklar orda. Zaten geriye gitmeye kalksanız yazdıklarınızın bir kısmına ancak geri gidebiliyorsunuz. Tam modernizme uygun yaşamlar; 15 dakikalık ünlü olmalar gibi, 30 saniyelik devrimler, efelikler, dayılanmalar -her şey- hep kısa zamanlı, ama gerizakalılıklar sanki daha çok ve daha uzun süreli. Bloglardan tanıdıklar da vardı. Zaten bana FF'i tanıştıranlar da onlardı. Bloglar dünyasından olmayan çok hoş insanlara da rastladım. Zaten bazan onlar da olmasa umutlu olamak için hiç sebep olmayacak gibi geliyor bana…

Kahve demeye başlamıştım FF'ye. Soranlar “kahvede ne var ne yok?” ya da “Kahvede bu aralara neler tartışıyorsunuz ?” diye sormaya başlamışlardı. Güzeldi. Ama dediğim gibi çok zaman alıyordu. Bir de şairin dediği gibi “sevişmek zenginin harcıymış, işsizin güçsüzün harcıymış. Sosyal medya da zenginin ve işsizin güçsüzü harci imiş valla. Gerçek dünyada iki çıplak bir hamama yakışırmış ama sanal dünyada bize olsa olsa blog dünyası yakışırmış.

Őyle sarhoş narası gibi çabucacık kaybolan küfürler değil sesimizin yankısının olacağı mekanlar lazım bize. Bloglar gibi dünyamızın günlüğünü tutan eleştirel günlükler lazım.

Merhaba yeniden

Jan 17, 2010

Beyazların Ayrıcalıkları: Kirli Çamaşırların Ortaya Dökülmesi

Aşağıdaki yazıyı FriendFeed’den bibildiğiolanadam adlı arkadaş çevirdi. Sanırım kendisinin Yeminli Sözlük ile de bir iliskisi var. Bu çok değerli yazıyı çevirdiği için çok teşekkür ediyorum…Makalenin Orijinaline surdan ulasilabilir.


Peggy McIntosh

Irkçılığı, içinde bulunduğum gruba nüfuz sağlayan görünmez sistemlerde değil, aşağılık bireysel hareketlerde aramam gerektiği öğretilmişti bana. Üniversite müfredatına Kadın Araştırmaları ile ilgili materyal taşıma çalışmalarımda, genellikle erkeklerin -kadınların dezavantajlı olduklarını kabul etseler bile- çok fazla ayrıcalığa sahip olduklarını kabul etmediklerini fark ettim. Kadının toplumdaki, üniversitedeki veya okul müfredatındaki konumunu iyileştirmek için çalışacaklarını söyleyebilirler, ancak erkeklerin ayrıcalıklarını azaltma fikrini destekleyemezler ya da desteklemezler. Erkeğin kadınların dezavantajlarından yararlanarak elde ettikleri avantajlar söz konusu olduğunda tabulara varan inkarlar vardır. Bu inkarlar erkeklerin ayrıcalıklarının tamamen kabul edilmesi, azaltılması veya sona erdirilmesini engellemektedir.

Kabul dahi edilmeyen erkek imtiyazlarını bir fenomen olarak düşündüğümde, toplumumuzdaki hiyerarşiler iç içe geçmiş olduğu için, beyazların da aynı şekilde inkar edilen ve korunan ayrıcalıklara sahip olduklarını fark ettim. Beyaz biri olarak, ırkçılığın bana başkalarını dezavantajlı konuma sokan bir şey olarak öğretildiğini, ancak -mesela beni avantajlı duruma getiren- beyazların ayrıcalıkları gibi yönlerini görmemek üzere eğitildiğimi fark ettim.

Bence beyazlara beyazların ayrıcalıklarını farkında olmamaları konusu hissettirmeden öğretiliyor, tıpkı erkeklere erkeklerin ayrıcalıklarının farkında olmamaları konusunun öğretildiği gibi. Buradan hareketle, -eğitimsiz bir kişinin bakış açısından- beyaz ayrıcalığına sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu sormaya başladım. Beyaz ayrıcalığını kazanılmamış varlıklardan oluşan ve her gün nakde çevirebileceğime güvenebileceğim ancak bihaber görünmem “gereken” görünmez bir paket olarak görmeye başladım. Beyazların ayrıcalıkları, özel erzaklar, haritalar, pasaportlar, kanunlar, vizeler, kıyafetler, aletler ve boş çeklerden oluşan görünmez ve ağırlıksız bir kirli çamaşır sepeti gibidir.

Beyaz ayrıcalığının tanımlanması bir kişiyi sorumluluktan kurtarmıyor. Kadın Araştırmaları bölümü öğretim üyeleri olarak bizler erkek ayrıcalıklarını ortaya çıkarmak için çalıştığımız ve erkeklerden yetkilerinin bir kısmını devretmelerini istediğimiz gibi, beyazların ayrıcalıkları ile ilgili konularda araştırma yapan birinin de şunu sorması gerekir, "Bu kavramı tanımladığıma göre, bu ayrıcalıklarıazaltmak ya da ortadan kaldırmak için ne yapacağım?"

Erkeklerin kabul etmedikleri ayrıcalıklar noktasından hareket ederek çalıştıklarını fark etmemden sonra, baskılarının çoğunun bilinç-dışı geliştiğini anladım. Sonrasında farklı renklerdeki kadınların, karşılaştıkları beyaz kadınların baskıcı oldukları yönünde sıkça yaptıkları suçlamalar aklıma geldi. Neden bizlerin - kendimizi öyle görmesek bile- haklı olarak baskıcı görüldüğümüzü anlamaya başladım. Derimin renginden dolayı hak edilmemiş ve varlığına kayıtsız kalmaya koşullandırıldığım ne tür ayrıcalıklara sahip olduğumu düşünmeye başladım.

Okuduğum okullar beni kendimi baskıcı bir kimse, haksız biçimde dezavantaja uğramış bir kişi, veya zarar görmüş bir kültürün ferdi olarak görme konusunda beni eğitmemişti. Kendimi ahlaki durumu kendi bireysel ahlaki iradesine bağlı olan bir kişi olarak görecek şekilde eğitilmiştim. Eğitim hayatım meslektaşım Elizabeth Minnich’in belirttiği yönde olmuştu: beyazlar kendi hayatlarını ahlaki bakımdan tarafsız, kural koyusu, ve ortalama, ve dolayısıyla ideal olduklarını
düşünecek şekilde eğitilirler, böylelikle başkalarına yarar sağlamak üzere çalıştığımızda, bu çalışma "onların" daha fazla "bizim" gibi olabilmelerine izin verecek bir çalışma olarak görülür.

Beyaz ayrıcalığının günlük hayattaki etkileri
Beyaz ayrıcalığının kendi günlük hayatımdaki etkilerinin bazılarını belirlemekle kendi üzerimde çalışmaya karar verdim. Benim durumumda, -pek tabi tüm bu diğer faktörler karmaşık biçimde birbirlerine geçmiş olsalar da- sınıf, din, etnik durum, veya coğrafi konuma göre deri rengi ayrıcalıkları ile daha ilintili olan bu şartları seçtim. Görebildiğim kadarıyla, Afro-Amerikan meslektaşlarım, arkadaşlarım ve bu zamanda, bu yerde ve bu iş sahasında günlük veya sık sık
irtibat halinde olduğum tanıdıklarım bu şartların çoğunu umamazlar.

1. İstersem, çoğu zaman kendi ırkımdan insanlarla bir arada olmayı ayarlayabilirim.
2. Kendilerine güvenmemek konusunda eğitildiğim ve benim türüme veya bana güvenmemeyi öğrenmiş insanlarla vakit geçirmekten kaçınabilirim.
3. Taşınmam gerekse, gücümün yeteceği ve yaşamak isteyeceğim bir bölgede ev kiralayabileceğim ya da satın alabileceğimden oldukça emin olabilirim.
4. Bu bölgedeki komşularımın bana karşı tarafsız ya da nazik olacaklarından oldukça emin olabilirim.
5. Çoğu zaman, izlenmediğimden veya taciz edilmediğimden oldukça emin olarak tek başıma alışverişe çıkabilirim.
6. Televizyonu açıp gazetelerin ilk sayfalarına bakıp, benim ırkımdan insanların geniş biçimde temsil imkanı bulduğunu görebilirim.
7. Bana ulusal geçmişimizden veya "medeniyetten" bahsedildiğinde, bunu benim rengimden insanların bu hale getirdikleri bana gösterilir.
8. Torunlarına kendi ırklarının varlığını tasdik eden müfredat malzemelerinin verileceğinden emin olabilirim.
9. İstersem, beyazların ayrıcalıkları ile ilgili bu makaleyi yayımlayacak bir yayınevi bulacağımdan oldukça emin olabilirim.
10. Kendi ırkımın tek temsilcisi olduğum bir grupta sesimin duyulacağından (görüşlerimin dinleneceğinden) oldukça emin olabilirim.
11. Kendi ırkının tek temsilcisi olduğu bir grupta başka bir kişinin görüşlerini dinleyip dinlememek konusunda umursamaz olabilirim.
12. Bir müzik mağazasına gidip kendi ırkıma ait müzikler, bir süpermarkete gidip kültürel alışkanlıklarıma uygun temel gıdalar bulabileceğimden, ve bir kuaföre gidip saçımı kesebilecek birini bulabileceğimden emin olabilirim.
13. İster çek, ister kredi kartı, ister nakit kullanayım, derimin renginin finansal güvenilirlik konusunda aleyhime bir unsur olmayacağından emin olabilirim.
14. Çocuklarımı onları sevmeyebilecek kişilerden çoğu zaman korumak için bazı ayarlamalar yapabilirim.
15. Kendi günlük fiziksel korunmaları için sistemik ırkçılığın farkında olmaları konusunda eğitmem gerekmiyor.
16. Çocuklarımın öğretmenlerinin ve işverenlerinin okul ve işyeri normlarına uyduklarında onlara karşı hoşgörülü davranacaklarından oldukça emin olabilirim; benim onlarla ilgili başlıca endişem başkalarının onların ırkına karşı tutumları ile ilgili değildir.
17. Ağzım doluyken konuşabilirim ve kimse bunu derimin rengine bağlamaz.
18. Küfredebilirim, ikinci el elbiseler giyebilirim ya da mektuplara cevap yazmayabilirim ve kimse bunları ırkımın ahlak bozukluğuna, yoksulluğuna ya da cahilliğine bağlamaz.
19. Irkıma karşı herhangi bir sataşma olmadan güçlü bir erkek grubuna karşı topluluk önünde konuşabilirim.
20. Irkıma bir saygınlık atfedilmeden zorlu bir durumun üstesinden gelebilirim.
21. Hiçbir zaman mensubu bulunduğum ırka ait tüm insanlar adına konuşmam istenmedi.
22. Dünyanın çoğunluğunu teşkil eden rengin insanlarının dillerine veya adetlerine karşı umursamaz olabilir ve bu umursamazlığın kendi kültürümde bir cezası olacağını hissetmem.
23. Kültürel olarak herhangi bir dışlanmışlık hissetmeden hükümeti eleştirebilir ve politikalarından ve tutumundan ne kadar korktuğumdan bahsedebilirim.
24. "Yetkili kişi" ile konuşmak istediğimde, kendi ırkımdan bir kişiyle karşılaşacağımdan oldukça emin olabilirim.
25. Bir trafik polisi beni durdurduğunda ya da Gelirler İdaresi vergi beyannamelerimi denetlediğinde, ırkımdan dolayı seçilmediğimden emin olabilirim.
26. Rahatlıkla kendi ırkımın insanlarını gösteren posterler, kartpostallar, resimli kitaplar, tebrik kartları, oyuncak bebekler, oyuncaklar ve çocuk dergileri satın alabilirim.
27. Bağlı bulunduğum kuruluşların çoğu toplantısından eve kendimi yalnız, yersiz, sayıca az, duyulmamış, kaçınılan veya korkulan biri olarak hissetmek yerine, bir şekilde kendimi oraya bağlı hissederek gidebilirim.
28. Başka bir ırktan bir meslektaşımla yapacağım bir tartışmanın benim o işte yükselme şansımdan ziyade onun yükselme şansını tehlikeye sokacağından oldukça emin olabilirim.
29. Başka bir ırktan bir kişinin terfisi veya ırkları ilgilendiren bir program konusunda bir tartışmaya girdiğimde, meslektaşlarım benimle mutabık olmasalar bile mevcut ortamımda bunun bana maliyetinin ağır olma ihtimalinin olmayacağından oldukça emin olabilirim.
30. Ortada ırkçı bir konu olduğu veya olmadığını beyan ettiğimde, kendi ırkım bana hangi yönde tutum gösterirsem göstereyim derisi renkli bir kişiden daha çok itimat edecektir.
31. Azınlıkların yazdıklarını ve azınlıkları ilgilendiren eylem programlarını görmezden gelmeyi ya da küçük görmeyi veya bunlardan bir şeyler öğrenmeyi tercih edebilirim, ancak her halükarda, bu tercihlerin tüm olumsuz sonuçlarından az ya da çok korunmanın yollarını bulabilirim.
32. Benim kültürüm bana başka ırkların insanlarının bakış açılarının ve güçlerinin küçümsenmesinden kaçınmam konusunda caydırıcı pek bir şey vermez.
33. Şeklimin, davranışımın veya vücut kokumun kendi ırkımın bir yansıması olarak kabul edileceğinin farkına vardırılmadım.
34. Kendi menfaatini düşünen veya menfaat arayan biri olarak görülmeden ırkçılıktan endişelenebilirim.
35. Pozitif ayrımcı bir işveren tarafından işteki iş arkadaşlarım bu işi ırkımdan dolayı aldığımdan şüphelenmeden işe alınabilirim.
36. Günüm, haftam veya senem kötü geçiyorsa, her olumsuz dönem veya durum karşısında bunların ırkımla ilgili olup olmadığını sormam gerekmez.
37. Benimle mesleki olarak konuşup ileride yapmam gerekenler konusunda bana önerilerde bulunacak birilerini bulacağımdan oldukça emin olabilirim.
38. Kendi ırkımdan bir kişinin istediğim şeyi yapmasının kabul edilip edilmeyeceği ya da istediğim şeyi yapmasına izin verilip verilmeyeceğini sormadan sosyal, siyasi, yaratıcı veya mesleki birçok opsiyonu düşünebilirim.
39. Gecikmenin kendi ırkımı bağlamayacağını bilerek herhangi bir toplantıya gecikebilirim.
40. Kendi ırkımdan kişilerin seçtiğim yerlerden içeri giremeyecekleri ya da haksız muamele ile karşılaşacakları korkusu olmadan herkese açık mekanlar seçebilirim.
41. Hukuki veya tıbbi yardıma ihtiyacım olduğunda, kendi ırkımın benim aleyhime çalışmayacağından emin olabilirim.
42. Faaliyetlerimi ırkımdan dolayı reddedilme duygusu yaşamam gerekmeyecek şekilde düzenleyebilirim.
43. Lider olarak güvenilirliğim düşükse, kendi ırkımın sorun teşkil etmediğinden emin olabilirim.
44. Kolaylıkla sadece kendi ırkımdan kişilerle ilgilenen akademik kurslar ve enstitüler bulabilirim.
45. Kendi ırkımın deneyimlerini doğrulamak için tüm sanatlarda mecazi dil ve imgeler görmeyi bekleyebilirim.
46. "Ten" rengi leke kapatıcı ya da bandaj seçebilirim ve bunları az ya da çok cildime uydurabilirim.
47. Bizimle ilgilenen kişilerden taciz veya düşmanlık beklemeden tek başıma ya da eşimle seyahat edebilirim.
48. Ailemizi insanların onayladığı mahalleler bulmakta hiç zorluk çekmem.
49. Çocuklarıma bizim gibi aile birimlerini ima yoluyla destekleyen ve onları benim tercihim olan ev partnerliğine karşı hale getirmeyen metinler ve dersler verilir.
50. İster kurumsal ister sosyal alanda olsun, kamusal yaşamda hoş ve "normal" karşılanırım.

Anlatılması Zor ve Yerinde Durmayan Bir Konu
Bu listedeki durumları yazana kadar her birini defalarca unuttum. Benim için beyaz önceliği, anlatılması zor ve yerinde durmayan bir konu haline dönüştü. Bu konudan kaçınma baskısı çok fazla, zira onunla yüzleşirken meritokrasi (yeteneklilerin ve zekilerin hiyerarşik anlamda yukarılara yerleştiği toplumsal düzen) mitinden kurtulmam gerekiyor. Bunlar doğruysa, burası o kadar da özgür bir ülke değil o zaman; bir insanın yaşamı insanın onu yaptığı şey değil; bazı
insanlara kendilerinde olmayan meziyetler için birçok kapılar açılıyor.

Beyaz ayrıcalıklarının bu kirli çamaşırlarını ortaya dökmek babından, bir zamanlar çantada keklik gördüğüm günlük tecrübe durumlarını listeledim. Bu ön koşulların hiç birinin bunlara sahip olan biri için kötü olduğunu düşünmemiştim. Şimdi ise daha ince ayrılmış bir ayrıcalık taksonomisine (düzenlemesine) ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum, çünkü bu çeşitlerin bazıları ancak bir kişinin adil bir toplumda isteyebileceği şeyler, diğerleri ise cahil, kayıtsız, küstah ve yıkıcı olunmasına izin veren şeylerdir.

Beyaz ayrıcalığı matrisinden geçen bir düzen görüyorum, beyaz bir insan olarak bana da aktarılan bir varsayımlar düzeni. Bir tek ana kültürel mıntıka vardı ve o da benim kendi mıntıkamdı; ve ben bu mıntıkayı kontrol edebilenler arasındaydım. Derimin rengi, yapmak istemek için eğitildiğim her türlü hareket için değerli bir şeydi. Kendimi başlıca yollara ait ve sosyal sistemleri benim için çalışır hale getirebilir gibi düşünebilirdim. Egemen kültürel normların dışındaki her şeyi rahatlıkla hor görebilir, onlardan korkabilir, onları ihmal edebilir, ya da onlara karşı kayıtsız kalabilirdim. Ana kültüre ait biri olarak, bu kültürü de oldukça serbest bir biçimde eleştirebilirdim.

Kendi ırksal grubumun kendinden emin, rahat ve kaygısız hale getirilmesiyle orantılı olarak, diğer gruplar da muhtemelen kendine güvensiz, rahat olmayan ve yabancılaşmış bireyler halin getiriliyordu. Beyaz olmak beni -bunların öfkesini renkli insanlardan almak üzere kurnazca eğitildiğim- bir çok düşmanlık, sıkıntı ve şiddet çeşidinden korudu. Bu nedenle, "ayrıcalık" kelimesi artık bana yanıltıcı geliyor. İster hak edilmiş olsun ister doğumla veya şans eseri kazanılsın, ayrıcalığın genellikle avantajlı (yeğlenen) bir durum olduğunu düşünürüz. Ancak burada anlatmaya çalıştığım durumlardan bazıları bazı grupları sistematik olarak aşırı güçlü yapmaya çalışmaktadır. Bu tür ayrıcalıklar sadece kişinin ırkı veya cinsiyetinden dolayı o
kişiye üstünlük bahşetmektedir.

Hak Edilmiş Kuvvet, Hak Edilmemiş Güç
Bu durumda, hak edilmiş kuvvet ile hak edilmemiş gücün bahşettiği ayrıcalıklar arasında bir ayrım yapmak istiyorum. Bahşedilmiş ayrıcalık esasen kaçma ya da üstünlük kurma izni olduğunda kuvvet gibi görünebilir. Ancak listemdeki ayrıcalıkların hepsi illa zarar verici olacak değil. Komşuların size karşı terbiyeli olacağı veya kendi ırkınızın mahkemede size karşı olmayacağı beklentisi gibi bazıları adil bir toplumun normu olmak durundadır. Daha az güçlüleri görmezden gelme gibi diğerleri görmezden gelinenlerin olduğu kadar ayrıcalık sahiplerinin de
insanlığını bozmaktadır.

En azından yaymaya çalışabileceğimiz olumlu yöndeki avantajlarımızı ve reddedilmezlerse her zaman mevcut hiyerarşilerimizi güçlendirecek olan olumsuz yöndeki avantaj biçimlerini birbirinden ayırmakla işe başlayabiliriz. Örneğin, Yerli Amerikalıların dedikleri gibi bir kişinin insan çevresine ait olduğu düşüncesi az bir grup için bir ayrıcalık olarak görülmemelidir. İyi tarafından bakıldığında bu hak edilmemiş bir yetkidir. Halihazırda, sadece çok az insan sahip olduğu için, bu onlar için hak edilmemiş bir avantajdır. Bu makale benim aslen Amerika’da bir insan olmakla mevcut olduğunu gördüğüm güçlerin bazılarının hak edilmemiş avantaj ve bahşedilmiş üstünlükler olduğunu fark etme süreci sonucunda ortaya çıkmıştır.

Sistemik, hak edilmemiş erkek avantajları ve bahşedilmiş üstünlükleri konusunda gerçekten ıstırap çeken çok az erkekle karşılaştım. Dolayısıyla benim ve benim gibiler için sorulacak soru; onlar gibi olup olmayacağımız ya da gerçekten ıstırap çekip çekmeyeceğimiz, hatta hak edilmemiş ırk avantajı ve bahşedilmiş üstünlük hakkında hakaret edip etmeyeceğimiz; ve eğer ıstırap çekersek, bunları azaltmak için ne yapacağımız sorusudur. Neresinden bakarsanız bakın, gündelik yaşamlarımızı tam olarak nasıl etkilediklerini bulmak için daha fazla çalışmamız gerekiyor. Amerika’daki beyaz öğrencilerimizin bir çoğu, belki de çoğunluğu renkli insanlar olmadıkları için ırkçılığın onları etkilemediğini düşünür; "beyazlığı" ırksal bir kimlik olarak görmezler. Dahası, işyerinde ırk ve cinsiyet üstünlük sağlayan yegane sistemler olmadığı için, aynı şekilde yaş üstünlüğüne veya etnik üstünlüğe veya fiziksel kabiliyete ya da milliyet, din ya da cinsel tercihlere sahip olma deneyimini de araştırmamız gerekir.

Bunlara paralel durumlar bulma görevini çevreleyen birçok zorluklar ve tehlikeler vardır. Irkçılık, seksizm ve heteroseksizm aynı şeyler olmadığı için, bunların sağladığı üstünlükler de aynı görülmemelidir. Ayrıca, diğer faktörlerden ziyade sosyal sınıf, ekonomik sınıf, ırk, din, seks ve etnik kimliğe dayalı hak edilmemiş avantaj yönlerini çözmek zordur. Yine de, 1977 Combahee River Collective beyannamesi gibi tüm baskılar birbiriyle bağlantılıdır.

Birbiriyle bağlantılı baskıların tümü hakkında bir faktör açık gözüküyor. Görebildiğimiz tüm faal formları ve egemen grubun üyeleri olarak bizim görmemek üzere eğitildiğimiz yerleşik formları alıyorlar. Kendi sınıfımda ve yaşadığım yerde, kendimi ırkçı olarak görmedim çünkü ırkçılığı, içinde bulunduğum gruba nüfuz sağlayan görünmez sistemlerde değil aşağılık bireysel hareketlerde aramam gerektiği, ama asla içinde bulunduğum gruba doğuştan istenmeyen ırksal egemenlik bahşeden görünmez sistemlerde aramamam gerektiği öğretilmişti bana.

Bir sistemin onaylanmaması bu sistemi değiştirmek için yeterli değildir. Bana, beyaz bireyler tutumlarını değiştirirse ırkçılığın son bulacağı öğretildi. Ancak Birleşik Devletlerde beyaz bir ten rengi -egemenliğin bize bahşedilme biçimini onaylayalım ya da onaylamayalım- beyazlar için bir çok kapıyı açmaktadır. Bireysel hareketler sorunları geçici olarak dindirebilir ancak sona erdiremez.

Sosyal sistemleri yeniden tasarlamak için, öncelikle görünmeyen devasa boyutlarını kabul etmemiz gerekir. Ayrıcalıkları çevreleyen sessizlikler ve inkarlar burada anahtar politik araçlardır. Eşitlik veya adalet hakkındaki düşünceleri eksik bırakıyor ve bunları tabu konular yaparak hak edilmemiş avantaj ve bahşedilmiş egemenliği koruyorlar. Beyazların eşit fırsatla ilgili birçok konuşması şimdilerde, egemenlik sistemlerinin varolduğunu inkar ederken, bir egemenlik konumuna girmeye çalışmak konusundaki eşit fırsatla ilgili gibi görünüyor.

Bana öyle geliyor ki beyazların avantajları ile ilgili kayıtsızlık, tıpkı erkeklerin avantajları ile ilgili kayıtsızlık gibi Birleşik Devletlerde güçlü bir biçimde (kültür içinde) saygın bir yerde tutuluyor. Yine bana öyle geliyor ki Birleşik Devletlerde meritokrasi (yeteneklilerin ve zekilerin hiyerarşik anlamda yukarılara yerleştiği toplumsal düzen) mitini sürdürmek için, demokratik tercih miti herkesin eşit biçimde kullanabildiği bir tercih yapılmıştır. Birçok kişinin kendine güvenerek hareket etme hürriyetinin sadece az sayıda bir grup insan için varolduğunu bilmemelerinin sağlanması, gücü elinde bulunduranlara destek oluyor ve gücün zaten gücün çoğunu ellerinde bulunduranların ellerinde kalmasını sağlamaya yarıyor.

Sistemik değişiklikler onlarca yıl almasına karşın, benim ve benim gibi olan başkalarının açık tenli olmanın ekstra getirileri konusundaki günlük bilincimiz hakkında acilen cevaplarını bulmamız gereken sorular var. Bu bilgiyle ne yapacağız? Erkekleri takip ederek anladığımız kadarıyla, hak edilmemiş avantajı gizli avantaj sistemlerini zayıflatmak ve isteğe bağlı olarak verilen güçlerimizin herhangi birini güç sistemlerini daha geniş bir temelde yeniden yapılandırmaya çalışmak amacıyla kullanmayı seçip seçmeyeceğimiz cevabı verilmemiş bir sorudur.


Peggy McIntosh Wellesley Koleji Kadın Araştırmaları Merkezinin müdür muavinidir. Bu makale 189 nolu Çalışma Tebliğinden alınmıştır. "Beyazların Ayrıcalıkları ve Erkeklerin Ayrıcalıkları: Kadın Araştırmalarında Yapılan Çalışmalarla Benzeşmeleri Görmeye Başlama Konusunda Kişisel bir Tecrübe " (1988), yazan Peggy McIntosh; $4.00 karşılığında Wellesley MA 02181 adresindeki Wellesley Koleji Kadın Araştırmaları Merkezinden alınabilir. Çalıma
tebliği daha uzun bir ayrıcalıklar listesi içermektedir

Jan 2, 2010

Fasizmin Ortak Karekteristikleri

Aşağıdaki yazıyı iki yıl őnce yazmıştım. Buraya tekrar taşıma istememin sebebi faşizm terimi ve kavramının bilinçli ve bilinçsiz herkesin ağzında olur olmadık biçimlerde kullanılmaya başlanmasıdır. Bu gidişin bende yarattığı kaygı faşist/faşizm kavramının git gide içinin boşaltılması, apolitikleşmesi ve sadece “geyik” konuşmaların mezesi haline gelmesidir. Bazan birilerini aşağılamak amaçlı da olsa farkında olmadan bir çoğumuz bu tuzağa düşüyoruz sanıyorum. Bu nedenle yeniden hatırlatayım dedim faşizm kavramının taşıdıklarını…

Fasizmin Ortak Karekteristikleri

Bir sosyal bilimci olan Dr. Lawrence Britt, dunyadaki bazi fasist rejimleri (Nazi Almanyasi, Mussolini Italyasi, Franco'nun Ispanyasi, Suharto'nun Indonezyasi ve bir cok Guney Amerika ulkesini) incelemis. Fasizimin ayirt edici 14 tane ortak karekteri oldugu sonucuna varmis. Iste Dr. Britt'in buldugu 14 fasizan karekter. Sizce Turkiye bunlardan hangilerini tasiyor.

1) Guclu ve surekli milliyetcilik: Fasist rejimler surekli olarak milliyetci ozdeyisler, sloganlar,simgeler, sarkilar ve diger araclari kullanirlar. Gorulur bir bicimde her yerde bayraklar vardir, bayrakli rozetler elbiselerin yakalarinda , kamu yerlerinde, vitrinlerde hep bayraklar vardir.




2) Insan haklarinin taninmasinin horgorulmesi ve asagilanmasi: Dusman korkusundan ve guvenlik ihtiyacinin oneminin vurgulanmasiyla fasist rejimler bazi ozel durumlarda insanlarin temel hak ve ozgurluklerinin kisitlanabilecegine ve hatta rafa kaldirilacagina inandirilirlar. Insanlar iskence, yargisiz infaz, siyasal suikast, cok uzun sureli gozalti surelerine karsi basini ote tarafa cevirme ve hatta onalylama egilimi gosterirler.


3) Dusman ve gunah kecisi gruplarin secilip belirlenmesinin birligi saglayici bir rol oynamasi: Ulkenin guvenligini ve butunlugunu tehdit eden dusmanin ortadan kaldirilmasi icin insanlar histerik kalabaliklara katilip sokaklara dokulur; Bu dusman taniminin icinde irksal, etnik ya da dinsel azinliklar, liberaller, komunistler, sosyalistler, terroristler, vs. vardir.

4) Ordu’nun ya da Silahli Kuvvetlerin yuceltilmesi: Ulusal anlamda sosyal, ekonomik, ve kulturel problemler varken, butceden buyuk pay orduya verilir ve toplumsal sorunlar goz ardi edilir. Askerler ve ordu hizmetleri gercekte oldugundan daha abartili bir sekilde lanse edilir.

5) Cinsiyetciligin kiskirtilmasi: Fasist ulusun hukumeti erkek egemen olma egilimindedir. Fasist rejim altinda geleneksel kadin-erkek rolleri daha kati hale gelir. Bosanmalar, kurtaj ve homoseksuelite bastirilir. Ve devlet aile kurumunun en asil ve en yuce koruyucusu olarak sunulur ve kabul gorur.

6) Basin yayin ve diger medyanin kontrol altina alinmasi: Basin yayin ve diger medyanin kontrolu bazan direct olark yapilsa da diger durumlarda dolayli olarak diger hukumet genelgeleriyle, mevzuatlarla, sempatik medya temsilcileri ya da yoneticileri tarafindan kontrol edilir.




7) Ulusal guvenligin saplanti haline gelmesi: Korku halk yiginlari uzerinde kontrolu saglayan bir arac olarak kullanilir.

8) Dinin ve hukumetin sarmal bir sekilde butunlesmesi: Fasist uluslarin hukumetleri en yaygin ve egemen dini kullanarak halki ve kamoyunu kontrol eder. Dinin genel ilkeleri her ne kadar hukumetin ve devletin politikalarina butunuyle celisse de dinsel soylem ve terminoloji hukumet yetkilileri tarafindan yayginca kullanilir.

9) Ozel sermaye ve ozel sermayenin siyasal erk uzerindeki gucunun korunmasi: Genelde fasist yoneticiler fasist ulusun endustriyel ve is aristokrasisi tarafindan yonetime getirilir.

10) Emegin ve isci sinifinin gucunun bastirilmasi: Iscilerin guclu bir sekilde orgutlenmesi en buyuk tehdit olarak goruldugu icin fasist devlet sendikalari ya ortadan kaldirir ya da cok buyuk olcude baski altina alir.

11) Aydinlarin ve sanatin asagilanmasi: Fasist uluslar akademisyenlige, akademik calismalara karsi gelisen acik dusmanliklari kiskirtir ve goz yumar. Bir profosorun ya da diger akademisyenlerin sansurlenmesi hatta tutuklanmasi cok seyrek gorunen bir sey olmaktan cikar. Artik sanatta, hatta bireysel mektuplarda dahi, dusunce ozgurlugu saldiri altindadir.

12) Suc ve cezanin saplanti halini almasi: Fasist rejimlerde polise nerdeyse sonsuz haklar ve gucler verilir. Kitleler polis zulmunu gormemezlikten geldikleri gibi bazan da vatanseverlik adina en temel en eski sivil haklardan vazgecerler.

13) Asiri derecede adam kayirmalar ve rusvetin yaygin bir hal almasi: Fasist rejimler nerdeyse her zaman her kosulda birbirini kollayan birbirini cesitli gorevlere atayan, kollayan ayni grubun elemanlari tarafindan kollanir ve yonetilir. Develet kaynaklari, butce ve diger yeralti ve yerustu zenginlik kaynaklarini birbirlerine peskes cekilip, talan edilmesi cok olagan ve yaygin gorulen bir olgu halini alir.

14) Hileli secimler: Bazen fasist rejimlerdeki secimler butunuyle goz boyama amaclidir, kotu bir taklittir. Diger zamanlarda da secimler kara calma kampanyalariyla lekelenir, hatta muhalefet adaylari suikaste ugrar, yasama kurumlarinin kullanimiyla secmen oylari, secim bolgelerinin sinirlari, ve medyanin kontrolu saglanir. Bunun yanisira secimlerin manipulasyonunda yargi kurumu da kontrollu bir sekilde kullanilir.