ay doğuyor
ay doğuyor
ay doğuyor
dedi kadın
yüzü aydan da güzel kadın
ve baktılar ölü aylar üzerinde gülüp duran ay şafağına
baktılar, yan yana yüreklerinde evcil fırtınalara
ay doğuyor
ay doğuyor
aya bak
eski resimler sürüklerken ölü çerçeveleri
ülkeleşirken gece yapraklarında zaman
kızgın karıncalar mıdır bu karanlıkta
bırakılmış silahlar mı
tepelenmiş yaralılar
yakılmış yuvalar mı
nedir bu karanlıkta?
değil orman
değil su
değil göç
upuzun bir köprü belki
upuzun bir bethoven
önde bütün uçlarıyla kaçak bir kent gecesi
hava kavun ve mazot
ekmeksiz tarım işçileri yol boylarında
dolmuşun pikapında Konya kaşık havası
akşam gazetelerinde bir başka faşing
korkularda sevinçlerde kara Afrika
batak evlerinde damping
ve silahın birdenbire namus oluşu
ve silahın birdenbire yaşamak
ay doğuyor
ay doğuyor
aya bak
dedi kadın
yüzü aydan da güzel kadın
ve baktılar karanlıkta kanatları kıvılcımlı kırlangıç sürülerine
güneşli duvarlardan akıp giderken mızraklı kabartmaları
bir zamanların
sanki hiç kullanılmamış
sanki garip garip gece kuşları
baktılar ay şafağında tükenip giden güne
on yıl öncesi de bir kadın
yine yol boylarında işsiz işçiler
yine beton duvarları banka afişli
yine yıkık saraylı tok yarasalar
yine yorgun şilepleri korsan limanlarının
yine yeşil çuhalarda camgözlü kafatasları
yine deprem yine salgın yine kan
yine çarp yine çıkart yine böl yine topla
yine telekslerde kelle hesabı
elektronik aygıtlarında silah vurguncusunun
on yıl öncesi de bir kadın
dalgın gözlerinde sapsarı yalnızlığı savaş alanlarının
yaslanarak öfkesine bir kadın
ay doğuyor
ay doğuyor
aya bak
yüzün belki uzak bir gül, belki bir dağ kuytusu
çekip gitmek birdenbire, belki pişman bir gülüş
başını kaldır biraz, yüzünü yıldızlara göm
dur yıkılmış köprülerde, bütün renkleri kullan!
bin yıl öncesi de bir kadın
ceylanların yıldızlı sulara değdiği saatlerde
en yangın yüzüyle yaslanıp yalnızlığına
bir gelip bir giden umutlarına
aşkına eşkıya tenhalığına
uzak gece nehirlerine
ay doğuyor
ay doğuyor
aya bak
ve zaten hiçbir zaman hiç kimse kanmadı bu çeşmelerden
belki hiç kanılmayacak
atılmış köprülerin upuzun hüznü
upuzun acısı durup bakmanın
ay hep doğar böyle, güzelim
ay hep doğacak böyle
tut elimden, yum gözlerini
ayak seslerimizi dinle
küskün bir köpek gibi yakın ve uzak
çölde kervan gibi çıpıl ve çıplak
müzelerde tozlar gibi
ayak seslerimizi
ay doğuyor
ay doğuyor
aya bak
Hasan Hüseyin