Dőndüm! Başka sanal alemlere gurbete gitmiştim. Neresi sıla bize? Neresi gurbet? Ayağımızın değdiği her yer gurbet. Her aşkın, her alışkanlığın, her şeyin başlangıcı gibi bu deneyimin başlangıcı da güzeldi. Ayrılık sancılı… çok zaman almaya başlamıştı.
Friend Feed (FF) denen sosyal medyadan sőze diyorum. Bir iki güzel sohbet bulabilmek için bütün gün beklediğiniz, bazan anlamlı bazan anlamsız tartışmalara bulaştığınız, ama genelde yüzeyel "geyiklerin" yapıldığı bir yer. Düşman bulabileceğiniz gibi dost da bulacağınız bir yer. Tahmin edeceğinizi gibi kısa sürüyor sohbetler, küfürler, aşklar orda. Zaten geriye gitmeye kalksanız yazdıklarınızın bir kısmına ancak geri gidebiliyorsunuz. Tam modernizme uygun yaşamlar; 15 dakikalık ünlü olmalar gibi, 30 saniyelik devrimler, efelikler, dayılanmalar -her şey- hep kısa zamanlı, ama gerizakalılıklar sanki daha çok ve daha uzun süreli. Bloglardan tanıdıklar da vardı. Zaten bana FF'i tanıştıranlar da onlardı. Bloglar dünyasından olmayan çok hoş insanlara da rastladım. Zaten bazan onlar da olmasa umutlu olamak için hiç sebep olmayacak gibi geliyor bana…
Kahve demeye başlamıştım FF'ye. Soranlar “kahvede ne var ne yok?” ya da “Kahvede bu aralara neler tartışıyorsunuz ?” diye sormaya başlamışlardı. Güzeldi. Ama dediğim gibi çok zaman alıyordu. Bir de şairin dediği gibi “sevişmek zenginin harcıymış, işsizin güçsüzün harcıymış. Sosyal medya da zenginin ve işsizin güçsüzü harci imiş valla. Gerçek dünyada iki çıplak bir hamama yakışırmış ama sanal dünyada bize olsa olsa blog dünyası yakışırmış.
Őyle sarhoş narası gibi çabucacık kaybolan küfürler değil sesimizin yankısının olacağı mekanlar lazım bize. Bloglar gibi dünyamızın günlüğünü tutan eleştirel günlükler lazım.
Merhaba yeniden