( Bu mektup; aydın, yazar ve gazetecilere gönderilmek üzere, cezaevinde bulunan Dicle Üniversitesi öğrencilerince yazılmıştır...)
Bizler, Diyarbakır (D) ve (E) Tipi cezaevlerinde tutuklu bulunan 40'ın üzerinde, Dicle Üniversitesi öğrencileriyiz. Ailelerimiz büyük olanaksızlıklar içerisinde bizleri okuttular. Bizler de batıdaki akranlarımızın sahip olduğu imkanlara sahip olmamıza rağmen, adeta kafa patlatırcasına çalışıp üniversiteyi kazandık. Ancak, ülkemizde yaşanan siyasal, sosyal, ekonomik sorunlara karşı duyarsız kalmadık. Aydın gençlik olma misyonumuzun gereklerini yerine getirmeye çalıştık. Bunun için çeşitli demokratik etkinlikler, seminerler, basın açıklamaları vb. yapmaya çabaladık. Katıldığımız tüm etkinlikler, yasal ve demokratik legal eylemlerdir. Buna rağmen, devletin güvenlik güçleri, üzerimizde her türlü baskıyı uyguladı. Nihayetinde geçen sene üniversitemizde polislerin açtığı ateş sonucu, matematik bölümü 3. sınıf öğrencileri Mahsum Karaoğlan ve daha sonra Aydın Erdem arkadaşlarımız vurularak yaşamlarını yitirdi... Daha düne kadar aynı sıraları paylaştığımız, aynı kampüste gülüp konuştuğumuz arkadaşımızı vurup öldürmüşlerdi. Bizlerin bunları yaşanmamış sayması mümkün değildir. Bunun için yasal yollardan hak arama mücadelesini verdik. Bu arkadaşlarımızı sorgusuz-sualsiz öldüren yargı önünde adalete karşı hesap vermeliydiler. Ancak bu adalet arayışımızın bedeli, Dicle Üniversitesi öğrencileri olarak bize ağır ödetildi ve daha da ödetilmeye devam ediyor...
Biz öldürülmedik. Bu yüzden kendimizi şanslı mı görmeliyiz? Bunu takdirinize bırakıyoruz. Yalnız şunu belirtmek gerekir ki; içimizden, sıramızdan bir arkadaşımızın yasını bile dahi tutamamışken, içeride dört duvar arasında kendimizi gördük. Öldürülen arkadaşlarımızın failleri bulunsun dedik, bulunup yargılansın, yargılanıp cezalandırılsın ki, yüreğimize su serpilsin... Ve bu isteklerimiz "örgüte üye olmak", "propaganda", "gösteri yürüyüşü" olarak tercüme edildi. Bu "eşsiz" tercümeyle de tutuklandık. Kimimiz 3,5-10-15 aydır içeride. Okulda dersler veriliyor, sınavlar yapılıyor. Belki de bir sınıf arkadaşımız, adımız okunduğunda "cezaevinde" der. Ve bu yüzden gözaltına alınıp benzer suçlamalarla suçlanır veya tutuklanır... Kim bilir?
Çoğumuzun aileleri Diyarbakır dışında. Görüşçülerimizin sınavları, görüş gününe denk gelmezse, okul arkadaşlarımız gelir. Ailelerimizin çoğu, ayda bir yapılan açık görüşte zar zor geliyor. Bazen de gelemiyor. Kimimiz, haftada bir gün, 10 dakika arayabileceği ailesini, köydeki telefon düşmüyor diye arayamıyor. Geriye mektuplar kalıyor. Sınav sonuçlarımızı da, arkadaşlarımızdan aldığımız mektuplardan öğreniyoruz. Okul bölüm panosundan değil. Okula cezaevi ring aracıyla (cehennemiyle) götürülüp getiriliyoruz, eller kelepçeli... Sınava; boş bir sınıfta giriyoruz, her pencere ve kapının önünde, arkasında askerler duruyor. Askerler ve hocalar gözetiminde sınavlara giriyoruz. Gören de, darbe planlarını bizler yaptık zanneder! Kimi arkadaşlar, sınav kağıdına siyasal çözümlemeler yazıyor, kimileri makale-şiir ve kimileri de arkadaş ve hocalarına selamlarını yazıp gönderiyor.
Ne yapsınlar? Kimisi 1. sınıfın daha ilk döneminde tutuklanmış. Kaynak yok ya da yetersiz. Olsa da cezaevi psikolojisi altında hazırlanmak, ders çalışmak oldukça zor.
Sonuç olarak, biz aşağıda ismi yazılı olan ve kendilerine ulaşamadığımız, ismi yazılı olmayan Dicle Üniversitesi öğrencileri olarak, 20-30 yıla varan cezalarla cezalandırılmak isteniyoruz. Her mahkeme tahliye beklerken, bu beklentimiz yerine, taş atan çocuklarda olduğu gibi, yaşımız kadar cezalarla cezalandırılmak üzereyiz. Bir kaç arkadaşımız aldı da... Uğradığımız bu haksızlığa devletin, kendi geleceği olan üniversiteli gençlerine reva gördüğü bu hukuksuzluğa karşı, sizlerden demokratik sesinizi yükseltmenizi bekliyor ve yanımızda görmek istiyoruz...
Sevgi ve saygılarımızla
Dicle Üniversitesi Öğrencileri
Sinan Kaplan
Zeki Metin
Hasan Basri Bozdemir
Talat Uçar
Bedri Adanır
Yoldaş Fırat
Mehmet Kocakaya
Azad Akıncı
Özgür Güven
Abdullah Nas
Cihan Bahadır
Ethem Öcalan
Sedat Altunay
İdris Baran
Mahsum Akbaş
Umut Savaş Koçyiğit
Ramazan Durmaz
Ahmet Boncuk
Harun Turan
Sedat Uysal
Maşuk Ertem
Ayetullah Özçelik
Ferhat Yiğit
Cihan Ölmez
Mesut Bağcık
Mehdi Ay
Mehmet Tanrıkulu
İlyas Gündüz
Ahmet Humartaş
Eray ...
Doğan ...
Cuma ...
Şaban ...
Mahrumi ...
Hasan ...
Şenol ...
Kadri ...
E Tipinde Bulunan Kadın Arkadaşlar :
Zeynep Altunkaynak
Mukaddes Şahin
Ceyhan Şaybak
Derya ...
Nilgün ...
3 comments:
Biz burada birçok şeyden habersiz rahatımızı bozmadan yaşayıp giderken, haberi olanlar niye rahatsız olmuyor, niye niye sesleri çıkmıyor niye susuyorlar?..
Sesimizin arşa yükselmesi için kaç bin kişi olmamız gerek, kaçımızın avazı çıktığı kadar bağırması gerek?
Bu mektuba blog'umuz olan www.komunaliskembe.com'da da yer vermek istiyorum musaadenizle, ulasacak bir e-mail adresi aradim ama bulamadim, yorum birakayim dedim.
Saygilar.
shelbyl valla ben de bana gelen bir emailden aldim. Sanirim yayinlamaniz arzu edilen bir seydir ve kimselerin itirazi olacagini sanmam. En azindan bence durum boyle...
Post a Comment