Pages

Nov 27, 2009

Muhammed Isa Aşkına


Olup bitenlere bakıyorum. Korku, kaygı, ve öfkeyle bakıyorum. Bir önceki yazıda söznü ettiğim gibi, yazıp, yazıp siliyorum. Sonra da sevgili Kacakkova’nın dediği gibi izi kalir diye avunmaya çalışıyorum. Sonra bu kısır döngü yeniden başlıyor.

Izmir’deki olaylardan sonra şimdi de Çanakkale Bayramiç’te 2500 kişi toplanmış. Ve bu ülkede hukuğun kalmadığını bir kez daha suratımıza tükürür gibi haykırıyorlar; Adamlar karakoldan sıradan bir olay üzre gözaltına alınmış gençleri istiyorlar. Yani biz hukuğu tanımıyoruz diyorlar. Kendileri hukuğa talipler. Hem de en ilkelinden. Ve bu ilki değil. Bilmem kaç onuncu olay. Ve daha kaç tanesi olacak kimbilir. Hani şurda yeni bir Sivas mı olmasını bekliyorsunuz diyeceğim onu da diyemiyorum çünkü Sivas oldu da ne oldu ki? Ders mi alındı ki Sivas’tan, Kahraman Maraş’tan? Kampanyalar mı başlatıldı, projeler mi geliştirildi, büyük büyük adamlar toplanıp bilimsel ekipler mi kurdular bu sorunun kökeni ve çareleri ve çözümlerini arastırsınlar diye… Hiç bir şey yapılmadı. Bunlar bu ülkede hukuğun ve güvenliğin kalmadığını göstermektedir. Bu islerden maaş alanlar aldıklarını hak etmiyorlar. Yarın olası bir katliamdan sorumlu da tutulmayacaklar. Allah kahretsin ne yazık ki biliyoruz sorumlu tutulmayacaklar. Olanlar Kürtlere olacak, devrimci, insan haklarına duyarlı güzel insanlara olacak…

Olup bitenlere bakıyorum. Kenya’lı bir arkadaşım anlatmıştı: Yıllarca çalışıp biriktirdiği parayla satın aldığı hayatının ilk evine taşındığının ikinci ya da üçüncü günü KKK tarafindan evinin duvarlarına sprey boyalarla yazılı ırkçı faşist sloganları ve “defol” yazısını ilk görüşünü anlatıyordu. Tüyleri diken diken olmuş. Gitmiş bir yerden yarı otomatik bir silah almış. Sonra da gidip karakola eğer güvenlik güçlerinin kendisini ve ailesini koruyamadığı durumda kendi başının çaresine bakacağını ve sonuçlardan da güvenlik biriminin sorumlu olacağını yazılı ve sözlü olarak söylemiş. Bu olayın üzerinden altı yıl geçmişti ve kimseler bir daha rahatsız etmemişler. Silahtan ve şiddetten o denli nefret etmeme rağmen "Herhalde ben de aynı şeyi yapardım" dedim kendi kendime. Zaten öylesi bir korkuyla oraları terketmek de bir tür ölüm değil midir ki? Ölürsün ya da öldürüsün. Ama dikkat edin göreli bir güvenlik var arkadaşımın durumunda. Arkadaşımın silahı plan B oluyor yani. Türkiye de bu koşullar yok.

Türkiye’de yaşasam ne yapardım sahi?

Olası en kötü ihtimale karşı kendim silahlanır mıydım? Bu adaletsiz ve hukuksuzluk girdabında, insan hiç bir koşulda kendini güvende hissetmediği gibi güvenliğini arttıracak mantıksal bir alternatif de üretemiyor. Silahlansan karşıdaki katilin (ki vatandaş deniyor onlara) işini kolaylaştırabilirsin. Ekmeklerine yağ sürersin. Silahlanmasan o denli muğlak ki güvenliğin. çocuklarının yaşamı öylesi bir tehdit altında ki. Öylesine bir pamuk ipliğine bağlı ki yaşamın? Kendi başının çaresine bakacak hiç bir şeyin yok… Gözü dönmüş katilin insafına kalmış bir güvenlik yani…

Sözüm size birazcık insan kalabilmişler.

Varsayın ki Almanya’da Nazilerin gelip sadece siz Türksünüz diye evinizi yaktığını düşnün. Sonra da çocuğunuzu ve size öldürdüğünü düşünün. Şimdi de kendinizi benzer şeyleri Kürt komşunuza yaparken düşnün.

Ya da 17 yaşındaki çocuğunuzun o çıldırmış kalabalıkta olduğunu düşünün. Bir anda o 2500 kişilik kalabalığın bir parçası olan çocuğunuzu düşünün. Nasıl bir cinnete, vahşete bulaştığını düşünün…

Bu adamlar 2500 kişilik guruplar halinde dolaşmıyorlar sokaklarda. Bu adamlar sizin çocuklarınızın desteğini alıyorlar.

Kürtler ellerine silah alırlarsa katliamcıların tam istediği olacak. Silaha sarılmasalar, ölüm ile yaşam arası bir çizgide o kadar zavallı bir biçimde boğazlanmayı bekleyen kurbanlık koyunlar gibi bekleyecekler ki.

Ben Türkiyedeki ne hukuğa ne adalete ne de güvenlik birimlerine güveniyorum. Insanları duyarlı olmaya çağırma bağlamında ne de kan emici medyaya güveniyorum. Güvenilebilecek bir tek siz, duyarlı insanlar varsınız. Bir tek siz kaldınız. Kendini şöyle ya da böyle duyarlı sayan bütün insanlar bir tek siz varsınız. Bir tek siz bir şey yapabilirsiniz.

Bu bir katliam hazırlığı. Bakın bütün kaynaklar bunu gösteriyor. Bunlar bir büyük kan gölünün ön çalışmaları. Hatta Kürtlerin bunca saçmalığa ve saldırıya ve provakasyona karşı soğukkanlı davranmayı becermeleri övgüye değerdir. Bu koşullar altında saçma sapan bir iç-savaşın çikıp ortalığın kan gölüne dönmemesi bir an meselesidir de…Işte bu nedenle Kürtler değil siz duyarlı Türkler ancak durdurabilir bu ilkelliği.

Muhammed Isa aşkına…Yeter artık! Birşeyler yapın.

Daha önce hiç böyle bir şey istemedim. Ama gerçekten korkuyorum. Birşeyler yapın. Bu yazıdan esinlenip oturup e-posta yazın, blog yazın, twittere, Facebook’a, FriendFeed’e yazın. Hiç birşey yazamıyorsanız bu yazıyı kopyalayın, adresini verin. Okuyun, konuşun, soru sorun. Ne olur. Yeter.

12 comments:

Eleştirel Günlük said...

Izmir’deki olaylarla ilgili beni en çok korkutansa, vatandaşa çarpan DTP aracının videosunu çeken kadının çığlıkları oldu. Kendinden geçercesine saldırganlara “helal olsun”, DTP’lilereyse “Allah belanızı versin” diye bağıran kadın, büyük olasılıkla halis muhlis bir ev kadını. Hatırlatmak gibi olmasın ama Yugoslavya İçin Uluslar arası Ceza Mahkemesi’nin dehşete düşüren kayıtlarına baktığınızda, iç savaştaki en acımasız katiller arasında hiçbir siyasi yanı olmayan ev kadınlarının, berberlerin, bakkalların olduğunu görürsünüz. Unutmayalım ki Milosevic, savaş öncesinde hiçbir sabıkası olmayan basit bir avukattı. Toplumsal gerilimlerde en başta normal vatandaş dönüşüme uğruyor. Yugoslavya gibi olmakla olmamak arasında yalnızca ince bir çizgi var.Kaynak

sarya said...

kürt sorununu çözmek kan emici medyanın gösterdiği kadar zor değil aslında. Kürtler hakkında çok şey konuşuluyor ancak hiçbir şey yapılmıyor. Herkes korkuyor, yapılan haksızlığı görmezden geliyor. Vatandaş ise cahil onlara ne diyebiliriz ki?... benim kör vatandaşın duyarlı olmasından yana umudum yok açıkçası.

Eleştirel Günlük said...

Aşağıda yeralan imge, yazıt, hatta belki de onurunu yitirmekte olan bir kentin (ülkenin?) olası mezar yazıtı, 6 metre boyunca sürecek olan çok zehirli, ırkçı nefret ve küfür cümlelerinden oluşmuştur. Çocukların yanında açılmamalıdır. Okumanın, ruhunuza kalıcı zararlar verebileceğini bilmelisiniz

Anonymous said...

cinnet toplumuyuz,ve hani dediğin "kelimeler anlamını yitirmiş" sözüne de içten aktılıyorum.O sarışın hatuna ne yazacağmı bilemedim.
fakat bilmesini isterdim,taş'ında bir belleğinin olduğunu..
siyasiyabendin dersimli elemanın da dediği gibi "kafayı koyduğun zaman analrsın taşın taş olduğunu"
eline aldığı şeyin taş olduğunu da zan etmiyorum..
başarılar dostum.

Eleştirel Günlük said...

bijweng kendim yorumlamadan sana sorayim; nedir o hatunda bizi boyle kizdiran? Hatun olusumu? Sarisin olusumu? Niye?

Anonymous said...

kendi açımdan pek çok sebep var,belkide kendimi sadece öyle avutuyorum,kandırıyorum..bilemiyeceğim.
fakat öğretilmiş çaresizliklerimizin ara sıra hortlayan bir tarafı olarakta algıla bunu..bir kaç şey diyecek olursam:

-Ben diyarbakır'lıyım..ve onlarca eyleme tanıklık etme bir tarafa,polis ile kovalamaca,panzerle oyun oynama,bilumum taş mevzuları vs. yaşadım,yaşıyorum..hep etrafımda olan benimle bu savaşın ortasında "muhalif,yüzü kapalı,elinde taş olanlar" ya benden küçük erkek çocukları yada yaşıtlarım veyahut bir kaç yaş üstüm idi.partizanlığı radikal derecede yayaşan,yak desen gözünü kırpmadan yakacak olan kadın arkdaşlar genelde böyle durumlarda ön saflarda tutulmaz,teori ile pratik çok farklı şeyler..

-Kadınlar biraz daha insancıl erkek doğasına göre.bunu verilerle ispatlayamam,sadece gözlermlerim..annemden,kardeşlerimden çıkardığım sonuçlar..haliyle elinde taş atan birini görmek biraz garip geliyor.o sana taş atsada sen ona atmazsın..

-kürt özgürlük hareketinin "cinsiyetçi devrim" modelinde ki kadın tarifi ile elinde taş tutan kadının duruşu beni şaşırtıyor,ilginç geliyor..

-belki de göbeği hafif dışarda,iç çamaşırı ile de göz dolduran ve taş atan bir eylemci profili hiç görmediğimdendir,bir tarafı yırtılmış sağ göğsü dışarda bir devrimci portresi biliriz oda fransız ihtilalinden kalma..
belki de ukranya'da her hafta seks unsurunu kulanarak kamuoyu yaratan tiplere bakmadığım gözün,hayretin,benim düşünceme atılan bir taşa tepki..

-bu kadının politik bir duruşununun olmadığını düşündüğümden,gaza gelmişliğini düşündüğümden..ve haliyle yapay olduğunu düşünmemden..politik eylemin bir taş değil,bin taş olduğu yerde başladığı desturunden hareketle,bu kadının "taşı çakarak" bir sofradaymış imajı ile hiç bi zaman o "binin" içine girecek bir tip olduğunu düşünmediğimden.(baya bi şahsi düşünce..sadece düşünce)

-taş'a haksızlık ettiğini düşündüğmden..(ilk yorumda söylediklerim)

..
daha çok şey eklenebilir,yalnız saat sabahın 6 sı ve ben kendimi feci yorgun hissediyorum..

Emrah ATİK said...

Kürt sorunun çözümü elbette çok basit, demokrasi... Hepsi bu... Ama bunun yerine açılım diye Kürt hakını aşiretlere şeyhlere derebeylerine teslim edip topluca oylarını alma hikayesi - düşüşnen ve karar veren bireye oranla mürit ya da tebaa olan topluluğun oyunu almak daha kolydır ne de olsa- tercih ediliyor ve bu da bize demokrasi diye yutturuluyor. Fikirlerine güvendiğiniz Sol adına veya sağı solu da sallayın insan olmak adına düşünme kabiliyeti olanlara dahi bu konuyu açtığınızda ''her şey sorayla tavrı benimsiyor, sıra ağalara şeyhlere feodal yapıya da gelir'' gibi bir özgürlük tanımlaması yapıyorlar...
Öncelikle bu aşiret vb yapılardan beslenen dtp dir pkk dir akp dir vs kesimin özgürlük demokrasi vb dertleri olduğuna inanmıyorum. Toprak reformu desem hiçbirinin sesi çıkmaz, özgürlük sıralamasında nerelerde bilemiyorum bu toprak reformu? Kürtçe Tv ile mi özgürleşecek kürt halkı? dangalak programları türkçe izlesen ne yazar kürtçe izlesen ne yazar hatta hiç izlemesen daha iyi:)

İzmir'deki olaya gelince tasvip etmek gibi bir durum olası değil, tıpkı dangalak bi gastecinin tüm İzmir'i faşist ilan etmesinin tasvip edilemeyeceği gibi.

İzmirin durumu daha farklı. 1 milyon Kürt var burada ve herhangi bir İzmirliden daha farklı yaşamıyorlar burada. İzmir genelinden bahsedecek olursak burada milliyetinizle veya dininizle veya hangi şeyhin peşinde mürit olduğunuzla öne çıkma şansı yok. Ben Türküm ya da Kürtüm deyince alkış toplamazsınız, ya da yuhalanmazsınız linç kültürü zaten buralardan uzak...

Eleştirel Günlük said...

Emrah Atik biraz resmi ya da gayri resmi tarihe bak derim, cunku Kürt hakını aşiretlere şeyhlere derebeylerine peskes cekmeler Cumhuriyet rejiminin bir politikasi ve projesidir. Onun icin devlet orada sadece askeri ve zulumuyla varolmustur... Biraz daha sorgulayarak bakarsan ogretilen tarihe sanirim farkli seyler gorebilirsin... Bol sans...

Eleştirel Günlük said...

bijweng sana icimden Diyarbekir Turkcesiyle seslenmek geldi icimden. Kendimi daha yakin hissedecegim icin. Ma ayiptir ha! Daglar devirmissen valla. Kadinlarin sadece kadin olmalarina dayali ezilmisligini onemsememelerden tut da onlari "hanim-hanimcik" "apolitik", ve "korunmaya kollanmaya muhtac zavallilar" gibi gormelere kadar uzanan bir yelpazede erkek egemenligin korucusu gibi bir durus sergilemissen... Umarim bu konuda da kendini gelistirirsen...

Anonymous said...

slav EG.

yaw galiba yanlış anlaşılmışlığım.Bak bizim burda bir deyim var.Eybi(ayıbı) tak teybe sonra da oyna:)
..
dediğin şekilde kadını görmüyorum.Kesinlikle!
Annem aha gözümün önünde,bildiğin militan,anarşist,politikacı,babamdan güçlü,ayakları sağlam basi..
ve etraftaki niceleri.Sakine ana vb.
tabi kendimi geliştirmem gerek o ayrı mesele:)
spas

Ardahankirman said...

Sevgili Yoldaş, öyle bir ülkedeyiz, kürt kendisine kürt demesi yasak, alevi alevi olması yasak.Ama açılım ayakları halkları bir birine kırdırma mantığı üzerinden yürütülüyor.Ama ülkemde devrimciler var ve mücadelelerine devam ediyorla.Kerdeşşim 'Bedenci'

Eleştirel Günlük said...

Hosgeldin Ardahankirman. Bilmiyorum hangi ayaklar ama birilerinin bir kan pazari pesinde oldugu kesin...Ama hic bir kan pazari da siradan insanin destegi olmadan basarili olamaz. Su siradan insan'la ne yapacagiz bi bilsem...