Newroz’un da içeriğinin apolitikleştirilmesi hatta akürtleştirilmesi (iyi uydurdum bu kelimeyi valla!) çabaları on yıllardır sürüyor. Yıllar yılı yasaklanmış, kutlamalarının nerdeyse ve hatta zaman zaman toplu katliamlara ve tutuklamalara dönüştürüldüğü Newroz bir anda Nevruz’a ve bahar bayramına dönüştürülmüştür. Merak ediyorum “Kart-kurt”teorisininin yazdırıldığı gibi, ya da Güneş-Dil Teorisinin geliştirildiği gibi mi geliştirildi bu Nevruz bahar bayramı kutlamaları (Iran kökenli Nevruz ya da Nowruz’dan söz etmiyorum)? Insan sormadan edemiyor tabii! Yahu madem öyleydi siz niye daha önce kutlamıyordunuz? Biz kutlayınca başımıza başımıza vuruyordunuz!
Evet 21 Mart Iranlıların ve Iran’daki Türkiklerin geleneksel olarak kutladığı Yeni Yıl anlamına da gelen bir bayramdır. Ama biz Türkiye’deki Kürtler bahar bayramı olduğu için değil mitolojimizde özgürlüğü temsil ettiği için kutluyoruz. Içinde Zerdüşiligin dialektik ve devingen ateşinin kıvılcımları taa bugüne kadar karanlığı aydınlattığı ve uzaktakilere haberler verdiği için kutluyoruz… Masal olarak kulağımıza yasaklı ya da yasaksız, fısıltıyla ya da türkülerle anlatılıp masallaştığı için kutluyoruz. Çocuklarımıza da aktarmak için, ki onlar da kendi çocuklarına.
Mitolojiler toplulukların kültürel birikimlerinin (korkularının, umutlarının, normlarının, dünyayı nasıl algıladıklarının, ya da nasıl algılanması gerektiğinin ipuçlarını veren) anlatılardır. Bunun içeriğini yapay ve ucuz hegemonik oyunlarla boşaltmaya çalışmak belki egemen ırkçı ideolojinin yapmak zorunda olduğu bir şeydir ama egemen ideolojinin söylemini sorgulamadan yinelemek ve yayılmasında rol almak başka bir şeydir.
Işte bu yüzden ben Kürtlerin kutladığı Newroz’un şimdi bize dayatılan Nevruz bayramı olmadığının altını çizmek istiyorum ve bu konu hakkında egemen söylemin dayattığı bilgiden başka bir şey bilmeyenlere de Newroz’u Kürtlerin mitolojisinden küçük bir alıntıyla vereyim istiyorum…
Bundan çok eski zamanlar öncesinde, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde Zervan isimli tanrının iki oğlu olmuştur. Birinin adı Hürmüzdür, bereket ve ışık saçan anlamına gelmektedir. Diğerininki ise Ehrimandır, kötülük ve kıtlık saçan anlamındadır. Fırat ve Dicle’nin yaşam bulduğu, Ahura Mazda’nın kutsadığı topraklarda Hürmüz hep iyinin ve uygarlığın temsilcisi, Ehriman da onun karşıtı olmuştur.
Hürmüz, dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüşt’ü gönderir ve yüreğini sevgi ile doldurur. Zerdüşt ise buna karşılık oğullarını ve kızlarını Hürmüz’e hediye eder. Ehriman bu durumu kıskanır ve yüzyıllar boyunca sürecek olan iyilerle savaşına başlar. Tüm iyilere, Zerdüşt’ün soyuna ve iyiliklere Medya coğrafyasındaki yaşamı çekilmez bir duruma getirir. Ehriman bazen gökten ateşler yağdırır bazen fırtınalar koparır ve iyiliğe ve iyilere hep zulm eder. En sonunda da içindeki nefreti ve kötülük zehrini zalim Kral Dehak’ın beynine akıtır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar. Dehak’ın bildiği tek şey kötülük etmektir. Zalim Dehak halkının kanını emerken beynindeki zehir bir ura dönüşür ve onu ölümcül bir hastalığın pençesine düşürür. Dehak acılar içinde kıvranırak yataklara düşer ve hastalığına bir türlü çare bulanamaz. Dönemin doktorları acılarının dinmesi ve yarasının kapanması ve hastalaığıjnın iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önerirler. Böylece kürtlerin yaşadığı coğrafyada aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlar; her gün zorla anne babalarındna alınan iki gencin kafası kesilip beyinleri merhem olarak Dehak’ın yarasına sürülür. Bu katliam sürerken, sıra Med halkının çocuklarına gelir. Gençler öldükçe Fırat’ın, Dicle’nin, Mezrabotan’ın hali perişan ve içler acısıdır. Halk çaresiz ve güçsüz düşmüştür. Gençler katledilirken sıra bir gün daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiştir
Hergün kürt gençleri Dehak’ın askerleri tarafından başlari kesilmek üzere götürülürken Kawa’nın aklına başkaldırı fikri gelir ve bu konuyu etrafında güvendiği bir kaç kişiye açıklar. Demirci dükkâninda demirden savaş malzemeleri olarak Gürz-ü Kember, Kér gibi araçlar yapar ve bir taraftan da baskaldırı için etrafındakileri eğitir.Bu hareket yavaş yavaş yayılmaya başlar. Mart ayının 20’sini 21 ‘ine baglayan gece zalim Dehak’a karşı direniş başlar. O gece kralın sarayı direnişçiler tarafından ele geçirilir. Aynı zamanda bu direniş Dehak’ın egemenliğindeki bütün topraklarda devam eder. Direnişçiler kendi aralarinda dağlar da ateş yakarak haberleşmekteydiler. Direniş bittiginde Kawa’nın halk harekâtı Dehak’ı ve yönetimini devirir. Sevinçle dağlara koşan halk bu ateşlerin etrafında oynamaya başlar. (Kaynak)
*Labor day de Kanada’da başlayan iş gününü 9 saate indirmiş bir kazanımdır. Ama tarihsel olarak 1 Mayıs’dan geridir çünkü 1 Mayıs hem çalışma saatlerini 8’e indirgemis, hem de daha bir sınıfsal ve uluslararasi bir boyut kazandırmıştır.
16 comments:
Sevgili Dost,
Bu konuda pek bilgimizin olmadığını itiraf edelim ama, biraz beyin fırtınası estirmemize engel değil.
Yazı bilgi dağarcığımızı zenginleştirmesi bakımından iyi oldu.
Bu yazı aynı zamanda, bir alttaki konuya yaptığım kısa yoruma cevap gibi olmuş:)
Navruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden âlâ çiçek var mı
Çayır çimen dolu dağlar
Yarim gurbet elde ağlar.”
Burdan anlaşıldığı gibi, resimdeki Nevruz doğal sonsuzluktaki özgürlüğün, özgünlüğün (saksı çiçeklerine-burjuva rekabet) ve bahar bereketinin simgesi olarak anılması bir "Newroz"a güçlü anlamlar kazandırdığı kesin....
Egemen ideolojinin kasıtlarını bir kenara koyalım elbette. Ancak, asya ülkelerindeki kutlanış ve anılma biçimleri bize daha kapsamlı değerlendirme fikrini sunuyor. Buralarda (bazı harf farkıyla) hepsinin "nevroz" ve aynı tarihli (21 Mart)başlangışç olması gösteriyor ki büyük oranda ortak birşeyleri kapsıyor.
Dediğin gibi asıl sorun,birinin diğerini YOK SAYMASINDA!
Bu açıdan dediklerini önyargısız anlamak daha ahlaki olur. Bir konu hakkındaki bir toplumun anlayışını bir başka topluluk yorumlarsa, burada ideolojik kasıt saptırması kaçınılmazdır.
Çok güzel bir yazıydı.Tüm söylediklerinize katılıyorum.
Dalgalari Asmak hosgeldin ve tesekkur ederim.
Zihni hocam ne guzel demissin "Bir konu hakkındaki bir toplumun anlayışını bir başka topluluk yorumlarsa, burada ideolojik kasıt saptırması kaçınılmazdır." sadece bir baska topluluk (kendi yok sayici) ideolojisi ile yorumlarsa diye eklesek daha iyi olacak sanki. Yoksa biz Yunan Mitolojisini yorumlayalim ve bunun bir sakincasi da yok. Ama Yunan Mitolojisini daha en basinda olumsuz bir suru sifatla yargilayip bakarsan o zaman sorun oluyor...
Olayın tarihsel/rivayetsel (ben de bunu iyi uydurdum valla!) boyutuna değinmeyeceğim ama şu cümlenize - "Yahu madem öyleydi siz niye daha önce kutlamıyordunuz? Biz kutlayınca başımıza başımıza vuruyordunuz!" -
bir çift lafım var. Hızlıca okudum, anladığım kadarıyla Yıllarca sadece "kürtlerin bayramı" olarak görüp şimdi "biz de kutluyorduk vallaha" diyen TR türklerine dediniz bunu sanırım. Evet, sadece TR türklerine dediyseniz çok haklısınız Eleştirel ağbi. Ama mesela bizde, - Azerbaycan - ben kendimi bildim bileli milli bayramımızdır Nevruz. Ateş ("tonqal" deriz) yakmak ..üzerinden atlamak..nasıl diyim..dolu dolu. Ülke çapında etkinlikler yapılırdı, (hala yapılıyor yani, ben uzak kaldım burda, TR'de)cumhurbaşkanı katılırdı. Sofralar günlerce misafir ağırlamaya hazırlanmış şekilde kalır. Mesela bu Nevruz'da 9 gün tatil var(dı) .. Yani bizler daha kürtleri doğru dürüst tanımıyoruz . (TR görmemiş bir AZ'lı kürtler hakkında pek birşey bilmez. en fazla birkaç kez duymuştur "kürt" klimesini. yanlış anlaşılmasın, "tanımıyoruz" değil, bilmiyoruz.) Fakat Nevruz..doludizgin. Nese..bu kadar..
Kareemoff dogru anlamissin. Turkiye ile ilgili dediklerim...
Kareemoff sen yazinca aklima geldi. Sahi Kurtler ne yapar Newroz'da, ates ustunden atlamakdan baska, tutuklanmaktan, vurulmaktan baska. Hic bilmiyorum valla... yemek yapilir mi? Eglenceler duzenlenir mi? Bilmem. Ben asimile olmus bir Kurt bilmiyorum iste...
Valla Eleştirel abi, burada ne Yılbaşı görüyorum ne Nevruz. Nevruzu yazdım zaten. yılbaşı ise..kutlayanlar "gavur", kutlamayanlar - abartmıyorum - "irticacı" . ehh.. ehh!!
Çeşitli bilgiler mevcut bu konuda. Bazı tarihçiler, Kawa efsanesinin aslında ağustos aylarına denk geldiğini açıklıyor. Çok eskiden de ağustos aylarında kutlanırmış Newroz. Sanırım daha sonra Parslar gibi egemen devletlerin asimilasyon çalışmalarıyla başkaldırının, isyanın, devrimin kutlanması yerine, bahar bayramı "moduna" getirilmiş. Diğer ülkelerde buna uyunca, 21 Mart kabul görmüş.
Aslında bunun kaynağı Gılgamış destanı filan olmalı. Gılgamış destanını tiyatroda çalışırken, bir alman tarihçinin, Newroz ve Kawa efsanelerinin Gılgamış destanında geçen yan hikayelerden "esinlendiğini" okumuştum. Şimdi arayınca bulamadım. Bulursam, paylaşırım.
Diyarbakır zindanlarında yaşananlardan sonra, ben Newroz'u pek eğlence tadında düşünemiyorum. Daha acılar çok taze. Üzerinden bir kaç yüzyıl geçmesi lazım, güle oynaya kutlamak için.
Fırsat bulmuşken, bir de not düşeyim: Diyarbakır'da bu sene ki kutlamada en az 1 milyon 200 bin kişi vardı. Bende oradaydım, Fotoğraf ve video çekimleri yaptım. Medyada çıkan 150-200 bin sayıları tamamen atmasyon.
udk hosgeldin ve cok tesekkur ederim bilgiler icin.
Newroz once de kutlaniyordu.
Ben çcuklugumdan beri iyi hatirlarim, gençler ates yakar, halay çeker ve ileri gelenlerde tum koye yemek yaparlardi.
Simdiki Newroz'un fazla politik olmasi da dogaldir.
Eger bir halk varolusu için politik bir surece girmisse bayramlarini da politik kutlar.
Tipki Turklerin Ataturk'un hayatini dakkika basi film yapmasi gibi. Bu da sinemanin politiklesmesidir.
Jupiter "hersey politiktir"e inanan biri oldugum icin simdi senin "eskiden kutlanirdi"nin altindaki politikligi merak ettim. Kurtce de halk arasinda konusulurdu. Bunu egemen ideoljinin asimilasyon surecinde bazi seylere hafiften goz yummasi diye anliyorum bunu. Hele hele bazi potensiyel olarak ozgurlestirici ve ilerici olabilecek kulturel ve geleneksel ogeleri goz yumarak apolitize etmek alabildigine egemen ideolojinin denetiminde bir politizasyondur.
Simdiki Newroz'un ezilen Kurtler acisindan daha BILINCLI ve KARSICI bir politiklige burunmesi de cok guzel vurguladigin gibi nerdeyse kacinilmazdir.
Ancak verdigin Ataturk ve sinema ornegiyle dogrudan bi bag kuramadim...
bu postu,yorumlarını tuttum.bak ıste
begendıklerım de var :D
tebrıkler efenim........
Aysegul valla sana kizamiyorum. Hatta hatta bence sevimli simarik bir cocuk gibi olusun hos. Postu ve yorumlari sevdigine sevindik efeniiiim...
ama insanlığın gerçek özlemi budur zaten: mitolojinin anlamlandırılması...
Atesinsesi hosgeldin...
Post a Comment