Pages

Aug 13, 2013

Barış Ritsos'dan - Peace By Ritsos

Onu yokluğundan biliyoruz belki ama șairler en azından neye benzediğini bize anlatabiliyorlar.  


BARIŞ


Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.

Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi
ter damlalarıyla alnında...
barış budur işte.

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek, kanlarının,
barış budur işte.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda
yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi
ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.
Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun
gökyüzünün dolmasıdır içeriye;
gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla
bayram günlerini çalan gözlerimizde.
Barış budur işte.

Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun
   gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, ışık! Işık! -  diye fısıldarlarken birbirlerine!
Işık taşarken ufkun yalağından.
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler
Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi;
barış budur işte.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de
bir kök olduğu zaman
gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.
Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman
dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra.
Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden
zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için
ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.
Barış budur işte.

Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
     kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde
mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların
şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine
büyük karanfilini alacakaranlığın...
barış budur işte.

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların
sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.

Ve toprakta derin izler açan sabanların
tek bir sözcüktür yazdıkları:
Barış
Ve bir tren ilerler geleceğe doğru
kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden
buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
Bu tren, barıştır işte.

Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren.
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte.

 
Yannis RITSOS
Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU

We know it from its absence. But Ritsos, a great Greek poet, can tell us what it may look like...

PEACE
(Translation: Peter Bien)

The child's dream is peace
The mother's dream is peace
Words of love beneath trees —
is peace.

The father coming home at night with a broad smile in his eyes,
with a shopping bag full of fruit in his hands,
and the sweat-drops on his brow
are like the drop on a jug that's just cooling water on the window-sill —
is peace.

When the scars and wounds heal on everyone's
face and we plant trees in bomb craters
and hope forms its first buds in hearts scorched by wildfire
and corpses can turn on their sides and sleep without complaint
knowing their blood did not spill in vain —
is peace.

Peace is the smell of supper in the evening.
When a car stopping in the street is not fear,
when the knock on the door means a friend,
and to open the window at any time means sky
regaling our eyes with its colors' distant chimes —
is peace.

Peace is a glass of warm milk and a book in front of the waking child.
When ears of wheat lean to one another saying Light light light
and the horizon's garland brims with light—
is peace.

When they renovate prisons to make them libraries,
when nighttime songs float from doorway to doorway,
when the spring moon steps out of its clouds
like a freshly shaven worker stepping out of the barber's on Staruday night —
is peace.

When the day gone by
is not a lost day
but a seedling that lifts leaves of joy into the twilight,
a day saved and a well-earned sleep,
when you sense the sun tying its shoelaces again
to chase gloom out of time's corners —
is peace.

Peace is bundles of summer sujbeams on the plains,
is decency's primer on the lap of dawn.
When you say Brother, when we all say Tomorrow we shall build,
when we build and sing —
is peace.

When death claims little space in the heart
and chimneys point out happiness with assured fingers,
when poet and proletarian may smell
dusk's great carnation equally —
is peace.

Peace is mankind's linked hands,
oven-fresh bread on the whole world's table,
a mother's smile.
Only that.
Nothing else is peace.

Plows carving deep furrows everywhere on earth
write one name only:
Peace. Nothing else. Peace.

The train that heads for the future
on my poetry's rails
loaded with wheat and roses —
is peace.

Brothers and sisters,
in peacetime the whole world swells
its lungs with all its dreams.
Join hands, brothers and sisters —
that is peace.

No comments: