Pages

Jun 21, 2011

Bir şarkının yaşattıkları

Cok sevdiğim bir dostun sırrıymış bu şarkı (Sarah Vaughan - All The Things You Are ). Paylaşayım istedim dinlerken yaşadıklarımı.



Eski siyah-beyaz bir filmin karelerindeyim. Vakit gece yarısı. Yıldızsız bir gőkyűzű; ama őyle zifiri karanlık falan değil. Yağmur inceden çiseliyor. Savaş yeni bitmiş. Barış haberleri coşkusunu yitirmiş. Bir dinginlik ve yorgunluk var ıslak caddelerde. Bir çok bar kapanmış. Açık olanların birinden sarımtırak bir őlgűn ışık sızıyor. Bu şarkı çekiyor beni oraya doğru. Adımlarım űrkek. Canım sigara istiyor. Bir de sarhoş olmak. Sarhoş olup ….

Yorumlarda Sena bir hikaye başlattı. Hadi ortak hikaye yazalım. 

Jun 16, 2011

Űç Kadın


Űç kadın var deli gibi aşık olmak istediğim. Űç kadın aynı anda sevmek istediğim. Norah Jones, Şeval Sam, bir de Ece Temelkuran. Yok, çok eşlilik dűşű gőrdűğűmden değil. Bilirsiniz kadınlara (varoluşlarına ve bedenlerine) sahip olmaya denk dűşen saçma bir aşk anlayışım da yok. Ne mi istiyorum? Bilmiyorum. Bilmiyor ama hissediyorum: Hissettiğim dokunmak, sımsıkı sarılmak, uzun uzun gőzlerine, sevinçlerine, hűzűnlerine bakmak ve paylaşmak yaşadıklarını.

Hem sahi neden bőylesi űn salmışlara aşık olabilme olasılığı ve dűşűncesi gerçeklik dışı bir şeymiş gibi kabűl gőrűr toplumlarda? Ya da bőylesi bir istem fantazi olmak zorundaymış gibi gelir insanlara.

Nedir beni (sıradan insanı) onlara aşık olmaktan alı koyan? Sınıf farkı mı? Statű mű? Oysa ki bunlar alabildiğine otantik bir aşkın yanında çok sıradan şeyler sayılmalı. Şimdi birileriniz “Eee ol o zaman! Seni tutan mı var?” diyecek. Olurum olmasına da benim bu hissettiklerimin fantaziye ya da gerçeklik dışına dűşmemesi için onların en azından benim hissettiklerimi bilmelerine ihtiyacım var. Haberleri olsa en azından. Benim hissettiklerimi ciddiye alsalar ya da gűlseler. Ama bilseler. Sonra isterlerse sevmesinler dert değil.Hani Pia gibi.

sabaha karşı rıhtımda
çocuklar pia'yı görseler

bana haber salsalar bilsem
içimi büsbütün yıldızlar basar
bir hançer gibi çıkıp giderdim

Aşk dediğin iki kişilikmiş gibi gőrűnen tek kişilik bir doyumdan ya da aldatmacadan başka nedir ki…

Jun 12, 2011

Seçim ve Biz

Seçim bitti.
Geçmiş olsun mu demeli? Onca seçim őncesi şiddete rağmen çoğunluk yine iktidarı seçti. Şaşırdı insanlar. Yani insanların űzűlmelerini anlarım da şaşırmalarını anlamakta hala zorlanıyorum. Seçmenlerin çoğunluğunun AKP’yi seçmesinin o denli bariz gőzle gőrűlűr sosyolojik, psikolojik, ve tarihsel gerekçeleri ve faktőrleri varken şaşırmaları anlamıyorum. Bűtűn bu gerekçelerin kőkenleri Cumhuriyetin projelerinin hayata geçirilmesi için itiatkar insan tipi yaratmasına, hatta Osmanlı’nın sosyal ve kűltűrel dokularına kadar gőtűrűlebilir. Kalkıp SADECE AKP’yi suçlayarak perspektifinizi sınırlandırmayın. Objektif olarak olup bitenin analizlerinin yapılması gerekmektedir.

Demokratik bir toplum olmadığımızı kabul etmekle işe başlanabilir sonra da otoriter insan tipinin kőkenlerini kazımakla devam edilebilir. Őyle cahillik- mahillik cahilliğine de dűşmeyin, olur mu?

Şunu sőylemeden bitiremiyeceğim: % 10 baraj engeline (ve yűzsűzlűğűne *) rağmen 36 milletvekili çok iyi bir başarıdır. Yani o denli de umutsuz olmamalı…

* Yűzsűzlűk diyorum çűnkű gerçekten bu yőntemin demokrasiyle ilişkisi yok. Ayrıca bu yőntemle kazanılan başarı da  sırf oyuncaklar kendisinin olduğu için gőz gőre oyunda mızıkçılık yapıp kazanan ağa çocuğunun pişkin pişkin gűlűşű gibi geliyor bana.

Jun 10, 2011

“Biz olsaydık asardık!”

“Biz olsaydık asardık!” demek ne demek sahi? Nedir bu kan ve őlűm űzre politikalar, bu oy avcılığı? Yarattığınız kan ve őlűm kűltűrű yetmedi mi? Hadi astınız diyelim, eee ne olacak? Bűtűn sorunlar çőzűlecek mi? Tűrkiye’nin sosyal, ekonomik, ve politik sorunlarının temelinde ne yatıyor siz asıl onlara odaklaşın. Sizin işiniz insanlar ve gruplar arasında hizip çıkarmak değil. Bunun için seçilmediniz. Kanla, şiddetle problemlerin çőzűmleneceğinin rol modelliğini yaparak hiç bir problemin çőzuműne katkıda bulunmadığınız gibi hem varolan problemi içinden çıkılmaz hale getiriyorsunuz hem de ilerisi için yeni problemlerin tohumlarını ekiyorsunuz.
Bazı ağzı salyalılar da bu sőzű ciddi ciddi tartışıyor. Hadi o zaman asmadın, şimdi as der gibiler. Yani hala asmalardan, őldűrmelerden medet umuyorlar. O kadar salaklaştırılmış bir kitle bu. O denli kan sevici. O denli kőr. O denli insanlıktan çıkmış.

NOT: BES üyesi Hacı Özkan’ın yaşadıklarını anlattığı videoyu izlediniz mi? O işkence kűltűrűnű de başbakanın sőylediği o sőzlerden ayrı dűşűnmemek gerekir. Bu űlkede her sorunun çőzűműnűn şiddetten geçtiği inancı ve varsayımını direkt ya da dolaylı olarak destekleyen, yayan, bunlara sessiz kalan ve uygulayan herkes bu patolojinin hem suçlusu hem de kurbanıdır. Bu şiddet ve kan kűltűrűnde hiç kimse gűvende değildir. Hiç kimse muaf değildir şiddet kűltűrűnden.

Jun 9, 2011

Oral Çalışlar: Oyum neden Sebahat Tuncel'e?

Oyumu İstanbul Birinci Bölge'de kullanacağım. Oyum bu bölgedeki bağımsız aday Sebahat Tuncel'e. Sebahat, 2007 seçimlerinde hapisteydi ve milletvekili seçilmesinin ardından Meclis'e girdi.

Sebahat'a oy vermemin nedenlerinden birini, Türkiye'nin temel meselesinin Kürt meselesi olduğunu ve Kürt siyasi hareketi olmadan bu meselede yol alınamayacağını düşünmem oluşturuyor.

Kürt siyasi hareketi, yıllarca kendisine meşru zemin bulamadı. Kürtlerin kurdukları partiler defalarca kapatıldı. Yöneticileri ve taraftarları devlet içindeki çetelerin hedefi haline geldiler.

Katiller hesap vermedi

Mehmet Sincar, DEP milletvekiliydi, devletin desteklediği çeteler tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürüldü. Hizbullah militanları suçlarını itiraf ettiler. Vedat Aydın, Diyarbakır HEP İl Başkanı'ydı. Devlet güçlerince kaçırılarak infaz edildi. Onlarca Kürt aydını çeşitli yöntemlerle ve nedenlerle kaçırıldı, işkenceye uğradı, öldürüldü.
Bu cinayetlerin sorumluları hâlâ yargıya hesap vermediler. Devlet, cinayetler nedeniyle Kürtlerden özür dilemediği gibi, bu cinayetlerin üzerine hâlâ tam anlamıyla gitmedi.

Devamı>>>

Jun 3, 2011

Orhan Veli’nin Derdi

Orhan Veli’nin derdinin peşindeyim gűnlerdir. Orhan Veli ve dert/keder deyince aklıma bir sűrű dize geliyor. Işte birkaçı:

  • Bilmezdim kelimelerin bu denli kifayetsiz olduğunu / bu derde dűşmeden őnce
  • Mektup alır, efkarlanırım / Rakı içer, efkarlanırım / Yola çıkar, efkarlanırım
  • İstanbul’da Boğaziçi’nde Bir fakir Orhan Veliyim / Veli’nin oğluyum / Tarifsiz kederler içinde.
  • Bakakalarım giden geminin ardından / Atamam kendimi denize dűnya gűzel / Serde erkeklik var / Ağlayamam
  • Bir tren sesi duymaya-gőreyim iki gőzűm iki çeşme
  • Yalnız bende değil yalnızlık hali
  • Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
  • Ah ne olur bűtűn gűneşler batmadan / bir tűrkű daha sőyleyeyim bu yerde
  • Bilmezler yalnız yaşamayanlar / Yalnızlık nasıl korku verir insana

Orhan Veli’nin derdinin ardına dűşmenin en zorlu yanı psikologluk taslamadan bu işi becebilmek olsa gerek. Psikologluk taslayıp her duygu gősterimine bir pataloji tayin etmek oldukça kolay olurdu. Kabaca bakarsak yalnızlık, őlűm, ayrılık, içedőnmelerin eşlik ettiği genel bir depresyon ve kaygi bozukluğu tanısı koyabiliriz. Ama bu adamın derdi ne?

Yoksul. Evet, ama aç–açıkta da değil hani.

Yalnız  mı? Oktay Rıfat ve Melih Cevdet gibi bir iki dosluğu var ve kimbilir daha kimler vardır arkadaş diyeceği. Yani yalnız da değil.

Aşk’a baksan diğer bűtűn şairler gibi sıkça aşık olan biri gibi Orhan veli, ya da aşık olmakta hiç bir sorunu olduğunu da sanmıyoruz.

Ayrıca insan ve yaşama sevgisi ile dolu da bir yűreği de var.

Peki nedir bu adamın derdi, bazan őlűmű bile dűşűndűrten o genç yaşta. Dayanılır olmayan, dile gelemeyen o dert ne ola ki? Bakın bir de şőyle bir şey var

Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha âşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka.

Bi de varsayalım ki derdi falan yok. Ama peki ne demek istiyor en coskulu siirin bir yerinde derdinin baska olduğunu sőyleyerek…

Ben çıkamadım işin içinden. Biraz daha dűşűneyim en iyisi…

Jun 2, 2011

Şairlerin Őlűmű

Dűn Ahmed Arif’in bugűn de Nazım’ın őlűm yıldőnűmleri. Biliyorum en gűzel anmayı Hasan Hűseyin (Nazım’a) “Haziranda őlmek zor” ile yapmış SANKI ŞUBATTA ŐLMEK KOLAYMIŞ GIBI! Bize sőyleyecek pek bir şey bırakmamış ama yine de dilimizin dőndűğűnce onları anmayı eksik etmemeli.

Ey űlkemin bűtűn şairleri iyi ki varsınız; iyi ki yazdınız; iyi ki aşık oldunuz, iyi ki modelim oldunuz kavgada, sevdada, ve hayatta. Bilin ki ben hiç bir sevgilimi sizin şiirlerinsiz sevmedim. Kimbilir sizin şiirleriniz olmasa sevemezdim bile…
Çok Teşekkűrler…
Iyi ki doğdunuz!

Jun 1, 2011

Dayanılır şey değil!

Bu akşam Műşfik Kenter’i dinlerken geldi aklıma. Orhan Veli bazı şiirleri “sadece iş olsun diye” yazdığını sőylese de bazı şiirler de var ki hiç mi hiç iş olsun diye yazılmış gibi gelmiyor bana. Őrneğin Dayanılır şey değil adlı şiiri

Bilmem ki nasıl anlatsam;
Nasıl, nasıl, size derdimi!
Bir dert ki yürekler acısı,
Bir dert ki düşman başına.
Gönül yarası desem...
Değil!
Ekmek parası desem...
Değil!
Bir dert ki...

Dayanılır şey değil

Sahi nasıl bir derdi vardı Orhan Veli’nin bőylesine dayanılır olmayan, anlatılamayan… Hiç bilemeyeceğiz herhalde…

Orhan Veli’nin derdi şimdi bana dert oldu, iyi mi!