Pages

May 30, 2012

Doğru Yerde Durmak

Aşağıdaki yazıyı yazan, kovuldu!


(...)

Ne diyordu Erdoğan Pakistan'da?.. Şöyle diyordu:

"Ben izlediğim CD'de bir hareket gördüm. Bizzat izledim. Bir konvoy gidiyor. 30-40 kişi var. O yüksekten görebilmek mümkün değil. Gözcülerimizin, (Heronlar) vermiş olduğu CD. Silahlı Kuvvetlerimiz de gerekli adımları atmıştır. Bu bölge terör bölgesidir. Halkın, sivilin oturduğu bölge değildir. Böyle bir bölgede Silahlı Kuvvetler bu Ahmet mi Mehmet mi bilemez ki? .... Bizim silahlı kuvvetlerimiz görevi samimi bir şekilde yapmıştır. Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık. Tazminatı da açıkladılar. Ama birileri istismar ediyor. Bir hatanın olduğunu, hatamız olduğunu söyledik. Allah aşkına tazminatsa tazminat. Resmi tazminatımızın ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar. (22 Mayıs, Yeni Şafak.)"

Roboski (Uludere) katliamının ardından altı aydır süren bir soruşturma var. Faciaya giden yolda yetkilendirmenin, yetki kullanımının, ilgili kurumlar ve sorumlulukları belli olduğu halde, Allah aşkına sayın Başbakan, söyler misiniz ne koydunuz yüreği kanayan annelerin önüne!

"Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık" diyorsunuz. Allah aşkına, söyler misiniz hangi hatayı açıkladınız!.. Allah aşkına, açıklar mısınız? "Özrü de açıkladık" derken, ne demek istiyorsunuz...

Özür diliyorsanız, Kasımpaşalı gibi ortaya çıkın ve deyin ki: "Evet, bir hata yaptık. Hem de öyle bir hata yaptık ki, bu hatamız bizi mezarımızda bile rahat bırakmayacak!.."

"Özür dilerim, ama yetmez. Vicdanlarınızda açtığımız yarayı bir kuru özür dindirmez."

 "Önce sizlerden hakkınızı helal etmenizi sonra Allah'tan bizi affetmesini dileriz."

 Diyemiyorsunuz, çünkü ilk günden itibaren yanlış yerde durdunuz.



Konuyla ilgili Ahmet Altan da yazmis
http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=8362

 İşte böyle bizim hikâyemiz, “az gideriz, uz gideriz, dere tepe düz gideriz, bir de döner bakarız ki bir arpa boyu yol gideriz”, onca zamandan sonra döndük geldik mi yeniden 1930’lara, geldik.

“Milli şefi”
 eleştirmek yasak.
Henüz bir yasayla yasaklanmadı ama fiilen Başbakan Erdoğan’ı eleştirmek yasak edildi, yazıya dökülmemiş “Takrir-i Sükûn” yasası kendini bu kez açıkça gösterdi.

Yeni Şafak
, Uludere’deki sözleri nedeniyle başbakanı eleştiren Ali Akel’in işine son verdi.
Bunu da “göstere göstere” yaptılar, 16 yıldan beri Yeni Şafak’ta çalışan Akel’i “o yazıdan” dolayı attıklarını herkesin bilmesini istediler.
Çünkü herkesin “dersini” almasını istiyorlar.
Ders kısa ve net.

“Başbakan’ı eleştirmek yasaktır.”

Erdoğan’ın ulaştığı son nokta bu.
Başbakan her konuda karar verecek, herkes onu alkışlayacak.
Çünkü “şef” herşeyi biliyor, heykeli biliyor, jinekolojiyi biliyor, mimariyi biliyor, sütçülüğü biliyor, “aşağıdakinin Ahmet mi Mehmet mi olduğuna” aldırmadan bombalamanın erdemini biliyor, gazeteciliği biliyor, televizyonculuğu biliyor, tarihi biliyor, “tasma takmayı” biliyor, komploları biliyor, “sezaryen” yapan ajanları biliyor.
Ve, sadece o biliyor.
Tabii o kadar bilince, “bilmeyenler” de sussun istiyor.
Bir tane bilen, yetmiş milyon da bilmeyen olunca hepimiz susacağız, susmayanları kovacaklar, işsiz bırakacaklar, aç bırakacaklar.
Bu da “ileri vicdan” herhalde.
Böyle bir ahlakı, böyle bir vicdanı biz bilmiyoruz, biz öğrenemiyoruz, Allah da öğretmesin.
Neye heves ettiğini görüyoruz.
“takrir-i sükun” istiyor.
Göreceksiniz, bu Uludere AKP’nin “düşüşünün” başlangıcı olacak, bu kadar vicdan yoksunluğunu bu halk taşıyamaz çünkü.
Ölenlere hakaret et, ölü sahiplerini aşağıla, katliamla kürtajı eşdeğer gör, eleştireni kovdur, dalkavukluğu ödüllendir.
Erdoğan, AKP yöneticileri de dâhil herkesin sınırını çiziyor, “beni eleştirmeyeceksiniz”.
Başbakan’ı eleştiremeyip, Başbakan’ı eleştirenleri eleştirmeyi gazetecilik sananlar da kendilerine çizilen sınırı görmüşlerdir şimdi, o sınırın içinde, Deniz Feneri’nden, Uludere’den, şikeden söz edemeden dönüp duracaklar.
Biraz para kazanacak karşılığında isimlerinden ve haysiyetlerinden vazgeçecekler.
Ama herkes böyle değil.
Herkes vicdanından vazgeçmiyor.
Ali Akel vazgeçmedi.
Hakan Albayrak, Yeni Şafak’ta yazıya başlamayı ertelemiş, dürüst bir yazar nasıl olur göstermiş, vicdanından vazgeçmemiş.
Başkaları da çıkacaktır.
Erdoğan, bu toplumun vicdanını zorluyor çünkü, insafsızca zorluyor.

“Benim düzenimde yaşayabilmek, yazabilmek, hayatınızı kazanabilmek istiyorsanız bana itaat edeceksiniz”
 diyor, “insanların ölümleri karşısında susacaksınız” diyor, “şike ahlaksızlıklarına ben onay verirsem siz ses çıkarmayacaksınız” diyor.
Kendisi “şef”, bütün toplum da köle olsun istiyor.
Buna gücü yetmez.
1930’ları bir daha bu ülkeye yaşatamaz, stadyum şovları yapsa da yapmasa da yaşatamaz.
Bir zamanlar bizi generaller işten attırırdı, şimdi onların yerini Başbakan aldı.
Bir zamanlar Kenan Evren kendisini eleştirenleri “vatan haini” ilan ederdi, şimdi Erdoğan kendisini eleştirenleri “uluslararası komploların adamı” ilan etmeye heves ediyor.
Bir zamanlar Mustafa Kemal kendisini eleştirenleri sustururdu, şimdi Erdoğan susturmaya yelteniyor.
Demokrasi için mücadele eden onca insanın demokrasi için değil Erdoğan için mücadele ettiklerini sanıyor.
Kendisini desteklemiş olan herkesi aptal bir köle gibi görüyor.
Çamlıca’ya kocaman bir cami yapacaklarmış, mabetler başbakanların günahlarını saklamak için yapılmazlar, bu kadar günahı saklayacak mabet de yoktur zaten, o “mabedin sahibi” kapısından girenin sırtında ne taşıdığını görür, insanları öldürenleri, aşağılayanları, işsiz ve aç bırakanları tanır.
Dindarlar benden çok daha iyi bilirler, vicdanı temiz olana, dürüst olana, hak yemeyene, bir seccade, bir ağaç altı yeter.
Türk Hava Yolları’nda “grevin yasaklanmasına” karşı çıkanlardan 150’sini “telefon mesajıyla”işten atmışlar.
Sadece işsiz bırakmak değil aşağılamak da istiyorlar.
Herkesin “efendisi, ağası, şefi” olmak istiyorlar.
İşten atarak, korkutarak, aç bırakarak herkesi susturmaya, bütün gerçekleri saklamaya çabalıyorlar.

“El çabukluğuyla”
 gündemi değiştirmeye uğraşıyorlar, Uludere’yi unutturmak için “kürtajı” öne sürüyorlar, kadınlara sormuyorlar bile, kürtajı yasaklayan ülkelerde “ölen kadınların” sayısını açıklamıyorlar, enflasyonu yüzde onu geçen, büyüme hızı yavaşlayan bir ülkede “4+4” zam alan bir memurun “üç çocuğa” nasıl bakacağını anlatmıyorlar, her ay ölen yaklaşık 50 işçinin ölümüne neden olmaktan, onların ölmesini engelleyecek yasaları çıkartmamaktan gocunmuyorlar.
Gerçeği yazan bir yazarı işten attırmak, her ay ölen 50 işçiden de, ölecek yoksul kadınlardan da, Uludere’de öldürülen Kürtlerden de daha önemli.
Bir iktidar “vicdanını” kaybetti mi herşeyini kaybeder.
Böyle bir iktidara rıza gösteren toplum da bunun bedelini çok ağır öder.


ahmetaltan111@gmail.com

May 24, 2012

Bir Katliamın Getirdikleri

Uludere - Roboski katliamı hala sürüyor...
  • "Bu ülke o kadar hukuk ülkesi, o kadar insan haklarının egemen olduğu ülkedir ki, yıkıcı örgütlerle mücadele eden güvenlik güçlerimiz dahi hukuka göre hareket etmek durumundadırlar"  İdris Naim Şahin
      
  • “Burası, halkın oturduğu bir bölge değil, terör bölgesidir. Böyle bir bölgede Silahlı Kuvvetler bu Ahmet midir, Mehmet midir bilemez ki?” Tayyip Erdoğan
      
  •  "Ben tuzağa düşürülmek şeylerine pek iltifat etmiyorum. Bizim Silahlı Kuvvetlerimiz bu görevi samimi bir şekilde yapmıştır. Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat... Bizim resmi tazminatımız ötesinde yaptık. İlla terör örgütünün istediğini mi söyleyeceğiz. Kusura bakmasınlar." Tayyip Erdoğan
      



May 22, 2012

Nükleere Hayır!

Ve bu adamlar ülkemizi yönettiler. Ve bu adamlar en üst düzey makamları ișgal ettiler. Ve bu adamlar bizi temsil ettiler. Ve bu adamlar …



May 17, 2012

Kürt Martin Luther Okursa!

Kürdün biri KCK'den tutuklanır. Fıkra gibi ama fıkra değil. Vallahi değil... Neyse bu kürdün evinde Martin Luther'in 1529 yılında yazmış olduğu ''Türklere Karşı Savaşta” adlı kitabı bulunur. Kitapda Türkler hakkında Luther șunları yazar. "Siz etten kemikten yapılmış varlıklarla, başka bir deyişle insanlarla savaşmıyorsunuz. […] Tam aksine, emin olun ki büyük bir iblis ordusuyla mücadele etmektesiniz". Bu ifadeler Türklüğe hakaret kapsamında değerlendirilip sanık hakkında dava açılır.

Șimdi buna gülelim mi, ağlayalım mı?  Șimdi bir de içerdekiler adamla dalga geçecekler. “Ulan oğlum sen kürtsün, sana mı kalmıș Martin Luther okumak?” diye http://www.firatnews.biz/index.php?rupel=nuce&nuceID=62812

Not: 12 Eylül cuntası da Platon’un Devlet adlı eserini bile yasaklamıștı. Șimdi bu herifler mi 12 Eylülü yargılıyor. Bu kadar rezalet nasıl olur da sadece bir ülkede olur yahu.

Bir iș var bu ișin içinde…

May 10, 2012

Antikapitalist Müslümanlar



Antikapitalist Müslümanlar diye birileri tűremiş diye duydum őnce. Sonra bunların 1 Mayıs'ta Fatih'ten Taksim Meydanı'na yűrűyeceklerini duydum; Yűrűdűler de. Ne yalan sőyleyeyim şaşırmadım bu anti-kapitalist műslűmanları duyunca. Sevindim.

Bekliyordum. Hatta geç bile kaldılar bana sorarsanız. 1923’den beri baskı altında tutulan TC denetimli islam sadece ve sadece űlkűcű műslűman tipini ya da o bűtűn olumsuz sıfat ve sıfat tamlamalarının çirkin suratlarında (*) anlam bulduğu tipleri çıkaracak değildi ya. Ulan hiç mi hiç aykırı birileri çıkmayacaktı bunların içinden? Çıkacaktı elbette. Dedim ya, geç bile kaldılar (**).

Birileri okumaya, gerçekten okumaya, sorgulamaya başlayınca gerisi gelecekti. Sorgulayan bir aklın sadece Kemalist ideolojinin sorgulanmasında kalması nasıl beklenirdi ki? Birileri bu yoksulluğu, bu paraya ve gűce tapışı gőrecekti kuşkusuz. Birileri dinin őzűnde korku değil, korkuya ya da çıkara dayalı yaltakçılık değil, nefret ve kin değil, sevginin ve aşkın yattığını/yatması gerektiğini gőrecekti. Bu sevgi ve aşkın da ezilenin yanında tavır almaktan geçtiğini - geçmesi gerektiğini- gőrecekti.

Hep Kuran’dan statu quo’yu destekleyen ve besleyen sureler ve ayetler bulacak değillerdi ya. Bir gűn de “Mazlumun kimliği sorulmaz” dendiğini bulacaktılar. Çűnkű zulm edilen Kűrt diye, Ermeni diye, hatta ve hatta ateist diye ses çıkarmamak, yűzűnű őtelere dőnmek bűtűn evreni sevgiden dolayı yarattığı iddia edilen bir Tanrı inancına nasıl sığabilir ki? Ezenden yanayken bőylesi bir tanrıya nasıl yaklaşabilir insan? Nasıl yakışır? Ibadet Tanrıya olan inancı ve bağlılığı gőstermenin bir yoluysa, oruç, namaz, vesaire ne ola ki bir mazluma el uzatmanın yanında. Ya da yoksula ezilene el uzatmadıktan sonra namaz kılmışsın neye yarar, oruç tutmuşsun neye yarar? Israil’e siz çocuk őldűrmeyi iyi bilirsiniz diye dayılanırken, Kűrdistan’da on yıllardır őldűrűlen çocukları gőrmeyenin Tanrısı nasıl bir Tanrı ola ki?

Gűnűműz Tűrkiye’si için belki yeni olabilir ama aslında bu tűr sosyal, politik, ve ekonomik sorgulamalar yeni de değil. Hatta hatta Islamın ilk zamanlarında Abu Dharr al-Ghifari’nin halife Uthman’ın zenginliği ve gelir dağılımındaki haksızlığı protesto ettiğini biliyoruz. Şeyh Bedrettin’in isyanı da ekonomik sisteme islami bir başkaldırıdır. (Daha bir çok őrneği vardır tarihte. Meraklısı bir wiki sayfası yapsa da hep beraber okusak o “gomunist műslűmanları”)

Bence Tassavuf yalnızca mistik/ruhani bir tavır alış değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal bir tepkidir de. Yunus, Şems ve daha belki adı sanı duyulmamış nicelerinin tavır aldıkları şey zulm ve haksızlıklar değil de neydi ki? Hatta hatta belki Tassavuf biraz kűskűn, biraz pısırık, biraz fazla őznelleşmiş/bireyci bir soyutlamdır Islamın tarihinde. Kimbilir belki o mecnunların (tassavufçuların) yaşadıkları dőnemde zulum bu denli őrgűtlű ve sistematik olmadığı için onlar da bireysel bir soyutlamayla tavırlarını sergilediler; hira yalnızlığını aradılar, őzlediler. Ama eminim bugűn yaşasalardı AKP’den bakan değil, şu anti-kapitalist çocukların aralarında olurlardı ve daha keskin bir tavır alırlardı. Belki dağda gerillanın yanında da olurlardı kimbilir.

Yani ben sevindim bőylesi bir oluşuma. Tabii Tűrkiye gerçekliğini hatırlayınca sevincim kursağımda kalacak diye de korkmuyor değilim. Bőylesi bir girişimin daha gelişmeden, kendini, sesini, varlığını bul(a)madan kara çalmalarla, lanetlemelerle, boğulup gitme olasılığı hiç de olanaksız değil.

Yine de hadi bakalım hayırlısı diyeyim. Onlar “Inşallah sosyalizm gelecek” desinler bu beni, benim dialektik materialist mantığımı hiç mi hiç rahtsız etmiyor, yeter ki adil kalsınlar, mazlumdan yana olsunlar, ve korku-şiddet değil sevgi olsun inançlarında.


* Çirkin, şeytani bakışlı, saygısız, nefret dolu, fesat, çember sakallı , pasaklı , ahlaktan ve namustan sőz eden ama bir genc kadın gördügünde ya da komşunun karısına veya kızına devamlı iç geçirip, bıyık sıvayan, sendikal haklarını talep eden işçilerin karşsında ezen patronun yanında durup işçileri kader ile telkin eden, kőylűyű ezen ağanın elini eteğini őpen, vb. vb. vb.


** Çok sevip saygı duyduğum bir inançlı (dindar demiyorum ya da dinci çűnkű inançlılığı bence inandığı şeyin őnűne bile taşıyan ender insanlardandı) bir arkadaşla yıllar yıllar őnce konuşurken “Biliyor musun Yunus’un eksikliği bir Kapital’inin olmayışıydı.” demişti de sonra da Islamın bir ekonomik modelinden yoksun oluşunu konuşmuştuk çűnkű bu ekonomik ilişkiler zekatla olmayacak kadar karmaşıktı.

Basından bazı  yazılar




May 8, 2012

Kanlı bayraklar ülkesi

Farkında mısınız nasıl da çevrili her yanımız bayraklarla ? Öyle ki nerde bir kırmızı görsem Türk bayrağı imgesi geliyor gözümün önüne. Nereye dönsem bayrak; üstünden kan damlayan bayrak. Masum ve günahsız yere ölen ve öldürülenlerin kanı. Ne idüğü belirsiz vatan sevgisi adına ișlenen cinayetlerin kanı.

Sanki bir utancı kapatmak için bu kadar çok bayrak var. Vatanadașı için iyi bir devlet olamamanın, kendi çocuklarını yiyen ve onların kanlarıyla beslenen bir canavar anne olmanın utancını kapatmak için sanki. Ama Howard Zinn’in (*) dediği gibi hiç bir bayrak masum ve günahsız insanları öldürmenin utancını kapatacak kadar geniș ve büyük olamaz.

Kanlı bayrakları değil, barıș dolu günleri hak ediyor insanlar. Bayraklardan, kanlı bayraklardan önce güvenli bir iși, anlamlı bir eğitimi, huzurlu bir yuva sahibi olmayı hak ediyor insanlar. Mutlu olmaya ihtiyaçları var. Yani zorla “Ya sev, ya terket!” tehditlerine değil. “Asıl vatandaș ve sözde vatandaș” ayrımına değil. Belki sonra kimbilir o zaman bayraklarını da sever insanlar hem de ulusal güvenlikle ilișkisi olmadan…

Belki sonra kimbilir  konuşmayı ve anlaşmayı da öğreniriz. Ve Ritsos'u okuruz birbirimize

 "İşte bak, kardeşim, sonunda öğrendik konuşmayı" deriz
"tatlı tatlı yalın konuşmayı.
 Anlaşabiliyoruz şimdi - fazlası da gereksiz.
Ve yarın diyorum, daha da yalın olacağız tüm yüreklerde,
tüm dudaklarda aynı ağırlığı edinen sözler bulacağız
 adıyla anılacak herşey,
 ve ötekiler gülümseyip "böyle şiirleri biz de yüzlerce yazabiliriz" diyecekler.

Bizim de istediğimiz bu işte.
 Çünkü şarkımız insanlardan ayrı sivrilmek için değil, kardeşim
 insanları birleştirmek içindir şarkımız" Ritsos

* “ There is no flag large enough to cover the shame of killing innocent people.” Howard Zinn

May 7, 2012

Sizde bir hacker olabilirsiniz

RedHack ★ RedHack ★ ‏ @r3dh4ck  Sizde bir hacker olabilirsiniz. Akinti'ya karsi yuzmeyi deneyin. Cunku Hack "sadece" hack degildir. Bize katil!

RedHack ★RedHack ★ ‏ @r3dh4ck  Para almadan tedavi eden doktor hacker, halkina silah cekmekyen asker hacker, vatandasini joplamaktansa istifa edip simit satan polis hacker

RedHack ★ RedHack ★ ‏ @r3dh4ck  Ogrencilerine ABC'den once "sevgiyi" ogreten ogretmen hacker, cocuguna pisirdigi yemeye sevgisini katan anne hacker. ++ 

RedHack ★RedHack ★ ‏ @r3dh4ck  yasak denilen bir oyunu sokakta oynayan "tiyatrocu hacker", insanlara umut veren "muzisyen" hacker sevgiyle oynayan "futbolcu hacker"++

RedHack ★ RedHack ★ ‏ @r3dh4ck  cekmemesi soylenenleri ceken "kameraman hacker" yazmamasi soylenenleri yazan "gazteci hacker" cizmemesi soylenenleri cizen "ressam hacker"++

May 5, 2012

Unutulmadınız!



6 Mayıs 1972 - 6 Mayıs 2012

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan
Son Foto

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan



Denizler Alman TV'si ZDF'nin Arsivinden

May 3, 2012

Benim yeni kahramanlarım!

Çağdaş Robin Hood'lar ve yeni halk kahramanları...

" Eylemlerimiz surecek.. Zenginden download edip fakirlere upload yapmaya devam edecegiz! Bizi bekleyin..! Halk için Hack "