Pages

Dec 15, 2007

Goethe'den 5x Dilde Özgürlük Dersi...

Türkçe
"Hiç kimsenin köleleştirilmişliği, özgür olduğunu sananlarınki kadar umutsuz degildir!"
Almanca
"Keiner ist mehr hoffnungslos hörig als die, die fälschlicherweise glauben, sie seien frei!"
Ingilizce
"None are more hopelessly enslaved than those who falsely believe they are free!"
Fransızca
"Nul n’est plus esclave que celui qui se croit libre sans l’être!"
Kürtçe
"Kolekirin a tu kesî ne qandî ên dibên qey em azadin bê hêvîye"



Johann Wolfgang von Goethe




Bi kotu ceviriyle basladim uc dilde ifadesiyle devam ediyoruz. Var mi bu sozun Ibranicesini, Kurtcesini, Arapcasini vb. dillendirmek isteyen?

Dec 13, 2007

Izmir'in Yaz Akşamlarında Belediye Otobüsü Yolculukları

Kisin bu celik isigi ayazinda kafcamus'un toplu tasima adli yazisi bana Izmir'in o guzel yaz aksamlarinda, geceyarisina yakin bindigim belediye otobuslerini hatirlatti.

Iki ya da üç kişi vardır otobüste. Bütün pencereler açıktır. Alnın pencereye dayalıdır evlerin karanlık ya da loş ışıklı pencerelerini seyredersin. Aklından geçen birşey yoktur. Sadece varolduğunu hissedersin. Serin rüzgar okşar bedenini. Saçlarında dolanır ince parmakları, sonra gőğsünü. Bedenini keşfeder yeniden seversin...

Durakta gece vardiyasından yeni çıkmış bir işçi kız biner otobüse. Umursamazsın őnce. Yüzün dışarı dőnük, alnın cama dayalı...Sonra bir silüet gőrürsün camın içinde, uzaklarda, rüzgarın ona da estiği...Silüet yaklaşır titreyen otobüs penceresının camını titreşimini alır senın yureğine kor.

Bir dize eskilerden bir hançer gibi saplanır belleğine: Sonsuz anda gizlidir.

Aşıksındır artık. O silüete aşıksındır. Sonsuz bir çatışkıdır yüzünü camdan alıp-almamak. Dőnsen o büyü bozulacak. O büyü bozulsun istemiyorsun. O yureğinde titreşimle nasıl da sevmişsindir o yorgun yüzü. O bakımsız-güzel eli.. Eli silüette de degildioysa. Elleri Saman Sarı'sının şamdanlara benzeyen eli de degildir. Deterjandan çatlamış bir el. Bütün herşeye rağmen güzel bir el..

Otobüs camının karanlığında varlığının sonsuza karıştığını hissediyorsun. Onu sonsuza kadar seveceksin artık. Ve hani o her durakta őlümsüz bir aşk edinen o çılgın Murathan gibi, sen de kendine bir aşk edinmişsindir. Ve o da Murathankiler gibi ne denli sevildiğini hiç bılmeyecek. Silüet koyarsın adını. Silüet…

Adını daha yeni koymuşsundur ki kaybolur silüet. Bir sonraki durakta inecektir. Ayak seslerini bırakır ardında otobüsün koridorunda yürürken kapıya doğru. "Dőn bak" bak der bir ses. Ardından bak. Ama büyü?...Büyü bozulacak...

Karanlığınla başbaşa kalırsın. Yalnız kalırsın.

Rüzgar daha da serinlemiştir. Üşürsün. Otobüs seni gideceğin yere gőtürsün istemezsin. Başka bir şehire gőtürse. Başka bir Izmir'e...

Gece de bitmese...O silüetini destmal eyleyip pencereye bırakan hiç inmese otobüsten.Inmese

Dec 9, 2007

Yeni bir blog, içinizi dökmek için

Valla bıktık billa bıktık! Usandık şu medyadan. Hele de şu Milliyetten, şu Hürriyetten ...Hadi içimizi bu bloga dökelim dedim. Topluca küfür etmeden küfür edelim. Nasıl olsa düz küfür bizi tatmin etmez oldu nicedir. Hadi bir oyuna dönüştürelim hiç olmazssa...

Hadi hayal gücü...

Hadi yaratıcılık...

Baska bir posting yapmayi dusunmuyorum. Bir tek post ve yorumlar (lanet, beddua, ve kufursus kufurler) olacak...

Bloga yazar olmak istiyorsaniz lutfen buraya not dusunuz efendim. Kandanadam seni blog yazari olarak ekledim bile... Kendin blogunmus gibi rahat ol.

http://turkmedyasi.blogspot.com/

Dec 8, 2007

Öbür Taraf

Bektaşi'nin bir gün cuma'ya gideceği tutmuş, camide hoca yüksekçe bir yere çıkmış boyuna nutuk atmakta...hem de içki içenleri açıkça kınamaktadır.

Bektaşi can kulağıyla dinlemeye başlamış, hoca devamlı içki
içenler öbür tarafta her türlü cezayı görecek, içki içmeyenler şöyle sefa sürecek. Hatta her birinin haremine kırk huri verilecek...Huriler şöyle güzel, şöyle taze, böyle hoş olacak, bakire olacak...

İçki içenlerinse içtikleri her şişe içki, sırat köprüsünden geçerken boyunlarına asılacak..!!! demiş.

Bektaşi dayanamamış durduğu yerden seslenmiş: "hoca efendi şişeler dolu mu olacak, boş mu!"

Hoca gürlemiş "bre kafir sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın?"

Bektaşi ayağa kalkıp bağırmış: "iyi ama hocaefendi, adam başı kırk huri ile sen de öbür tarafı kerhane mi sanırsın?"

Dec 3, 2007

Bir Şiir de Cemal Süreya 'dan

Niyeyse canım hep Şiir çekiyor bu aralar...


Biliyorum Sana Giden...

Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri


Cemal Süreya