Pages

Dec 20, 2013

çocukluk fotoğrafı

''Merhaba. Bu benim çocukluk fotoğrafım. Yerde uyuyan benim. O zaman 2 yaşındaydım. Yıl 1978 idi. Ben hala 2 yaşındayım. Maraş'ta doğdum. Annemin babamın adını da bilmiyorum henüz. Kendi adımı da bilmiyorum. Kimliğimi bile görmemiştim, sonradan öğrendim annem çantasında taşırmış patiklerimle beraber. Bir sabah kapıların yumruklandığını duydum. Annem gözlerimi kapattı ama elini "yapmayın!" diyerek uzattığında gördüm gelenleri. "İnsan yüzü güzeldir çirkindi bunlarınki. İnsan yüzü sıcaktır soğuktu bunlarınki. Elleri el değildi, eli andırıyordu. Gözleri göz gibiydi, bakışsızdılar. Göğüse benzer bir kafesti taşıdıkları içinde yürek yoktu. Kapıların arkasında emeklememiş, beşiklere belenmemişlerdi. Karda tipide girdiler akşam sofralarında evlerimize." Ben 1978'den beri 2 yaşındayım. Ama acılarım 100 yaşında.''

Maraş Katliamı (19-22 Aralık 1978)

Dec 16, 2013

Tuhaf

Siz tuhafı belki de
Yaprakları yedi renkli
Bir merakeş menekşesi sanıyorsunuz
Oysa tuhaf deyince ben
Bir tozlu kasabada bir tozlu tuhafiye
Cıncık boncuk helva zeytin
Krem pertev ve göztaşı
Çekoslavak kurşun kalem
Öğrencisiz sarı defter
Cetvel silgi açı ölçer
Çıplak kadın fotoğraflı aynalar
Solgun kukla iplikleri kazak şişleri
Ve kurumuş bir kaç sinek
Ve şahiçe süreyya
Ve keriman halis ece
Güzellik kraliçesi
Bir de bismillah
Bir örümcek durmadan karıştırır eski defterlerini nefretin
Beklemek olur nefret
Abdest almak olur nefret
Ve namaz kılmak
Tuhaf değil mi?
Ve sonra
Karanlık bir odaya birdenbire girince
Elimi birdenbire orama bastırırım
Sanki korurum oramı karanlıktan
sanki korumam gerekirmiş oramı karanlıktan
Tuhaf değil mi?
Alıştıra alıştıra kendimi karanlığa
Adım adım yaklaşırım yasaklar ülkesine
Ve yatarım zenci kızla
Atımın gölgesinde
Tuhaf değil mi?
Bana karpuz bıçaklatır zenci kız
Kaldırarak yıldızlara bacaklarını
Tuhaf değil mi?
Bana hep bir tuhaf gelir nedense
Bir zencinin ingilizce sayıklaması
Çünkü ben hep sanırdım ki eskiden
Sarı saçlı mavi gözlü bir çocuktur ingilizce
Onu ancak ve ancak sarı saçlı
Mavi gözlü
Ve çok dişli çocuklar sevebilir
Tuhaf değil mi?
Ne zaman çarşıda bir anne görsem
Çocuğunu arabada iteler gider
Bir kanguru uzaklardan bana el eder
Güle güle ölürüm krokodil'e
Tuhaf değil mi?
Bana bir de tuhaf gelen
Neron'ların hitler'lerin sandıktan çıkması
Seçenlerin seçilenden korkması
Rüşvetin papaz gibi girip çıkması
Suçun ülke yönetmesi örneğin
Ve zincire vurulması suçlunun
Bana hep tuhaf gelir nedense
Tuhaf da değil hatta
Bana hep komik gelir
Demokrasi oynaması bir diktatörün
Ve sırtlanın ağzında zeytin dalı tutması
Çünkü tuhaf
Bir tozlu kasabada bir tozlu tuhafiye
Sakızlar durur rafta
Üstünde besmelelerin.

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Dec 12, 2013

bizim de bir kasabımız var marmaris’te oturur

bizim de bir kasabımız var marmaris’te oturur 
ellerinden akar hâlâ erdal’ın kanı
biraz olsun kamaşırsa kamu vicdanı 
gelin yeniden konuşalım eylül’de olanları 
marmarisli miloseviç marmarisli miloseviç
sanma ölen ölmüş geçen geçmiş 
asılanla besilen yer değiştirmiş 
marmarisli miloseviç marmarisli miloseviç 
dişlerinden dökülen eylülün kanı
bunun için söz 
bunun için şarkı 
geçici duyma bozukluğu değil 
yıllardır süren bu postal sağırlığı 
marmarisli miloseviç marmarisli miloseviç
kendinin de eylül kurbanı olduğunu bilmiyor 
hakkında pek az şey bilen 
şimdinin çocukları 
bunun için söz 
bunun için şarkı
marmarisli miloseviç marmarisli miloseviç 
adını taşıyan 
okul, cadde, bulvar ve yasalarda sürerken 
diktatör körü gözlerin apoletli karanlığı
kimse yıkayamaz ellerinden 
eylülün susmayan kanını 
marmarisli miloseviç marmarisli miloseviç 
bazen bir şarkı çözer
yıllardır kilitli çığlıkları ve tam biterken 
hatırlatır tarihin korosuna:
ömründen daha uzun bir lanete yazgılıdır 
diktatörlerin kanlı hayatı.

Murathan Mungan

Dec 11, 2013

Ne Renk?


İşkenceyi ne renk boyadın?
Ne renktir,
Dışkı yedirilen bir köylü?
Yasaklanan anadil,
Ne renkte haykırır derdini?

Mamak ne renk utanır,
Metris ne renk?
Ya Diyarbakır….
Kızıl mıdır çığlıklar?
Yanık bir mahpusun,
Ne renk inler kokusu?
Tecavüz edilen genç kızlar,
Ne renk bağırır hücrede?
17 Yaşında bir Erdal,
Ne renk yürür sehpaya?
Jopun, falakan ne renktir?
Elektriğin ne renk?
Emeği çalınan işçinin,
Ne renk kokar ekmeği?
Babası öldürülen bir çocuk,
Ne renk ağlar yıllarca?
Oğlu kayıp anaların,
Ne renk akar gözyaşı?
Emir verilen bir asker,
Ne renk vurur kardeşi?
Halktan ne renk korkarsın?
Kızıldan ne renk?
USA armalı bir postal,
Ne renk basar onura?
Ne renk çığlık atar insanlık?
Renkler emir dinler mi?
Kan damlayan fırçadan,
Tabloların ne renktir?"

Ahmet Göksoy