yüreğim sızladığı zaman
geceyarılarından sonra şafaktan önce
bilmediğim bir istasyondan bilmediğim bir müzik geliyor kulağıma
uzak
vahşi
karanlık
gece denizleri gibi bir müzik
batık gemilerli gece denizleri gibi bir müzik
çağırıyor çağırıyor beni durmadan
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamağa yüreğim
yüreğim sızladığı zaman
duvarları banka afişli çok eski bir kentin cumhuriyet caddesinden iki tüfek bir kelepçe
tüfekler garip garip, kelepçe garip
öyle çamur öyle beter!
bir yaprak
döne çevrile
bir akarsu
bata çıka
koşuyor koşuyor bir kadın
düşe kalka
kelepçenin ardından
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamağa yüreğim
yüreğim sızladığı zaman
bir kara tank yürüyor bir ağıttan bir filimden bir savaş romanından çıkıp
geçiyor sevgilerin özlemlerin üzerinden, aşkların umutların oyuncukların, küçük ekmeklerin
[büyük kayguların üzerinden geçip gidiyor çığlıkçığlığa
su gibi ilerliyor yangın
işliyor kıtlık karanlığı ölüler bir anda şarkılaşıp virüsler bakteriler
bütün dilleri birden konuşuyor herşey
çırpınıyor yaşlı yerde bir damlacık kan
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamağa yüreğim
yüreğim sızladığı zaman
kör bir çeşme başında kör bir kadın geliyor gözlerimin önüne
bütün iplikleri bütün iğnelere takıyor da ne iplik bitiyor ne iğne
götürülmüş oğluna mı
kaçırılmış kızına, mı .
geçen günlerine mi
unutmuş neye ağladığını
ağlıyor aranıyor .
aranıyor bilmeden
bıkmadan
usanmadan
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamağa yüreğim
yüreğim sızladığı zaman
ciğerlerime çekerken kötülüğü
ellerimle dokunurken kötülüğe
ayaklarıma dolaşırken kötülük
şu taşı şurdan alıp şuraya koyamamanın pis bunaltısı geçiriyor tırnaklarını gırtlağıma
kokuyor işyerleri
kokuyor günaydınlar
ne varsa verilmemiş
alınmamıs ne varsa
edilmemiş söz
patlamamış öfke
uyutulmuş ne varsa
ne varsa birdenbire kokuyor
ve kayıyor birşeyler parmaklarımdan
ve belki de işte o zaman başlıyor sızlamağa yüreğim
yâni ben
dört mevsime bölerek bu yürek sızısını
günlere saatlara dakikalara
anlara bölerek bu, yürek sızısını
sakağım kentim vatanım sanarak bu yürek sızısını
yaşamanın kendisi sanarak bu yürek sızısını
bir yaprağı durmadan işliyorum bu ölümsüz ağaca
Hasan Hüseyin, Oğlak İsimli Kitabından
No comments:
Post a Comment