Pages

Aug 19, 2015

İşkencenin Sınırsızlığı

Serpil Odabasi
Sıradan bir Ağustos sabahı. Kalkıp, elinizi ve yüzünüzü yıkadınız, ve evden çıktınız. Henüz uyanmamışsınız bile; yüreğiniz uykuda daha, Mahmur adımlarla giderken birden bire yolun kenarında bir şey dikkatinizi çekiyor. Bir şeye benzetiyorsunuz, aklınıza milyon türlü şey geliyor, sanki biliyorsunuz onun ne olduğunu ama yok olasılık vermiyorsunuz. Ama yok. Evet genç bir insan cesedi; çırılçıplak; kan içinde; yaralar, morluklar, yanıklar teninde.  Soluğunuz kesiliyor. Ayaklarınızda bir ağırlık. Sonra da dizleriniz. Dizleriniz sizi taşımaz olacak gibi oluyor. Sonra midenizde bir kramp ve engellenemez bir deprem içinizde ve mide bulantısı.  Ve belki de bu andan sonra hiç bir insan bedenine hiç bir daha eskiden baktığınız gibi bakamayabileceksiniz.

camnitzer.jpg
Luis Camnitzer
İşkence edilmiş bedenlerin ulu orta yerlere bırakılması yeni bir şey değil, Yakın tarihte Güney Amerika'da sıkça uygulanan bir yönetemdi bu ( Bunun en sistematik olarak uygulandığı operasyonlardan biri Operasyon Kondor'du.) Bu yöntem işkencenin işkence-hanenin dışına çıktığı bir andır; sıradan gündelik yaşamın korku ve kaygıya transformasyonunu içeren bir form olmasıyla diğer baskıya dayalı sosyal kontrol yöntemlerinden ayrılır. Bunu daha iyi anlamak için işkencenin ne mene bir şey olduğunu bilmeli.

İşkence genelde kapalı ve gizli mekanlarda yapılır. İşkence yaygın olarak inanıldığının aksine bir cezalandırma yöntemi değildir aslında. Bilgi almak için yapıldığı iddia edilse de alınan bilginin güvenirliliği hakkında elde bilimsel bir veri de yoktur.  İşkence bir sosyal kontrol aracıdır aslında. İnsanın ve toplumun bütünlüğünü hedef alır. Amaçlanan kurbanın bedenine acı vererek, değerlerlerini aşağılayarak  bireyin ve bireyin ait olduğu topluluğun psikolojik, ideolojik, ahlaksal, ve spiritüel bütünlüğün parçalanmasıdır. Bunun içindir işkencenin her aşamsi bu bütünlüğü bozmaya yöneliktir.

Bu bütünlüğün en zayıf halkalarından biri de cinselliğe ve cinselliğe dayalı ahlaka yönelik olanıdır çünkü en sorgulanmadan bilinçaltında yer etmiş değerler bunlarla ilgilidir, Ve bu değerler rasyonel değildir. Rasyonel olsalardı herhangi bir değersizleştirme durumunda sorunla baş edebilmek daha kolay olabilirdi. İrrasyoneldir ve irrasyonellik düzeyi kadar da güçlüdür bunlar. Yani irrasyonalitenin gücü ile bireyin direnç ilişkisi ters orantılıdır. Bu nedenle en büyük dayakta gıkını çıkarmayan biri jopun makatına sokulması tehtidinde kolayca çözülebilmektedir Burda bireyin direncini çözenin fiziksel acı değil, değerlerine dayalı olan utancı olduğunu bilmek çok da zor değildir.
Luis Camnitzer
Toplumsal değerlere özellikle cinselliğe dayalı olan değerlere yönelen her şiddet kurbanın insanlığına ve toplumsallığının yapı taşlarına da yönelmiştir.Kurbanın yakınlarından birisinin (çocuk ya da eş) taciz edilmesi birey için kolay kolay baş edilesi bir şey değildir. Örneğin toplumsal yapıda kurbana verilmiş yakınlarını ya da çocuklarını koruma kollama görevi ve bu göreve bağlı bütün duygusal bağlar böylesi bir işkence karşısında bireyin bütünlüğünü sağlayan onur, saygı, kendilik değeri ve benzerlerinde onulmaz yaralar açabilecektir. Bunun bir üst aşaması da, ki belki de sistematik işkencenin en önemli hedefi budur, bu yöntemleri duyan, gözleyen henüz işkencehaneye düşmemişlerin  (ideolojik grup ya da etnik grup üyelerinin) üzerinde oluşturulacak kaygı ve korkuya dayalı travma ve toplumsal bellekte açılacak utanç dolu yaralardır. Bunun beklenen sonucu da kendine ve grubuna ihanet, boyun eğmislik, sessizlik, gözlerini uzağa kaçırmalar sonucunda oluşturalack toplumsal körlük ve nihayetinde de toplumsal duyarsızlıktır.

İşte bundan dolayıdır ki işkence edilmiş bedenler kolayca görülecek yerlere bırakılır. Bunun içindir ki bedenler çıplaktırlar. Bunun içindir ki tecavüz edilmişlerdir. Bunun içindir ki işkencecilerin patronları yapılan insanlık dışı saldırıyı değil, çıplaklığı ve bunun medyada paylaşılmasına vurgu yaparak toplumsal dokuda istendik zararı yaratmaya hizmet etmektedir. Burdaki ince ayrımı görebilmek bir zorunluluktur.

Bilinmelidir ki kadın bedenine, bedenin çıplaklığına, ve utanca dem vurarark toplumsal tepkiler yaratmalar bu sistematik işkencenin ekmeğine yağ ve bal sürme riskini içerse de aynı zamanda işkenceciyi ve bunu onaylayanları aynı değerleri kullanarak aşağılamak ve etkiyi tersine çevirmek de mümkündür.

Örneğin Nazan Üstündağın "Kadınlar olarak Kevser Wan direnişimizin çırılçıplak halidir onurumuzdur bizdir her şeyimizdir devleti ifşa eden bedenimizdir" ifadesi bu paralelde bir değerlendirmedir.

Bu onların utancıdır. Bu duruma sessiz ve kör kalanların utancıdır.

No comments: