Pages

Apr 8, 2008

Bir Anarşist Nida: Ne Olmuş!

Kandanadam’in alıntısı beni Nemo Ramjet’in foto-blogu’una gönderdi. Nemo Ramjet Istiklal caddesinin arkasındaki sokakta gördüğü bir takım anarşist duvar-yazılarının resimlerini çekmiş. Nemo bunların IcMihrak’a ait olabileceğini söylüyor. Isabetli bir şüphe gibi görünüyor.

Neyse yazılanların hepsi bir varoluş sorununa, ya da varoluşla yakın ilişkili diğer sorunlara (etnik, cinsel, dinsel, ideolojik kimlik sorunlarına) eleştirel bir gonderme içeriyor. Bu eleştirel tavır da herşeyin farkındayım, ve bile bile oluyorum/yapıyorum “[Eee] ne olmuş!” gibi sevecen, çılgın, asi, baştan çıkarıcı, yıkıcı, inatçı, tahripçi bir biçimde anlama bürünmüşler. Kısa, öz, ve çarpıcılar. Basit bir ikilemden kolaycı sonuç çıkaran cümleler ya da tümceler değiller. “Ben Atatürkçü değilim, ne olmuş!”, “Ben türbanlıyım ama lezbiyenim, ne olmuş!” ya da “Ben kadınım ama koca istemiyorum, ne olmuş!” gibi yaşamın belirsizliğinde ve çelişkilerinde olabilecek ahlaka, tüzeye, ya da yasaya pek uygun gelmeyen ama sapına kadar da insanca ikilemler bunlar. Hele hele “Ben Atatürkçü değilim, ne olmuş! diyen Mustafa Kemal imzaliysa...Bunlar toplumun dokularına renk vermiş kültürel (en geniş anlamıyla - politik-ekonomi dahil) öğe ve faktörlerin sarmal iliskiler ağında bireyin tümelini değilse de bir kısmının yasaklanıp dağlanması gerçekleyen oluşumların temellerine yerleştirilmiş TNTlerdir.

TNT gibidirler çünkü karşıya söyleyecek bir şey bırakmamaktadır.Yahu “ben oruspuyum ve müslümanım ve her ikisinden de mutluyum diyen birine ne Kuran’ın ne de kerhanenin diyebileceği bir şey vardır. Işte eşcinsel dındarlar; dinsel dogmanın çekirdeğinde bir TNTdir. Beyazın ve siyahın ideolojik olarak uzlaşmaz çeliski olduğu ve siyahın edebiyattan tutun da kutsal kitapların yorumlarına kadar her tür kötülüğün sembolu ilan edilen ırkçı Amerika’da Marcuse “Siyah güzeldir” diyerek, ırkçı söylemi tümel olarak olumsuzlamıştır, hem de beyaza leke çalmadan. Okul kitaplarından sokaktaki söyleme kadar kahramanlık sadece resmi ordu eskerlerine özgü bir sıfatken, gerillar da kahraman ilan edilince, militarismin kaleleri sarsılmıştır. Güney Amerika’nın kıyıda köşede kalmış bir ülkesinde duvara yapıştırılan Isa yaşasaydı dağa çıkıp gerillaya katılırdı diyen afiş taa Vatikan’ın odalarında çınlamıştır…

Kısaca bu anarşist tavır bir kez daha yüzüne tokat atıyor baskıcı, dogmatic yapıların, diyor ki kendinizi aldatmayın; kurduğunuz sistem insana dar geliyor…Uymuyor. Bir numara daha büyülterek değişmeye başlayın çünkü hali hazırda sırtını dayadığınız değerler kirlenmiş…öte yandan böylesi apolitik, masumca, safdilce itiraf edilmiş günah ve suçlar sıradan insanın sisteme karşi mutsuzluğunu ve hoşnutsuzluğunu yansıtir. VE ASLINDA BU POLITIKTIR. Evet, apolitizasyonun politikanın asal amacı olduğu, sessiz kalmanın ve kol kırılınca yenin içinde kaldığı bir coğrafyada bu şikayet politiktir, anarşisttir.

19 comments:

Anonymous said...

Bugün "dayatılan" Türklüğü savunanlar aslında Türk değildir. "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünü de Mustafa Kemal söylememiştir. Mustafa Kemal'in katıldığı bir toplantıda (Harp Akademilerinde ogretmen olan) Haim Nahum adında bir Yahudi kalkıp konuşmuş ve bir slogan olarak "Ne Mutlu Türküm Diyene" demiştir.

http://en.wikipedia.org/wiki/Chaim_Nahum

http://74.52.200.226/~sefarad/lm/046/17.html

Eleştirel Günlük said...

Tesekurler Haydar hocam. Ilginc bir bilgi bu.

Anonymous said...

ne mutlu ne de türküm, ne olmuş!...

Eleştirel Günlük said...

Eyvallah Kacak!

Anonymous said...

Kacakova'nin bu sozunu borc alip bir yazima baslik yaptim.
Tesekkurler.

Anonymous said...

Sistemin kum kaleden kapısının dışındaki duvara onlarca ne olmuşlu cümle yazabilirim.O kapıdan iyi ezber yapan ve moronlaşma tepkimesine katılmak isteyenler buyurur.

Ama o kapıdan girmek kafa kağıdını bırakıp android çipi taktırmak demek.

zihni örer said...

ahmak aldatan ödül" denir buna.
başka deyişle, yoksulluğun avuntusu.

Bora Karayel said...

Hem yüzüyorum, hem de yürüyorum. Ne olmuş? desem çok mu şey olur? Şey yani.

Eleştirel Günlük said...

Bagimsiz Denklem cok sembolik geldi yazdiginiz ve ben net anladigimi ne yazik ki soyleyemeyecegim...

Zihni hocam valla sizi de anlamadim. neye ahmak aldatan odul denir?

Levrek seni anladim. Bisey olmaz, hic bir sey olmaz. Soyle soyleyebildigini kardesim...

Lilith said...

"...kendinizi aldatmayın; kurduğunuz sistem insana dar geliyor…Uymuyor. Bir numara daha büyülterek değişmeye başlayın çünkü hali hazırda sırtını dayadığınız değerler kirlenmiş…"

-Tamam valla değişeceğim, yeter ki siz TNT'leri patlatmayın (egemenler ve onların siyasal sözcüleri adına ben)

NOT: Anarşistce (ki ben anarşistce olduğuna katılmıyorum, anarşizme hakaret bence) olduğunu belirttiğin bu tür itirazların (evet itiraz olduğunu kabul ediyorum)TNT'liğini bir abartı olarak görüyorum hocam.

zihni örer said...

Zihni hocam valla sizi de anlamadim. neye ahmak aldatan odul denir?

Sevgili E.G.,
HAydar Bey'in
BU yazısından buraya sıçrayıp gelmiştim. Öyle bir koşullanmışım ki, bir de yorumların seyri buna eklenince, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sloganına saplanıp kalmışım, gaza gelmişim:))
Dolayısıyla cevabım da buna olmuş.
Haklısın olsukça anlamsız düşmüş,

Her sabah ilk okullarda tekrarlatılan "ne mutlu türküm diyene" gurur pompalaması, ahmak aldatan ödül demek istemiştim.

Eleştirel Günlük said...

Sagol Zihni hocam. Ha! Simdi anladim valla :-)

Eleştirel Günlük said...

Lilith tesekur ederim katkin icin. Sizi dedigimin abarti olmadigi konusunda ikna etmeye calismayacagim ve kendimce kavramsallastirdigim anarsistce TNT olmaklari aciklamaya calisacagim kisaca.

Ben inaniyorum ki cogunlugun nerdeyse varolusunu dayadigi degerlere (ki bu degerler mevcut ideoloji tarafindan da desteklenen ve beslenendirler)bir fiske bile kondurmak anarsistcedir ve devrimcidir. Ben kizogrencilerin erkek ogrencilerle yanyana oturmasinin yasak oldugu ve disiplinlik bir suc oldugu kasabada kiz arkadasinin elini okul bahcesinde tutmaya kalkan cocuk anarsistti. Onun icin surgunu ve sorusturmayi goze alip ogrencisini savunan ogretmen de...Gercekten bazan TNT'den de daha gucludur kucuk seyler...

Bence toplumlarin temelinin saglamligini saglayan en temel taslar militarismden once tutucu, baskici ahlak yapisidir. Burada acilacak delik sarsicidir...

Atom da kucuktur ama dinamitten daha etkilidir..

Anonymous said...

Yazıyı bir derinlikle okudum hem de şu gece yarısı, başıma iş aldım biliyorum ama söylemeden duramayacağım. Çünkü ne yazıya ne de burada ki hiçbir yoruma katılmayacağım. Kapitalizmin bizlere sunduklarından farkı yok. Bu sözler ne aykırılılıktır ne de bir uç sistemi öngörüyor (doğaldır ki, kişisel olarak söylüyorum) çünkü ideolojisi yoktur. Salt bir doktrindir buradaki sözler. O yüzden “TNT gibidirler çünkü karşıya söyleyecek bir şey bırakmamaktadır” sözünü çürütmektedir bu cümle kendi içinde. Her sözün bir karşılığı, bir eleştirisi hatta yapıcı eleştiri olsa dahi bir katkısı geliştiriciliği vardır.

Buradaki yazı herkesin kabul ettiği gibi “Anarşizm” ilkesinden besleniyor ve kaynağı odur. Anarşizmde bugün için kapitalizmin son yaylım ateş atışlarıdır. Neue Rheinische Zeitung, n 4, Syf. 58’de Karl Marks ve Frederich Engels I. ENTERNASYONAL TARTIŞMALARI ve GÜNÜMÜZLE BAĞINTISI’nda şu vurgusu vardır: “… Devletin ortadan kaldırılmasının, komünistler için yalnız bir tek anlamı vardır o da şudur, devletin ortadan kaldırılması, sınıfları ortadan kaldırılmasının sonucudur, sınıflarla birlikte öteki sınıfları egemenliği altına almak için bir sınıfın örgütlü bir kuvvete sahip olması gereği de kendiliğinden düşer. Burjuva ülkelerde devletin ortadan kaldırılması, devlet iktidarını, Kuzey Amerika’daki düzeyine geri getirmek anlamına gelir. Sınıf çelişkileri, orada, ancak pek eksik bir gelişme göstermiştirler; fazla gelen proleter nüfusun Batıya doğru akma eğilimi göstermesi yüzünden orada sınıfların karşı karşıya sürekli olarak gölgelenmektedir… Sınıf çelişkileri, orada, ancak pek eksik bir gelişme göstermişlerdir… Almanya’da, devletin ortadan kaldırılması sloganı, ya yürütülmekte olan savaşımdan sıyrılmak için korkakça bir kaçamak yolunu, ya burjuva özgürlüğünün bireyin mutlak bağımsızlığına ve özerkliğine kadar şarlatanca abartılmasını ya da en sonu burjuvanın, burjuva çıkarların ilerlemesini kösteklemedikçe her türlü devlet biçimine karşı aldırışsızlığını maskeler. Eğer bu, “en yüksek anlamda” devletin ortadan kaldırılması, böyle ahmakça öğütleniyorsa, bunda Berlin’deki Striner ve Faucher’lerin hiçbir kabahati yoktur. La plus bele fille de la France ne peut donner que ce qu’elle a. “Fransa’nın en güzel kızı bile kendisinden olanı verebilir ancak.”

19. yüzyılın sonlarına doğru Anarşizm iki ana akım olarak ayırt edildi. Bireyci Anarşizm ve Komünist Anarşizm. İlkinin temsilcisi olarak, Proudhon ve Stirner, ikinci akımın temsilcisi olarak da Bakunin ve Kropotkin’den söz edebiliriz. Anarşistler daha çok I. Komünist Enternasyonal içinde Marks ve Engels ile yani Bilimsel Sosyalizm’in öncüleri ile yürüttükleri tartışmalarla fikirlerini yaydılar. Bunun için bence Marks ve Engels’in bir yapıtı olan Sol Yayınlarının baskısıyla Anarşizm Üzerine adlı yapıtına bakmakta fayda var bence.

“… İlkin yık, sonra her şey kendiliğinden gelişir, ne kadar çok olursa o kadar iyi. Devrimci entelijensiyayı ve yoksulluktan dolayı hayatından bezmiş işçileri harekete geçirmek yeterlidir. Gerekli olan tek şey, ruhlarında devrim ateşini taşıyan kararlı kişilerden oluşan bir gurubun varlığıdır. Bakunin’in tüm öğretisinin özü buydu. Görünüşte bu, Weitling’in öğretisini andırmaktadır. Ancak Blanqui’nin öğretisine olan benzerlik gibi, bu da yüzeyde kalmaktaydı. Meselenin özü, Bakunin’in proletaryanın iktidarı ele geçirmesinden söz edilmesi dahi işitmek istememesiydi. Bakunin mevcut burjuva toplumu zemini üzerinde sürdürülen ve proletaryanın sınıf örgütlenmesi için daha elverişli koşullar yaratılmasını amaçlayan her türlü siyasal mücadele biçimini inkâr ediyordu. Siyasal mücadeleyi ve siyasal iktidarın ele geçirilmesi açısından proletaryanın siyasal örgütlenmesini zorunlu sayan herkes ve bu arada Marks’ın, Bakunin ve çömezlerine, gelecekteki sosyal devleti engelleyen alçak oportünistler olarak görülmesinin nedeni buydu…” (David Riazanov, K. Marks/F. Engels, Hayat ve Eserlerine Giriş, Çev. Ragıp Zarakolu, III. Basım, Belge Yayınları, Syf. 166–167 Haziran 1997)

Anarşizm, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ağırlığını hissettiren bir siyasal hareket olarak olgunlaşmış ve sosyal mücadeleler tarihindeki yerini almıştır. İlk mücadele yılları olarak ele alabileceğimiz 1850’lerden 1971 Ekim Devrimi’ne kadar belirli bir iddiayı taşımakla beraber, somut bir sonuç almaktan uzak müzmin bir muhalefet hareketi olarak varlığını sürdürmüştür. Özellikle I. Enternasyonal’in belirli tartışma başlıklarındaki tavırları bu tespitimizi doğrular niteliktedir. 1866 yılının Eylül ayında toplanan I. Enternasyonal’in Cenevre Kongresi’nde bunu o günde bugünde görebiliriz.

Dolayısıyla buradaki bütün slogan vari deyimler ÖDP’li liberal solcularımıza nazaran “Başka bir dünya mümkündür” temenni sözcüğünün ilerisinde değildir. O yüzden ne akılcıdır ne de bilimseldir.

O yüzden burada ki birçok yorumcu ve okuyucu yazarla birlikte, Anarşizmin bir bağımsız siyaset olarak değil ama merkezi ideolojilerden olan kapitalizmin aparatı görevini yüklemiş olduğu gerçeğini görmesi gerekirdi.. Günümüz hâkim sınıflarının sistemi olan emperyalizm üçüncü dünyaya dışarıdan terörizm ile saldırırken içten ise Anarşizm ile vurmaktadır. Bu bir gerçekliktir. Ve bu gerçeklik Anarşistlerin anladığı gibi “biramı alırım bir barın karşısında bağdaş kurar ona tavrımı alırım” demek değildir. Zira bu iş zaten zengin çocuklarına özgüdür. Doğası gereği görevini yerine getirmek zorundadır. Bu başka bir şey. Ama karşılıksız kesinlikle değildir.

Not: Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı dönemi ve Nutuk adlı yapıtından itibaren genç “Cumhuriyeti” kurduktan sonra ağzına “emperyalizm” cümlesini almamıştır. Kaldı ki, Anadolu Batılı emperyalistler tarafından işgal altındayken aynı Mustafa Kemal, ilk desteği Batıdan alırım umuduyla önce Batı’ya yanaşmış beklediği desteği göremeyince yüzünü Doğu’ya yanı Sovyetlere dönmüştür. Ve buda farklı bir konudur. Ayrı bir pencerede tartışılması gerekmektedir.

Sevgiler..

Anonymous said...

Hem anarşizm diyorsunuz, hem kemalizmi eleştiriyorsunuz, hem de Yahudi düşmanı gerici yalanları buraya asıyorsunuz.
Türkiye'de bir yahudi komplosu olduğunu düşünmek ırkçıların işidir, bu ırkçı ifadeler burada kalacaksa Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Durde bannerini kaldırın oradan.

Eleştirel Günlük said...

Anonim arkadas lutfen soyler misin hangi "Yahudi düşmanı gerici yalanlar"dan yana tavir almisim? Hic oyle bir sey yaptigimi sanmiyorum. Eger aydinlatirsan sevinirim...Bence bir yanlislik var bu iste....

Anonymous said...

Simdi bende uzerime alindim... Yoksa benim "Haim Nahum" ile ilgili yazdigimami alindi diye.

Beyinler yikaninca sapla saman karisiyor. Cumhuriyetin ilk donemleride dahil neredeyse tum Osmanli tarihi boyunca insanlarimiz kendi milliyeti, etnik, sekteryan (dini) kimligini gurur duyarak soyleyip fistik gibi harmoniyle yasardi. O zaman Yahudi Yahudiydi, Kurt Kurttu, Laz Lazdi, Arnavut Arnavuttu, Yoruk Yoruktu. Tiyatrolarda bile tiplemeleri yapilir kimse bundan alinmazdi.

Ne zamanki uzerimize kara bir carsaf ortulur gibi herkes KANUNEN Turk olma mecburiyetine sokuldu, tum bu kimlikler asagilanmaya baslandi, insanlar komplekslere girdi.

Artik birimiz digerimize "sen Ermenisin" yada "Yahudisin" yada "Lazsin" dedigimizde o insanlar bunu ofensif buluyor ve aliniyorlar.
Kemalist zihniyet tum azinliklari asimile etmeyi buyuk olcude basardi.
"Ah birde su Kurtleri asimile edebilseydik, az kaldiydi" diyorlardir heralde.

Ama Kurtler icin vakit gecti. Cetin Altan'in tabiriyle "dis macunu tupunden cikti... geri sokamazsin artik". Kurtlerin cabalariyla demokratik haklar kazanilmaya baslayinca diger tum azinliklarda rahat bir nefes alip tekrar kendi kimliklerinden gurur duyacak hale geleceklerdir.

Anonymous said...

halkın günlüğümü ne haltsa (kim tutuyor bu günlüğü)

tamam yavrum, çok korkma, tükaka anarşizm, bişey olmaz sizin devletçiğinize profeyşınıl devrimcilerinize. Boktur anarşizm zaten, zengin çocuğudur, burcuvaağdır.

Hadi artık biraz -post eki alın isimlerinizin önüne, ikinci isim olarak post alın. Bakunin Marks tartışmalarından anlamayın bir şeyleri.

Tütütütkaka.

C. M. K. said...

update! güncelleme!
bu yazılar, beyoğlu belediyesinin anında müdahelesi sonucu, sokakta yer alan bütün sokak resimleri, yazıları, "sanat eser"(!) leri ile birlikte toptan yokedilmiştir.

http://nemoramjet.blogspot.com/2008/05/remember-those-extremely-provocative.html

Olsundur, sokak sanatı için silinmek bir son değil, yeni eserler için fırsattır diyoruz ve duvarları izlemeyi sürdürüyoruz...