En çok zoruma ne gidiyor biliyor musunuz? Faşistleşen eski orta yolcular, demokratlar, TKP’liler ve benzerleri ile aynı sanatçıları seviyor olmak. Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Can Yűcel, ve adını saymakla bitiremeyeceğim diğerleri.
Kendimi kirlenmiş hissediyorum resmen onların Nazım’dan ya da Can amcadan bir iki dizeyi “devrimci” bir vurgu ile seslendirdiklerini gőrűnce. Bir şeyler yanlış bu portrede; hem de çok yanlış. Nerde bu yanlışın kaynağı? Bende mi, bu faşistleşmiş yığında mı, o “bizim” dediğimiz sanatçıların onları mapuslara gőtűren eserlerinde mi, her şeyin vıcık vıcık olduğu bu koşullar da mı sorun?
Műmkűn olsa Nazım’ı çağırıp “Nazım amca yaaaaa ne olur sőyle yazdıklarını kimler için yazdığını ve izin verme diğerlerine. Onlar oynamasın senin oyuncaklarınla. Sadece kime izin verirsen onlar oynasın.” Evet aynen bőyle bir şey olmalı. Nazım’ı faşistler, liboşlar, dindarlar falan okumamalı… Ciddiyim bazan bu denli uçlara gidiyorum yani. Mesela bazı fakűlte elemanları var bűtűn kariyerini Marxist analizlerden kazanıyor. Ama adamın gerçek yaşamına baksanız adam tam bir kőpek ve kapitalist.
Őfff siz anlıyorsunuz beni değil mi?
5 comments:
anlıyoruz da. olay böyle yürümek zorunda. sistemin içindeki piyonuz hepimiz. komünist, sosyalist söylemlerimiz hiç bir zaman yaşamlarımıza yansıyamayacak.
Merhaba BAG. Ben de gunce ve gunluk sozcugunu seviyorum bu ortamlarda. Neyse hosgeldin. Benim soyledigim acikca bir serzenis hem de cocukca bir serzenis. Oyle ciddi bir bicimde bunu savunacak yanim yok yani. Ama senin soyleminde karsi ciktigim sey "zorunluluk" sozcugu. "zorunluluk" sozcugunu pek dialektik bulmam ben. Zorunluluk mutalgin baska bir formu oldugu icin pek sevmem. Zorunluluk belki zaman dilimnde an ile sinirli olabilir ama genel gecer bir zorunluluk kavramini pek kabul etmiyorum...
Ben de bazen sinir olurum, yeni keşfettiğim veya bilinmeyen bir müzik grubunu tavsiye ettiikten sonra başkasından duyunca veya onların sanki benden daha çok eskiden beri biliyormuş gibi davrandıklarında kıskanıyorum, kızıyorum. Sen dinleme be diyorum :)
Maskeyi bilirsiniz, canvarın simasını bile gizler. İşte öylebirşey.
Bence de dediğin gibi, "Candamarlık" değerleri üretenlerle onun nemasını yiyenler her zaman farklı kimilkler oluyor.
"ardamarı çatlamışler" ne olacak!
Zihni hicam aynen oyle, bir de o ardamari catlamislar var...
Post a Comment