Sırrı Süreyya Önder’in aşağıdaki konușmasında kullandığı yöntem
(Latince bilmeyen bir gruba Latince’de yazılmış bir şiir okuması ve onları bilmedikleri bir dilde karşıdakini anlamaya
çalışmanın zorluğunu deneyimlemeye davet etmesi) çok kültürlü eğitim
politikaları ve felsefesinin kaçınılmazlığını çok güzel ortaya koyuyor. Bu
örnek karșısında bir an olsun durulup bir empati kurmaya çalıșmıyorsanız siz
sadece ruhunuzu değil beyninizi de șeytana satmıșsınız demektir.
Her şeyin başında birinin anadilini yasaklayarak eğitimeye
çalışmak eğitim kavramının kendisiyle çelişmektedir. Buna eğitim denemez; bu
kolonileştirmedir, bu asimilasyondur, bu beyin yıkamaktır, bu çocuğun zihinsel
gelişmesinde yara açmaktır.
Bu konudan hareketle biraz őğretmenden őğretmenlikten sőz
etmek istiyorum. O, 657 sayılı yasaya
dayalı őğretmenlikten değil, yűrekte olan őğretmenlikten sőz etmek istiyorum; hani
őğretmeyi seven, őğretirken őğrenen, őğrencinin kendi potensiyellerini en
sağlıklı ve en yetkin biçinde geliştirebileceği bir őğrenme atmosferi yaratma
çabası içindeki őğretmenlikten. Yani
bűtűn olanaksızlıklara bűtűn yasakçı mevduat ve műfredata rağmen verilen
çabadan sőz etmek istiyorum.
Iyi bir őğretmen iyi bir eğiticidir. Őğrenme ve őğretmeyi
kendine hedef seçendir. Őğrenme ve őğretmenin en iyi biçimde gerçekleşmesinin
sınıfın dőrt duvarlarının dışında olup bitenle ilişkisini bilir. Ve bunlar genelde yılın őğretmeni
seçilmeyenlerdir. (Yılın őğretmeni
seçilenler var ya onlar daha çok kıç yalamada iyidirler, idareyle ve egemen
otoriteyle barışık oldukları için ődűl alırlar. Onlar daha çok istendik insan
tipi yaratmada etkin rol oynadıkları için ődűllendirilirler. Yoksa çocuğun
yetenkleri ve potensiyellerini çocuğun ilgisi doğrultusunda zenginleştirmeye
amaçladıkları için değil. )
Iyi bir eğitici toplumsal bűtűn olayları műfredatının
sűzgecinden geçirendir ya da duruma gőre tersini (műfredatı olayların sűzgecinden geçirendir . Őrneğin, iyi bir eğitmen erkek egemen kűltűrű direkt ve dolaylı
yoldan destekeleyecek dil kullanmamaya çalışır; Cinsiyet ayrımcılığı yapmaz; okulda,
derste, sırada sınıf ayrımcılığı yapmaz;
Militarizme destek verecek tutumlardan kendini arındırır. Őğrencinin iyi bir asker
değil iyi bir dűnya vatandaşı olarak yetiştirmenin koşullarını olanaklı
kılmaya çabalar. Hatta hatta çocuğun evden, sokaktan getirdiği yanlış kűltűrel őğeleri bilinçli ya da
bilinçsiz bir biçimde pekiştirmemeye çalışır.
Nefret duygularına sınıfında yer vermez.
Dil meselesine yeniden dőnersek. Kuşkusuz ki őğretmeni (Tűrk ya da Kűrt) kısıtlayan kurumsal ve yasal koşullar vardır. Ve őğretmen bunlarla diğer uygun kanallar aracılığı ile (sendika, dernek, vb.) műcadelesini sűrdűrűrken ırkçı ve adaletsiz sistemin bir uzantısı olmamaya da çalışır. Őrneğin anadilde çocuklara eğitim verecek donanıma sahip değildir, olsa da yasalar karşısında bunu yapaqmaz çunkű dersi Tűrkçe işlemek zorundadır, ve Tűrkçeyi o Kűrt çocuklarına őğretmek zorundadır. Bunu yaparken dayak ve aşağılama kullanarak çocuğun bilmediği bir dil őğretilmemesi gerektiğini bilir. Tűrkçeyi őğretirken Kűrtçenin de Tűrkçe kadar iyi bir dil olduğunu çocuğa hissetirirse, çocuğun bilişsel gelişimini doğrudan etkileyecek őzbenliğini de gűçlendirmiş olur. Çocuğun kendine, kendi anadiline, kendi kűltűrűne saygısını zedelemeden yapılan eğitim o faşizan, o çocuğun kimliğini yok etmeyi hedef almış politikaları nőtrlemede bir katkı olacaktır.
5 comments:
Siz her zamanki gibi olması gerekeni gayet açık ve net bir dille anlatmışsınız... O öğretmenler öğrencilerinin anadilini bildikleri halde dahi, yetiştirildikleri düzen çarkı içinde öyle bir hale geldiler ki çocuğa ulaşamıyorlar...nerde anadilinde çocuğa ulaşmaya çalışsınlar... örneğin; 4.sınıfta okuyan bir çocuğumuz bir ilden başka bir ile geliyor.. ve okul müdürlüğünün bir üst makamı olarak işlemlerini takip edip biraz karışık olan durumunu çözmek için uğraşıyoruz...Okul Müdürünün verdiği tepki şudur: Ok.Md.: Neden bu kadar uğraşıyorsunuz?Kimdir bu kişi?
--Sade bir vatandaş...çocuğun öğrenim hakkı kaybolmasın..yarıda kalmasın diye uğraşıyorum...
Ok.Md.: hımmm anlayamadım da bu kadar uğraşınca...
Sanırım bu kısacık diyalog size anlatmak istediklerimin bir örneği olmuştur..
Ve bu adam okul muduru. yani bir egitim kurumunun basinda... ve soyledigine bak; "kim ki?" yani ogrencinin sosyal statusune bakip oyle yapilanlari yorumlayan bir tip... Daha once defalarca dedigim gibi bizim en buyuk sorunumuz kulturumuz dedigimiz seyin kokusmus ogelerinin hala egemen olmasinda. Bu kulturde bir yozlasma, bir ahlaksizlik, bir insandisilik var.
Sırrı Abim.. Empati kurdurmak adına daima nitelikli örneklerle çıkıyor o kürsüye ama o kürsünün berisinde oturanlar o kadar niteliksiz, ziyan insanlar ki boşa gidiyor, boşa gidiyor.....
ülkemiz mille eğitim kanunları der ki her çocuk dil, din, sınıf farkı gözetilmeksizin eğitim hakkına sahiptir ancak biz kürt, türk, alevi, sunni ve kim bilir kaç şekilde bu çocukları ayırıyor onları bu haklarından mahrum ediyoruz.
Sevgi gercekten sen o kanundan bu sonucu mu cikariyorsun?
Post a Comment