Pages

Apr 18, 2007

Uğur Kaymaz'in Katilleri Serbest !


Ugur Kaymaz icin histerik bir bicimde timsah gozyaslari doken medya, Ugur Kaymaz'in katilleri serbest birakildiginda haber bile yapmiyor.

Mahkeme mesru mudefaa demis!

Sadece Ugur'a ve hukuksuzluga adadigim bir blog gelistirdim. Onerilerinizi bekliyorum.

Bianet'in haberi de burda

3 comments:

Anonymous said...

sevgili uğur kaymaz,sevgili arkadaşım,Biliyorum inandıramadın kimseyi okul önlüğünün altında sakladığın kaleşnikof ve örgüt dökümanlarıyla...Halbu ki ne kadar savaşmıştık seninle dağlarda daha sen doğarken almıştın silahı eline,konuşmayı öğrenmeden önce bomba yapmayı öğrenmiştin,Evet uğur 2+2 kalaşnikof yapar. Yutmadılar yani oyunumuzu yaşına yenildik haklılar sen adam öldürecek yaştasın hemde boyundan büyük kaleşnikof taşıyacak kadar büyük bir yaştasın...murat

Anonymous said...

Uğur’un Rüyası

Koştum gölgesinin arkasından usulca tuttum ellerini, beni de götür dedim. Ama yüzüme bile bakmadı. Gölgesinden korkmuştum. Ellerinde kan lekesi vardı. Kimin kanı dedim bu? Yoksa birini mi öldürdün, yoksa ben miydim ölen, yoksa sen mi öldün baba? Anlatmadı bana ve döndü arkasını gitti. Heryeri bir kan kaplamıştı. Kıpkızıldı gökyüzü ve kıpkızıldı evler. Bir ara çok susadığımı hissettim ve çaldım bir evin kapısını. Tokmağı kapıya sertçe vurdum ama açan olmadı bir daha vurdum bir daha tam 13 kez vurdum kapıya sertçe. Her vurduğumda kapının sesi bütün mahalleyi, o kızıla boyanmış mahalleyi dolduruyordu. Açın diyordum ne olur açın. Çok susadım ve yola çıkmak üzereyim. Babam benimle konuşmuyor ve elinde kan var. Biraz su istiyorum kanlı ellerini yıkasın diye. Çünkü kandan çok korkuyorum. Çok susadım ve su istiyorum.

Gecenin karanlığı ilerledikçe korkularım artıyordu. Heryerde sokak köpeklerine benzeyen canavarlar vardı. Kendimi onlardan nasıl saklarım diye düşünürken tam 13 kez havlamaya başladılar hep bir ağızdan. Kendimi nereye atacağımı bilemiyordum. Yanımda babam vardı sanki. Bu canavarlar nedir diye sordum konuşmadı. Bana bakıyordu ama sanki sesi boğazından tam çıkacakken bir yerlerde takılıp kalıyordu. Bana bakıyordu ve çok korkmuştu o da. Ben çocuktum ve bu canavarlar da neyin nesiydi? Babama sığındım en sonunda. Bana küsmediğini biliyordum. Sadece konuşamıyordu. 13 kere havladı canavarlar sanki üstüme doğru. Sonra birdenbire her gün top oynadığım sokağın her yerini kanlar içinde gördüm. Kızıla boyanmıştı heryer. Kaldırımlar, evler, gökyüzü, evlerin damındaki tahtlar, sokak lambası heryer ama her yer kıpkızıldı. Babama baktım son kez ama o artık bana bakmıyordu.

Koşuyordum koşabildiğim kadar ama sanki hareket etmiyordu bedenim. Sanki ruhum koşuyordu da ben olduğum yerde çakılıp kalmıştım. Ellerimi hareket ettirmek istiyorum ama olmuyordu. Hayır, hareket ettiğini hissediyordum ama baktığımda hareket etmediklerini görüyordum. Koşuyordum oysa ama halen aynı yerdeydim. Oysa ne çok koşmuştum bu sokakta. Bir saydı mı arkadaşlarım 13 demeden sokağın diğer ucuna yetişiyordum. Mahallenin en hızlısıydım da neden şimdi koşamıyordum ki? Her yerin kızıllığı sarıyordu bedenimi. Kan kızılıydı bu. Yoksa gerçekten kan mıydı? Yüzümün yere değdiğini hissediyordum ve arkadaşlarım etrafımda beni izliyorlardı. Ne oluyor diye soruyordum. Ama aslında konuşmuyordum. Gökyüzünü yırtarcasına bir yağmur başlıyordu sonra sebepsizce. Yıkayacak dedim artık sokakları silecek bu kan kızılını. Hiç sevmiyordum zaten bu rengi. Silinseydi bu kızıllık bedenimden, koşabilseydim.

Dünyanın bütün çocuklarını tek tek tanıyordum. Hepsinin adını tek tek biliyordum. Hangi oyunu oynamak istediklerini de çok iyi biliyordum. Toplanmışlardı etrafıma ve hepsi beni seyrediyordu. Öyle kocaman yemyeşil bir ovada toplanmıştık hepimiz. Onlar da beni tanıyorlardı işin ilginci. Soruyorlardı. Uğur seninle oyun oynayalım mı? Uğur benimle oynar mısın? Çok zor işti bu. Hangisi ile oynasam diğerinin kalbi kırılacaktı. En sevdikleri oyunu biliyordum. Çünkü ben de aynı oyunu seviyordum. Yaşamak oyununu oynayacaktık. Karar verdim sonunda. Herkes el ele tutuşsun dedim onlara. Büyük bir halka olduk. Çok çocuk vardı. Çok çocuk vardı ve hepimiz yaşamak oyununu oynuyorduk. Hepimiz aynı dilden konuşuyoduk. Sanki hepsi Kürtçe biliyorlarmış gibiydi. Sonra farkettim ki hepimizin bilmediği bambaşka bir dil konuşuyormuşuz. Oynadık sabahlara kadar anne, oynadık sen uyandırana kadar. Ama bir daha görebilirdim bu rüyayı sen beni şimdi uyandırsanda. Ama bir daha asla göremezdim bu rüyayı tam 13 kurşun bedenimde oldukça.

Karnında açlığın ağır baskısı, ayağında terlik, elinde battaniyesi, yastığı bir daha dönemeyeceği bir yolculuğa çıkıyordu. Çok uzak değildi gideceği yol henüz. Belki elli adım ya vardı ya yoktu. Tam 13 kez vuruldu canım bir Kasım akşamında. Yanında elini son kez tuttuğu babası vardı. Cellatları onları bekliyorlardı. Minicik ellerine sıkıştırdıkları ağır silahları yerleştirdiklerinde kimi vurduklarını da çok iyi biliyorlardı. 12 yaşında bir “terörist”i vurmuşlardı. Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ı katleden cellatlar serbest kaldılar. 13 kurşun Uğur’a, 8 kurşun babasına değmişti. Bitmişti iki hayat ve biri henüz 12 yaşındaydı.

Sizi unutmadık Uğur Kaymaz, Ahmet Kaymaz, Diyarbakır’da vucütları paramparça olmuş çocuklar. Sevgili Hrant seni ve o küçük canları unutmadık…
idris kardaş

22.04.2007

Anonymous said...

uğur kelimeler yetmedi seni anlatmaya ama yinede katilerin beraat etti ve sen yine yalnız kaldın oysa seni o kadar çok özlemişizki sana anlatmaya yada tarif etmek imkansız dır canım benim, her gün o yolu geçip ve senin babanla beraber vurulduğun yeri seyretmek inan dünyanın en zor şeyidir, hani sana yazdığım mektup vsrdı ya bilmem okudunmu sevgili yiğenim...? umarım okumuşsundur ama sanmam öyle bir senaryonun içine attılarki seni boğdular birden yiğenim seni boğdular, çok anlattık her yere gittik seni anlatmak için herkes ağladı ama senin katillerini cezalandıramadık öyleki mahkemede seni suçlu buldu sanki herşeyi önceden yazmışlardı ve kala kaldık öylece sevgili uğur'um...
seni ve senin gibi haksız yere katil polisler tarafından hayatını kaybedenleri asla unutmayacağız sevgili uğur'um....
murat kaymaz
uğur kaymaz'ın amcası....