Pages

Aug 26, 2008

Çocukluk ve Post Travmatik Türkiye Sendromu

Irak’taki őlümlerin çetelesini tutan siteye gőre 2007 yılı içinde 658 çocuk őldürülmüş. Çocuklar savaşın kirli yüzünde hep gőzden kaçan unsur olur diyordu Garcia-Navarro NPR’ın sabah programında.

Çocuklar şiddete maruz kalmaktan ya da şiddete tanık olmaktan kaynaklı travmalar yaşıyorlar.
Gőzümün őnünde birinin őldürüldüğünü gőrdüm

diyor 12 yaşindaki bir çocuk. Bir diğeri
Geceleri karabasanlar gőrüyőrum

diyor. Őldürülmenin yanısıra, çocuklar ayrıca tecavüz, kaçırılma, ve işkenceye de maruz kalıyorlar.
"Nefes almakta zorlanıyorum. Sık sık kendimi panik içinde buluyorum. Her an biri evimize saldıracak sanıyorum” diyor biri.

Çocuklar travmayla daha iyi baş edebilsinler diye Bağdat’ta bir merkez açılmış. Geleceğe umutlu bakmaları, korkularını bir an için de olsa unutmalarını, ya da resimle, oyunla, müzikle yaşadıkları korkunç şeyleri dışa vurarak varolmalarına yardım etmeyi amaçlıyor bu merkez. Bilmiyorum bu merkez ne kadar yardımcı olacak bomba gürültüleri arasında top oynayan bu çocuklara. Ama hiç yoktan iyidir diyorum yine de. Hiç yoktan iyidir. En azından birileri sizler őnemlisiniz, sizleri seviyoruz, biz sizin sağlığınız için kaygılanıyoruz diyor.

Bunları dinlerken kendi çocukluğum geçti gőzlerimin őnünden. Gazeteci standinin őnünde iplere asılı duran Günaydin gazetesinin ilk sayfası. Nerdeyse kan damlayacak sayfadan. Őylesine kanlı. Kızıldere katliamı olduğunu sonradan őgreneceğim.

Sonra herkesin kulağı “ajans heberleri”nde. Devletin astığı gencecik çocuklar. Sonra 12 Eylül.

Őldürülecek, gőzaltında kaybolacak, iskenceden geçecek, herhangi bir kimlik kontrolünde kaybolacak kadar büyümüştüm de… Kalabalık caddelerde telsiz cızırtıları. Güpegündüz caddenin ortasında alınıp gőtürülenler. Beyaz renk Reno arabalar. Plakasız Murat 124’ler. Kafalara inen silah kabzaları.
Milli Güvenlik dersine giren o hep ővünerek oğlunun Amerika’da olduğunu sőyleyen yarbay yazdığım kompozisyon yüzünden sıkıyőnetim komutanlığına adımı vereceğini sőylemiş lise üçüncü sınıflara. Okula gidememiştim bir hafta. Her askeri Jip gőrmede yüreğin yerinden oynaması. Oysaki Jiple almazlar normalde. Ama korku. Korkuya sőz geçmez ki..

Ya geceler! Uzun kış geceleri… Ekim geceleri… Kasım, Aralık geceleri… O başka bela…
Alıp gőtürecekler
Yastığım aranacak sıcaklığımı

Diye yazmıştım.


Sonra dağın birden bire umut oluşu vardı. Uzaktaki, hiç gőrmediğim, adını hiç duymadığım dağların kurtuluş oluşu. Daha güvenli gőrünüyorlardı bizim şehirden, semtten, mahalleden, sokaktan. Belki de őlüme kurtuluş demeye başlamıştım kimbilir. Ya őldürmeye? Yok yok yapamazdım. Insan yaşamına kastedmeyi ne kıçım yedi ne de beynim.

Ya biri çıksaydı?

Ya biri çıksaydı “hadi!” deseydi?

Gider miydim?

Kaç çocuk travmayla büyüdü 70’lerden 80’lerden 90'lardan beri? Kaç kürt çocuğu őldürüldü? Kaç çocuk işkenceden geçti? Çocuklarının hesabını soramadı bu ülke. Çocuklarını koruyamadı. Daha iyi büyüsünler diye merkezler açmadı. Belki bu yüzden 23 Nisanlarda ağlarım ben. Çocukluğumuzun içine edenler gőzlerimizin içine baka baka bayram kutlarlarken ağlarım ben.


Sahi ne diye yazdım ben şimdi bunları? 12 Eylül yıldőnümü mü yaklaşıyor ne!

8 comments:

Lilith said...

Asagidaki linkten fotograflara bakmanizi rica ediyorum...Bu vahsete neden olanlara lanet olsun diyorum...

http://zonaeuropa.com/20040504_1.htm

Anonymous said...

elestirel abi, 12 eylül gelmeden biz de sendromu depresiyor.....neylersin....sebep olanlarin boyu devrilsin ....

Anonymous said...

Sen de simdi aglattin beni sayin EG.

Anonymous said...

İÇERİ

düştüğünüzde çok şeyden ırak bir daha yaşayamayacaksınız çok şeyi
tutamayacaksınız kolundan kısa pantolonlu bilya çağında bir çocuğu
coşamayacaksınız bir kızın eteklerinde oyun rüzgârı uçurmasından
bir daha hiç kalkamayacaksınız belki demir kaşıklı beyaz bir sofradan
ve kanınız kaynasa da deli yalnız düşlerinizde tadacaksınız sevişmeyi
ama dışarı baksanız da bakmasanız da avaz avaz sıçrayacaksınız camdan
ne zaman bir yaşıtınız düşse delik deşik süngü ucundan.

Nevzat Çelik, Kasım 1983

cüneyt uzunlar said...

Ya aileye, çevreye tepki yahut özlem... Ast üst meselesi sivilde de bir sivilce gibi sürdüğü sürece hayvanız demektir... İnsanlaşma macerasında çok gerideyiz demektir... Her şey ast-üst meselesinin sonucu... Bir alt üst edebilsek onu... Kendi içimizde, kalbimizde en önce... En önce kurtulabilsek bu meseleyle iğdiş edilmiş çocukluğumuzdan...

Anonymous said...

ve daha niceleri aynı bıçağın süngünün ucunda :(

beyazgelinciik

Anonymous said...

Oyle bir merkez acilsa mesela. Cocuklar yasadiklarini resmetseler mesela. Ve bir cocugun biri mesela babsini olduren askeri cizse mesela. Boluculkten cocugu iceri alip bi guzel iskenceden gecirirler mi acaba...

Eleştirel Günlük said...

Firat! Acma yaram kan gider! Keske yok yahu yanlis dusunuyorsun diyebilseydim. Ama yine de belki hic yoktan iyi olurdu diyesim geliyor. Artik onu da diyelim ne olur. Ya da diyebilmek istiyorum...