Pages

Aug 30, 2008

Sokal Şakası

Social Text (Sosyal Metin) adıyla bilinen ve ancak çok güçlü makalelerin yayınlanma şansını bulduğu bu sosyoloji dergisinin 1996 yılı bahar ve yaz ayları sayısının 217-252 sayfaları arasında bir makale yayınlandı. Makalenin başlığı: “Sınırları aşmak: Quantumlu yerçekiminin transformatif yorumuna doğru” idi ya da orjinal adıyla "Transgressing the Boundaries: Towards a Transformative Hermeneutics of Quantum Gravity."

Makaleye nerdeyse ödül verilecekti ki Alan Sokol diye bir adam çıktı ortaya. New York Universitesinde bir fizikçi olduğunu ve bu makaleyi kendisinin yazdığını ama makalede yazılanların hiç bir anlam ifade etmediğini, bütünüyle saçma sapan bir kelime ve kavram oyunlarından oluştuğunu söylüyordu. şaşırmıştı makalenin yayınlanmasına. Sanıyordu ki makalelinin daha ilk paragrafında yazılanların bir şaka, parodi olduğu editorler tarafından anlaşılacaktı. Anlaşılmadı. Böyle bir saçmalıkla dikkatleri üstüne çekebileceğini de hesaplamıştı ancak.

Niye mi yaptım? Itiraf ediyorum, ben utanmaz arlanmaz bir eski solcu olarak şu postmodernistlerin yapı sökümcü analizlerinin işçi sınıfına nasıl yardım ettigini hiç anlayamadım. Ve ben eski kafalı bir bilimci olarak benim dışımda benden bağımsız bir fiziksel gerçekliğin ve onun doğru bilgisinin var olduğuna naifce inanlardanım. Ayrıca o gerçekliği keşfetmenin de benim işim olduğuna inananlardanım.

diyordu.

8 comments:

Anonymous said...

sakaci bir kisi bu sokol....postmodernligin bu tarz elestirisinden bir hayir gelmeyecegi aslinda ortada...ama "eski kafali bilimciler" hala bunda bir umut var saniyorlar....sokol'un sakasi tamam, postmodern sacmaliklarin sacmaligini gösteriyor, ama ayni sekilde sokol'un naif inancinin yanlisliginida göstermiyor mu...daha postmodern ortada yokken, kuantum fizikcileri coktan metafizikle hemhal olmuslar ve siirsel dilde metinler üretmeye baslamislardi....sokol gibiler, bu türden sakalarla hem bilim icinde hem de ideolojik alanda tek hamleyle sonuc almaya heves ediyorlar...bu anlasilir bir sey...ama artik bundan bir sey cikmiyor....mesela bu sakada ortaya cikan asil sey, bence sokol'un iddiasinin tam tersidir de ayni zamanda....yani bilim olanla olmayan arasindaki sinirin bulanikligi, bilimin kurumsalliginca sinirin olusturuldugu, bilimsel paradigmalarin tam da kuhn'un dedigi anlamda bir uzlasmanin sonucu olarak sekillendiginin ortaya cikmasidir sözkonusu olan....her sey sacma sapan görünebilir, ama olagan dilin ve paradigmanin altüst oldugu zamanlarda, elbette söylenen cogu sey tuhaf, sacma ve anlasillmaz görünecektir...bu ikisi arasinda ayrim yapmadan meseleye yaklasmak her iki yönden de faydali degil sanirim...

Anonymous said...

merhaba

Eleştirel Günlük said...

Baginmsizz merhaba! Hosgeldin...

Eleştirel Günlük said...

Kacak, Sokal'i aklamaya calistigimdan degil ama postmodernizmin ve postyapisalciligin kisir donguye giden totolojiye donusen bir dili de ya da mantigi da var sanki. Oyle ki her tur elestiriye karsilik olacak sablon vari bir mantik sanki. Ornegin her elestiriyi "grand-narative" olma ya da "grand-narative'in parcasi olma" suclamasi ile cevap verme egiliminde bir mantigi var. Yani kisir bir dongu de var mantiklarinda.

ben postmodernismi guzel bir beyin-cimnastigi ya da eglenceli bir kulturel elestiri oyunu diye gormeye basladim cunku gercekte urettigi sey(ler)den daha cok gelisime ya da gelisimsel cabalara balta vuran bir yani var.

Bilim ile bilim olmayan arasindaki bulanikliga en buyuk katkiyi da post'lar yapiyor sanki. Positivisimin kendi icinde ickin olan bir yanlisligi yok bence. Eksikligi olabilir ama gerceklige -fiziksel gerceklige yonelik tontembilimsel bir yanlisligi yok. Bunun kaniti da isliyor olusudur. Inkar edilemez bir gerceklik bu. Su kosullar altinda su denilen sivi 100 derecede kaynar diyor. Yani kalkip biri bunu ben bunu daha farkli construct (konstruieren :-) senin icin almancasini yazayim dedim. He! He! Sagolsun Google!) ediyorum diyemez. Yani elestirilmesi gereken Marcuse'nin yaptigi gibi bilimi-bilgiyi degil bunu kendi cikarlari icin kullanan iktidar olmalidir. Akil ya da bilim degil. Yani ben nerdeyse aydinlanmanin yeniden tanimlanip savunulmasi gerektigini dusunmeye basladim. Cunku bu post'lar ortaligi o denli bulaniklastirdi ki bilgi ile metfizik anlamsizliklarin arasinda elle tutulur bir sey kalmadi sanki. Bunun icin adamlar evrim teorisi ile akilli-dizayn arasinda ayirdedici bir kriter kalmadi...

Belki bu tartismalar benim yasadigim bu bulanikligi da gidermeye yeter umudundayim cunku gercekten bu bulaniklik rahatsiz etmeye basladi beni...

Lilith said...

"...elbette söylenen cogu sey tuhaf, sacma ve anlasillmaz görünecektir."...Aslinda zaten soylenenlerin zaten sacma, tuhaf ve anlasilmaz olmasindan kaynaklanmasin sakin bu kacakkova...

Su kuantumu fiziginin henuz aciklayamadigi seyleri metafizik savunusuna dayanak gosterilmesi modasi da dedigin gibi post modernizm teorilerinin ortaya atilmasindan once baslamisti...yani farkinda olarak ya da olmayarak yeni birsey yok diyorsun... Aslinda bunun tarihi cok daha eski...2500 yillik bir tarih en azindan. Soylenenlerin bazilari (bazilarinin alti cizili)sadece sekil degistirmis, cilalanmis ve "derinlik" kazandirmak amaciyla oyulmus, icerikse ayni.

Merak edilmesin tarihin her devrinde bilimin andaki gelisim asamasiyla aciklanamayan olgular, nesnel gercekligin varligini reddetme ve yerine bilinemez, anlasilamaz, bulanik bir dunya ve evren koyma noktasinda, cesitli "bilim" insanlarinin can simidi olmustur.

Ancak isin ilginc tarafi tum bilim insanlarinin, laboratuardaki calismalarinda, kendilerinden once ortaya atilmis olan bilimsel yasalari ya da hipotezleri kendilerine referans almalaridir. Bu umitsiz metafizikciler icin de boyledir. Laborataurda materyalist, disarida metafizikci idealist. Ve hersey bulanik, bir tek su unlu teorileriniz haric...

Sokol alcakgonulluluk edip kendini eski kafali olarak nitelemis, haltetmis, ona da eski mi denir...tum bilimsel gelismelere ragmen hala antik yunan filosoflarinda kalanlar var.

Anonymous said...

Yazdıklarını okudum sevgili Eleştirel Günlük, Alan Sokol'uda ben yeni duyuyorum ilginç.. Neyse, "Sosyal Metin adıyla bilinen ve ancak çok güçlü makalelerin yayınlanma şansını bulduğu bu sosyoloji dergisi..." hakkında aslında söylenecek böyle bir yaşanması derginin ciddiyetliğini de gözler önüne sermiş:)

Şimdi düşünüyorum Alan Sokolamı kızalım, yoksa Sosyal Metin adlı(ki bu dergiyi de yeni duyuyorum)bu dergide "çok güçlü makalelere" yer veren dergiye mi, yoksa oturup gülelim mi bu duruma?


Ya da sevinelim mi, Alan Sokol denen adamın deneysel olarak bize gösterdiklerine!?.

Anlaşılmaz yazılar okuduğum için kendime de şaşıyorum ya neyse:)

Anonymous said...

Doktora tezi, makale vs çalınması yeni bir olay değil. Hatta artık kitap çalıyorlar. İki üç kitaptan çeviryle derlenen bilgiler yeni bir kitap olarak basılıyor.

Anonymous said...

Yazıya yorum bırakma fırsatım olmasa da hatrınızı sormak istedim. Çok yoğun ve yorucu günler ardından bir merhaba diyeyim dedim:)