Pages

Nov 4, 2008

Sosyal Kaos ve Yöneticilerin Görevleri

Önce Çiller dedi ki “Bu vatan için kurşun yiyen de kurşun atan da kahramdır”. Sonra Genel Kurmay başkanı sokaktaki adamın “demokratik tepki” göstermesini istedi. Hatta nerdeyse biz yapamıyoruz siz yapın der gibi vahşete çağrı yaptı. Sonra mahkemeler “Kürtlerin katliamına çağrıya” konuşma özgürlüğü dedi. 10 Yıllardır katiller kahraman olmuştur bu ülkede. Işkenceciler promosyon alıp yükselmiştir. Şimdi de Başbakan eline pompalı silahı alıp ateş eden hakkında diyor ki “vatandaş kendini savunacaktır”. Yarın birileri kalkıp bu adamlar ramazanda oruç tutmuyorum diye hayat güvenliğimi tehdit ediyorlar diye eline silahı alıp müslümanları katletse de aynı mantığı mı kullanacaksın? Bir başbakan olarak sen bütün bir adalet sistemi yok sayıp adaleti sokaktaki adamın ellerine veremezsin.

Bu adamlar hiç mi bilmezler toplumun ne mene birşey olduğunu. Ilkokul snıflarında ögretilen bir bilgi bu yahu zor değil. Siz toplumda yaşayan herkesten sorumlusunuz beyler. Herkesten. Katilinden, sapığından, pezevenginden mafyacı tetikçisine kadar. Anarşistinden (her nasil tanmlıyorsanız), teröristinden, vatan haininden daha vatan denen cenderenin içinde her ne türerse işte ona kadar herkesten sorumlusunuz. Onların güvenliginden, yaşam koşullarından, mululuklarından, sağlıklarından, eğitimlerinden sorumlusunuz. Bunun için maaş alırsınız. Bunun için mahkemeler vardır, asker vardır, polis vardır, hapishaneler vardır, timarhaneler vardır. Hastaneler vardır. Bunları organize ve yasalara uygun biçimde fonksiyonlarını yerine getirsinler diye atanmış ya da seçilmişsinizdir. Maaşınızdan öte bir de bütçe denilen milletin paralarından oluşan bir melba da sunulmuştur size. Onlara maaş veresiniz, ihtiyaçları olan gereksinimleri karşılayasanız diye. Yani sizin işiniz bu.
  • Sizin işiniz güvenliği sağlamaktır.
  • Sizin işiniz huzuru sağlamaktır.
  • Sizin işiniz adaleti sağlamaktır.
  • Sizin işiniz başedemediğinizin kellesini vurmak ya da katli vaciptir gibi fetvalar vermek değildir.
  • Bu sorunları nasıl barışçıl bir yöntemle, anayasal sınırlar içinde çözümleneceğinin yollarını bulmaktır sizin işiniz.

Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel koşulları insanca yaşanır bir hale getiremediyseniz, bu sizin başarısızlığınızdır. Hakiminden savcısına, Bakanından Başbakanına, ondan da Genel Kurmay Başkanlığına kadar hepinizin başarısızlığınızdır.

  • Kabadayı tavırlarla millete kızamazsınız, çatamazsınız.
  • Öz vatandaş ve sözde vatandaş diye ayrım yapamazsınız.
  • Sevmeyen terkedip gitsin diyemezsiniz.
  • Milletin sabrını taşırıyorlar diyemezsin. Milletin sabrını zorlayanlar kim? Uzaylı mı?

Beceksizliğinizin suçunu örtpas etmek için kaos yaratamazsınız. Her ölen askerden siz sorumlusunuz. Her dağa giden insandan da siz sorumlusunuz. Yani eğer bu ülkede anarşi bitmiyorsa bu asıl sizin suçunuzdur.

Terrör bitmiyorsa bunun sebebi sizin terrörü bir develet aracı gibi kullanmanızdandır. Barış ve huzur bozucuları asıl sizsiniz, çünkü işinin gereğini yerine getirmeyerek ülkeyi kaosa sürükleyen sizlersiniz. Kaosun yoğunluğunu yükseltmek kimseye yararlı olmayacaktır. En önemlisi yarattığınız kaos sizi de yutabilir. Masum seyircileri de.

Bok yığınını yaratıp üstüne bok bulaşmadan o yığından çıkmak mümkün değildir.

Ilgili Yazilar:

2 comments:

Anonymous said...

Silah ne zaman ezilenin elinde teröre indirgenmiş?

Ya da terörün gerçek anlamda mucidi kimdir?

Biliyoruz ki (en azından bence) ezilenin elinde ki silah hep güzelden yana olmuş, haklılığı savunmuş, kendini korumuş. Fakat kapitalizm ne zaman silaha el attıp bu işi tekeline indirgemişse terör o zaman terör olmuş.

Ayrıca şu Tayyip için şunu diyeyim, bu adam hiç bir zaman ne demokrat ne de özgürlüklerin savunucusu olmuştur. Hep söyledim bir kez daha söyleyeyim, burjuvazinin ahlakı olmaz, ahlakı olmayanında farklı yurttaşlar kesimine "adaletli" davranması söz konusu bile değildir. Hele bu adam tıpkı demokrasi gibi, dini kendine araç edinmişse. Bu sistem boktan bir sistem iyi demişsin, çünkü başbakanın ya da yardakçılarının yansıması yaşananlar. Topunun göküne kirbit suyu derler ya aynen öyle. Beş para etmez hiç biri.

zihni örer said...

Benim hazmedemediğim önemli konulardan biri de, meslekler arası ayırımcılık!
Üniformalının ölüsü "şehit" iken,
İnsanlığın birinci derecede gereksinimini sağlayan, toprak ve metalden değer sağan insanın saygınlık değeri en altta!!

İnsanlığın önem dercesine göre birinci gereksiniminin yeme-içme olduğunu, kendi iktisatçıları Masow da söylemiş. Güvenilk konusu 3. derecede bir gereksinim olduğunu da....
Ama feodal anlayışların sonucunda, üniformalının ölsü sevilmekte. Dirisine o kdar değer verdikleri de yok. Küçük bir gaz ile ölüme yollayabiliyorlar.
Onlarca maden işçisinin göçük altında kalarak ölmesi ve kırlarda onlarca belki yüzlerce çocuk ve yetişkinlrin açlıktan-bakımsızlıktan ölmeleri haber değeri bile taşımaz! İstatistik konusuna dahi girmez.
Ölümün adaleti eşitliktir deniliyor bazı yerlerde. Kral da zamanı gelince ölüyor, köle de... ama, bizde ölüler dahi eşit değil.
Bu yüzden ölüme "gaz" ile kolay gidilebiliyor.