Pages

Apr 25, 2008

1 Mayıs Őnlemleri

1 Mayıs yaklaşıyor. Baharın en güzel günleri bu günler. Kendinizi korumanıza gerek yok bahar akşamlarından ya da aşık olmaktan sırılsıklam. Ya da işinizi kaybetmekten. Işsizlik baba mesleği derdi bir arkadaş.

Ama koruyun kendinizi polenlerden alerjiniz varsa eğer. Ha bir de devlet terőründen koruyun kendinizi, derin olanından őzellikle. Sonra polisten, itten…Biber gazından bir de.

Gőzünüzü seveyim hazırlıklı olun. Yani o tarihsel alışkanlıkla gőz altına alınmaya, dayak, bibergazı, tazyikli su ve bilumum zararlı şeyleri yemeye gitmeyin kuzu kuzu…Hazırlıklı olun. Bakın Bianet Biber Gazıyla Mücadele Rehberi vermişti geçen yıl, okudunuz mu? Okuyun.

Kendinize ve umutlarınıza iyi bakın…

Apr 8, 2008

Bir Anarşist Nida: Ne Olmuş!

Kandanadam’in alıntısı beni Nemo Ramjet’in foto-blogu’una gönderdi. Nemo Ramjet Istiklal caddesinin arkasındaki sokakta gördüğü bir takım anarşist duvar-yazılarının resimlerini çekmiş. Nemo bunların IcMihrak’a ait olabileceğini söylüyor. Isabetli bir şüphe gibi görünüyor.

Neyse yazılanların hepsi bir varoluş sorununa, ya da varoluşla yakın ilişkili diğer sorunlara (etnik, cinsel, dinsel, ideolojik kimlik sorunlarına) eleştirel bir gonderme içeriyor. Bu eleştirel tavır da herşeyin farkındayım, ve bile bile oluyorum/yapıyorum “[Eee] ne olmuş!” gibi sevecen, çılgın, asi, baştan çıkarıcı, yıkıcı, inatçı, tahripçi bir biçimde anlama bürünmüşler. Kısa, öz, ve çarpıcılar. Basit bir ikilemden kolaycı sonuç çıkaran cümleler ya da tümceler değiller. “Ben Atatürkçü değilim, ne olmuş!”, “Ben türbanlıyım ama lezbiyenim, ne olmuş!” ya da “Ben kadınım ama koca istemiyorum, ne olmuş!” gibi yaşamın belirsizliğinde ve çelişkilerinde olabilecek ahlaka, tüzeye, ya da yasaya pek uygun gelmeyen ama sapına kadar da insanca ikilemler bunlar. Hele hele “Ben Atatürkçü değilim, ne olmuş! diyen Mustafa Kemal imzaliysa...Bunlar toplumun dokularına renk vermiş kültürel (en geniş anlamıyla - politik-ekonomi dahil) öğe ve faktörlerin sarmal iliskiler ağında bireyin tümelini değilse de bir kısmının yasaklanıp dağlanması gerçekleyen oluşumların temellerine yerleştirilmiş TNTlerdir.

TNT gibidirler çünkü karşıya söyleyecek bir şey bırakmamaktadır.Yahu “ben oruspuyum ve müslümanım ve her ikisinden de mutluyum diyen birine ne Kuran’ın ne de kerhanenin diyebileceği bir şey vardır. Işte eşcinsel dındarlar; dinsel dogmanın çekirdeğinde bir TNTdir. Beyazın ve siyahın ideolojik olarak uzlaşmaz çeliski olduğu ve siyahın edebiyattan tutun da kutsal kitapların yorumlarına kadar her tür kötülüğün sembolu ilan edilen ırkçı Amerika’da Marcuse “Siyah güzeldir” diyerek, ırkçı söylemi tümel olarak olumsuzlamıştır, hem de beyaza leke çalmadan. Okul kitaplarından sokaktaki söyleme kadar kahramanlık sadece resmi ordu eskerlerine özgü bir sıfatken, gerillar da kahraman ilan edilince, militarismin kaleleri sarsılmıştır. Güney Amerika’nın kıyıda köşede kalmış bir ülkesinde duvara yapıştırılan Isa yaşasaydı dağa çıkıp gerillaya katılırdı diyen afiş taa Vatikan’ın odalarında çınlamıştır…

Kısaca bu anarşist tavır bir kez daha yüzüne tokat atıyor baskıcı, dogmatic yapıların, diyor ki kendinizi aldatmayın; kurduğunuz sistem insana dar geliyor…Uymuyor. Bir numara daha büyülterek değişmeye başlayın çünkü hali hazırda sırtını dayadığınız değerler kirlenmiş…öte yandan böylesi apolitik, masumca, safdilce itiraf edilmiş günah ve suçlar sıradan insanın sisteme karşi mutsuzluğunu ve hoşnutsuzluğunu yansıtir. VE ASLINDA BU POLITIKTIR. Evet, apolitizasyonun politikanın asal amacı olduğu, sessiz kalmanın ve kol kırılınca yenin içinde kaldığı bir coğrafyada bu şikayet politiktir, anarşisttir.

Apr 5, 2008

Tırmalayarak Varolma Hali

Irkçılık ve belli sınıfsal, ekonomik ve ideolojik temellere dayalı ayrımcılık yașam alanlarımızı ișgal etmiș durumda. Sosyal stratalar belirler hiyerarsideki yerimizi. Őrnegin Kürt, kadın, fakir, eğitimsiz, ve sakatsanız sosyal hiyerarșide yeriniz zemindir ya da zeminin altıdır. Bu kategoriye daha eklenecek șeyler de vardır ve bunlar sizi zeminin daha da așağılarına çeker. Neyse, bu yazının asil konusu bu değil.

Buna bağlı olarak varlığını gizil olarak sürdüren diger ayırımcılıklardan sőz etmek istiyorum: őrneğin sanat dünyasi da alabildiğine elit, alabildiğine sınıfçı, ve ırkçıdır. Sanat dünyasını bu ayrimcilikları yapan diğer guruplardan ayıran șey bu gurubu olușturanların “gőrünürde” daha bi “sizden yanaymıș” gibi (ideolojik olarak) gőrünüyor olmalarıdır. Yani Kemalist, laik, militarist, burjuva birinin sizin sanat eserlerinizi sevmeyișinizi ve hatta kara çalmasını anlarsınız da, diğer sanatçıları sanatınızdan dolayı değil de sınıfınızdan, etnisitenizden, ya da cinsiyetinizden dolayı sanatınıza kara çalmalarını anlamakda zorlanırsınız.
Varlığınız rahatsız eder onları. Memleketiniz, hangi okullarda okumușluğunuz, Türkçe’yi hangi Firansizca ya da Ingilizce aksanıyla konuștuğunuz ya da konușamadığınız rahatsız eder onları. Durușunuz, kalkıșınız mercek altındadır; sanat adına yaptıklarınız değil. Bir arkadıșım yazdı yașadıklarını ya da yașatılıldıklarını. Affına sığınarak buraya aynen yazıyorum.

“Yazacagım da ne olacak ki?” diye sordum kendi kendime. Sanki günde 1, 000,000 hit alıyor benim blog. Sanki o sanat fașistlerinin üstünde sosyal ve entellektüel baskı yaratacak benim yazdıklarım. Olsun yine de suya yazmamıș olacağım. Buraya șerh düșmüș olacağım. Tanıklığımı belgeleyeceğim.

Rahatsız oluyorlar. [Bu nedenle] bizzat "anlamsız" saldırlara maruz kalıyorum bazen. Bunun bir sürü nedeni var. Sanırım biraz "haddini bilmez" bir gőrüntüm var:P Hani? İstanbul'da doğup büyümemiş, Galataray lisesinde okumamıș, anasız babasız büyümüş üstüne üstlük Kürt.... Hele bir de bütün bunlara rağmen özgüvenli bir duruşun varsa, iște kıyamet orda kopuyor; buna katlanamıyorlar. Kafalarında ezberlerinde böyle bir prototipin durması gereken yer bașka çünkü...

Onlar genellikle annelerinin bircik evlatları, CV’lerinde kolejler, ödüller, diller, ve İstanbul'un mu-tena hallerinden alınmış paylar. Para kazanmak üzere çalışılmamış konforlu hayatlar. Tabii sanat da onların hakkı bu durumda. Sen ne cüretle çıkıp "benim de soyleyecek sözüm var"diyeceksin ha. Eeeee gercekten sinir bozucu bir durum bu onlar için.

Ne haddine? Ezik duracaksın, "taşralı" olmanın bütün kaba sabalığını üzerinde taşıyacaksın, Sürekli özür dileyen bir tonda duracaksın ki "Bu hatun bizimle aşık mı atıyorr! ! " demesinler.

Serde kendilerine biçtikleri sıfatlar da var :"anarşist"olmak gibi "adil" olmak "sosyalist" olmak gibi. Bu sıfatlara alel gelmesin diye direk cıkarıl(a) mıyor kılıçlar. Çünkü o zaman sen de ona sorarsın, hani "iktidar"ın biçimlerini sorgulamıştın? Bu kadar mısın?

Birbilerine paslar atarlar. Birbirlerine ilişkiler, galeriler, röportajlar. Sen kendi ölçülerinde onların sınırlarının dışında da var olunabilecegini gősterdiğin anda ilk tepkileri affallamak olur. Sonrası inkar ve red edip yok saymaktır. Sizi tanımazlıktan gelmeler, yapay gülümsemeler, sőylediğiniz bir yargi üzerine histerik kahkahalar (ki burda da otorite tahtındadırlar). En son așamada sizi yıldıramadıklarına kanaat getirince yavaş yavaş kabullenme belirtileri gősterirler. Bu onların nevrotik kișiliklerinde bașka bir yenilginin tarihidir. Öfkeyle, korkuyla karışmış bir saygıyla bakarlar sana... Bu senin bașarındır. Senin bașarın őbürünün (gőrünürdeki değil) bilinçaltındaki ideolojisinde derin bir yarılmadır.

Neyseki doğduğumuzdan beri benzer șeylere tabii kaldığimızdandır ki benzer șeylerle bașetme konusunda beceri ve deneyimimiz var. Devlet için potensiyel tehditsin; sevmez, korkar senden. Muhalifsindir nefret eder senden. Kürtler de sevmez seni "beyaz Kürt"sündür çünkü. Türkler sevmez, Cunhuriyetciler sevmez "Kürt"sündür çünkü. Sanatçılar sevmez "taşra"lısındır çünkü. Paşa deden bile yok ki :P

Bu da başka bir tırmalama halidir. Malum; Bize tırmalamadan var olmak düşmez.

Iște bőyle diyor sevgili arkadașım. Bőyle derken de o evrensel-ezilen’e őzgü bir hali tanımlıyor. Tirmalama hali…pek emin değilim tirmalamanın teorik derinliğinde nelerin yattığından ama dostum yazdiklarında bir șeylerin ip ucunu çok iyi veriyor: epistemolojik imtiyaz.

Epistemolojik imtiyazın konusu bașka. Ondan da sonra sőzedelim mi?

Anarşist Bir Poster


"Ufak Bir Şeye Razı Olmak,Pek Çok Şeyi Teslim Etmektir"
Grevi bırakma taraftarlarına karşı hazırlanmış bir poster.