
KESK cok guzel bir belge hazirlamis.
Denizler, Mahirler, Ulaşlar, dağdaki gerilla hep kandırılmıştır. Polise taş atan çocuk da kandırılmıştır. Hep bunlar dış-gűçlerin ya da iç-dűşmanın oyuncaklarıdırlar. Yoksa herşey gűllűk gűlistandır. Sen bunları dűşűnűp eyleme geçiremiyecek kadar salaksın. Söyle bakayım hangi gűçler kullanıyor seni… Söyle lan!….
gelen bir terim ama terimin Tűrkiye toplumunda politik, ekonomik pratik ve amaçlarda kullanılışının farklı sonuçları var. örneğin Zenofobi yapay bir (dış) dűşman korkusu yaratmak olarak kullanılır ve bűtűn bir toplum bu korkuyu gerçek ve kronik bir boyutta yaşar. Biz Tűrkiye’de bűtűn dűnya devletlerinin Tűrkiye’ye dűşman olduğuna inandırılarak bűyűdűk ve eğitildik. Tűrkiye'nin dört tarafı düşmanla çevrilidir. Tűrkiye herzaman içten ve dıştan kuşatılmıştır. Ve "Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.” Bazan bu "dűşman" toplum içindeki "farklı" olan azınlıklarla tanımlanır ve insanlar artık komşusundan dahi korkmaya başlar. Zenofobinin bu boyutu, yani içsel boyutu, korkunun yanısıra nefret gibi duygularla da beslenen bir durumdur; Yahudi, Ermeni, Alevi, Arap, Kűrt, vb korkular gibi…Bu durum da ırkçılık olarak ortaya çıkar. Yani Zenofobi öncelikle “diğeri”ni hedef alan bir ideolojik aygıttır. “Diğeri”ni ortadan kaldırma, uzağa sűrme, sindirme, pasifize etme, ve asimile etme gibi nihai amaçları vardır. Dolayısıyla bu “diğeri” açıkça görűlebilen asıl kurbandır. Bir de zenofobinin görűlmez kurbanları vardır ki bunlar zenofobiyi sokağa taşıyan, kuşaktan kuşağa aktaran çoğunluktur.

Bütün duyarlı blog yazarlarını bu 23 Nisan’ı kirli savaşda öldürülen, işkence gören, yargılanan çocuklara armağan etmeye çağırıyorum…
buraya bakın, burada,
bu kara mermerin altında
bir teneffüs daha yaşasaydı,
tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
devlet dersinde öldürülmüştür.
ece ayhan (mechul ogrenci anıtı)

Bizlerde insan sevgisi vardır.
--- Onlarda insanlara bağımlı olma eğilimi.
Biz mola alırız.
--- Onlar işten kaytarır.
Biz israr ederiz.
--- Onlar aksilik çıkarır.
Biz hakkımızı savunuruz.
--- Onlar terröristlik yapar.
Biz insanız.
--- Onlar ?
Faruk Ahmet mimlemiş beni. Konu şu; “Kitap yazmak isteseydin, ne yazmak isterdin?” Geçen haftaydı sanırım Günlerin Tortusu’nun aynı konudaki mimine yorum bırakıp “ben de mimlenseydim keşke. Mimlensem hiç yazılmamış, yazılmayı bekleyen bir kitap yazmak istediğimi söylemiştim. (Keşke başka bir şey dileseymişim, de mi ama….) Hala aynı arzuyu içimde barındırıyorum. Hem konusu bakımından hem de yazılış biçmi bakımından hiç yazılmamış olan bir kitap…
İngiltere Lancashire’de yüzü peçeli bir kadın veli toplantısı için gittiği okula alınmamış. (Radikal böyle duyurmuş BBC de böyle) Gerekçe güvenlik kuşkusuz. Daha önce de Amerika’da yüzü peçeli kadının birine ehliyet de verilmemişti. Okullar böylesi rastgele silahlı saldırılarla korku şatosuna dönüşmüşken, ülkeler bu denli belirsiz – nerdeyse öngörülemez - bir terrörle anksiyetenin en üst boyutlarını yaşarken kuşkusuz bu konuyu farklı kültürlere ve inançlara katlanamamazlık diye yorumlamak biraz gerçekçi görünmüyor.
Bir gün de in șu trenden