Pages

Feb 26, 2012

Sabahlamalar

Gűn ışımaya başladı.

Uzun bir geceydi; soğuk, karanlık, yalnız. Kirli gri bir gűn olacağa benziyor.

Nasıl da gűzeldi sabahlamalar eskiden. Uyumamak fazladan yaşamaktı. Kűçűk tűpűn űstűnde demlenen çay; sigaralar upuzun bir kara tren; şiirler; kısık sesle sőylenen tűrkűler, klasik roman değerlendirmeleriyle tarihsel analizler, ve o karşılıksız ya da imkansız aşkın (ki mutlaka biri bőylesi bir aşkın kurbanıydı) őznel ve nesnel koşulların ışığında en entel, en dialektik, en proleter, ve en tarihsel materialist abuksabuklamalarıyla karikatűrize etmeler. Sonra gűnűn ilk ışıklarıyla birlikte fırına gitmeler; Sonra sıcacık francala ve kahvaltı. Sonra radyoda haberler. Hele bir de kar yağmışsa binbir umutla okulların tatil edilişini ummalar… Işci arkadaşların hava durumu nedeniyle okulların tatil edilişini kıskanmaları; Hatta bir sabah biri, “Ne yani biz de darbe olsa da sokağa çıkma yasağı gelse diye mi umutlansak? demişti de nasıl gűlműştűk.

Gűn iyice ışıdı. Karanlık daha iyidi bu kirli gri gőkyűzűnden; en azından uzak da olsa yıldızlar parlıyordu…


3 comments:

Ebru said...

Şimdi gecelere tanık olmaya mecalimiz yok gibi değil mi?
Ya da ben öyleyim.

Eleştirel Günlük said...

mecalimiz yaratan bir seyler/kisiler vardi. Onlar yok, saniyorum. belki olsalar yine mecalimiz olur. Kimbilir.

~♡ηυяѕαℓкιмι™ said...

İnsan özeniyor :)