Pages

May 10, 2012

Antikapitalist Müslümanlar



Antikapitalist Müslümanlar diye birileri tűremiş diye duydum őnce. Sonra bunların 1 Mayıs'ta Fatih'ten Taksim Meydanı'na yűrűyeceklerini duydum; Yűrűdűler de. Ne yalan sőyleyeyim şaşırmadım bu anti-kapitalist műslűmanları duyunca. Sevindim.

Bekliyordum. Hatta geç bile kaldılar bana sorarsanız. 1923’den beri baskı altında tutulan TC denetimli islam sadece ve sadece űlkűcű műslűman tipini ya da o bűtűn olumsuz sıfat ve sıfat tamlamalarının çirkin suratlarında (*) anlam bulduğu tipleri çıkaracak değildi ya. Ulan hiç mi hiç aykırı birileri çıkmayacaktı bunların içinden? Çıkacaktı elbette. Dedim ya, geç bile kaldılar (**).

Birileri okumaya, gerçekten okumaya, sorgulamaya başlayınca gerisi gelecekti. Sorgulayan bir aklın sadece Kemalist ideolojinin sorgulanmasında kalması nasıl beklenirdi ki? Birileri bu yoksulluğu, bu paraya ve gűce tapışı gőrecekti kuşkusuz. Birileri dinin őzűnde korku değil, korkuya ya da çıkara dayalı yaltakçılık değil, nefret ve kin değil, sevginin ve aşkın yattığını/yatması gerektiğini gőrecekti. Bu sevgi ve aşkın da ezilenin yanında tavır almaktan geçtiğini - geçmesi gerektiğini- gőrecekti.

Hep Kuran’dan statu quo’yu destekleyen ve besleyen sureler ve ayetler bulacak değillerdi ya. Bir gűn de “Mazlumun kimliği sorulmaz” dendiğini bulacaktılar. Çűnkű zulm edilen Kűrt diye, Ermeni diye, hatta ve hatta ateist diye ses çıkarmamak, yűzűnű őtelere dőnmek bűtűn evreni sevgiden dolayı yarattığı iddia edilen bir Tanrı inancına nasıl sığabilir ki? Ezenden yanayken bőylesi bir tanrıya nasıl yaklaşabilir insan? Nasıl yakışır? Ibadet Tanrıya olan inancı ve bağlılığı gőstermenin bir yoluysa, oruç, namaz, vesaire ne ola ki bir mazluma el uzatmanın yanında. Ya da yoksula ezilene el uzatmadıktan sonra namaz kılmışsın neye yarar, oruç tutmuşsun neye yarar? Israil’e siz çocuk őldűrmeyi iyi bilirsiniz diye dayılanırken, Kűrdistan’da on yıllardır őldűrűlen çocukları gőrmeyenin Tanrısı nasıl bir Tanrı ola ki?

Gűnűműz Tűrkiye’si için belki yeni olabilir ama aslında bu tűr sosyal, politik, ve ekonomik sorgulamalar yeni de değil. Hatta hatta Islamın ilk zamanlarında Abu Dharr al-Ghifari’nin halife Uthman’ın zenginliği ve gelir dağılımındaki haksızlığı protesto ettiğini biliyoruz. Şeyh Bedrettin’in isyanı da ekonomik sisteme islami bir başkaldırıdır. (Daha bir çok őrneği vardır tarihte. Meraklısı bir wiki sayfası yapsa da hep beraber okusak o “gomunist műslűmanları”)

Bence Tassavuf yalnızca mistik/ruhani bir tavır alış değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal bir tepkidir de. Yunus, Şems ve daha belki adı sanı duyulmamış nicelerinin tavır aldıkları şey zulm ve haksızlıklar değil de neydi ki? Hatta hatta belki Tassavuf biraz kűskűn, biraz pısırık, biraz fazla őznelleşmiş/bireyci bir soyutlamdır Islamın tarihinde. Kimbilir belki o mecnunların (tassavufçuların) yaşadıkları dőnemde zulum bu denli őrgűtlű ve sistematik olmadığı için onlar da bireysel bir soyutlamayla tavırlarını sergilediler; hira yalnızlığını aradılar, őzlediler. Ama eminim bugűn yaşasalardı AKP’den bakan değil, şu anti-kapitalist çocukların aralarında olurlardı ve daha keskin bir tavır alırlardı. Belki dağda gerillanın yanında da olurlardı kimbilir.

Yani ben sevindim bőylesi bir oluşuma. Tabii Tűrkiye gerçekliğini hatırlayınca sevincim kursağımda kalacak diye de korkmuyor değilim. Bőylesi bir girişimin daha gelişmeden, kendini, sesini, varlığını bul(a)madan kara çalmalarla, lanetlemelerle, boğulup gitme olasılığı hiç de olanaksız değil.

Yine de hadi bakalım hayırlısı diyeyim. Onlar “Inşallah sosyalizm gelecek” desinler bu beni, benim dialektik materialist mantığımı hiç mi hiç rahtsız etmiyor, yeter ki adil kalsınlar, mazlumdan yana olsunlar, ve korku-şiddet değil sevgi olsun inançlarında.


* Çirkin, şeytani bakışlı, saygısız, nefret dolu, fesat, çember sakallı , pasaklı , ahlaktan ve namustan sőz eden ama bir genc kadın gördügünde ya da komşunun karısına veya kızına devamlı iç geçirip, bıyık sıvayan, sendikal haklarını talep eden işçilerin karşsında ezen patronun yanında durup işçileri kader ile telkin eden, kőylűyű ezen ağanın elini eteğini őpen, vb. vb. vb.


** Çok sevip saygı duyduğum bir inançlı (dindar demiyorum ya da dinci çűnkű inançlılığı bence inandığı şeyin őnűne bile taşıyan ender insanlardandı) bir arkadaşla yıllar yıllar őnce konuşurken “Biliyor musun Yunus’un eksikliği bir Kapital’inin olmayışıydı.” demişti de sonra da Islamın bir ekonomik modelinden yoksun oluşunu konuşmuştuk çűnkű bu ekonomik ilişkiler zekatla olmayacak kadar karmaşıktı.

Basından bazı  yazılar




4 comments:

Ebru said...

Konuyla ilgili değil uğrayamadım nasılsın demek istedim.

Eleştirel Günlük said...

Cok sagol. ben de ugrayamiyorum diger bloglara valla.. Iyidir. iyi. Sen de iyisindir umarim...

Bu arada sahi konu niye hic yorum almadi ondan da meraktayim...

Ebru said...

Aslında genel olarak vakitsizliktir. Ben her yaz yoğunum bir de hastalar hastalıklar eve bile yatmaya gidiyorum.

Eleştirel Günlük said...

vakitsizlik, evet en cok zamani caldilar ellerimizden...