John Silber’in őlűm haberini alınca Henry Higher Education Chronicals’ın sitesine aşağıda yazılı notu bırakmış. “Ya kőtűydű, o*uspu çocuğuydu ama iyi adamdı dememiş.”
Ne iyi etmiş.
Devrimci olmak biraz da bu koşullandırılmış iyilik meleği olmaktan kurtulmaktır. Işte Henry'nin yazısı.
"John Silber tanıdığım, en şeytan ruhlu, ideolojik açıdan alabildiğine katı, ve en gerici üniversite yöneticilerinden biriydi. Politik sebeplerden dolayı bir çok fakűlte elemanını yaptıkları bilimsel araştırma ve katkılarına bakmaksızın işten attı ya da doçentliklerini vermedi. Insanları korkutup sindirmekten zevk almasının yanısıra korku, adam kayırma, ve aşağılamaya dayalı bir yőneticilik yaptı. Bir yőnetişim modeli olarak sűrdűrdűğű antidemokratik ve alabildiğine utançverici olan bu yőntem diğer benzer, űniversiteleri kendi derebeyliklerine dőnűştűrme amacında olan, yőneticiler için de bir model ve őrnek oldu. Çevresini de kendi kirli işlerini yaptırtabilecek bu ve benzer insanlardan seçerek kurdu. Akademi için bir utanç kaynağıydı.
Orjinali
" John Silber was one of the most mean spirited, ideologically rigid, and politically reactionary university administrators I ever met. He fired or denied tenure to people because of the political views, regardless of the quality of their scholarship. He enjoyed intimidating people and ruled through favoritism, fear, and humiliation. He sanctioned a model of governance that was as undemocratic as it was shameful and unfortunately it became a model for other wannabe administrators who wanted to turn their universities into tyrannical fiefdoms. He also surrounded himself with people who made a habit out carrying out his dirty work. He was a disgrace to academia."
No comments:
Post a Comment