Pages

Oct 17, 2008

Bir Insan: Alexandros Panagoulis

Tolga’nın hatırlatmasıyla anımsadım Panagoulis'i büyük bir saygıyla.

Şiirleri Türkçe’ye çevrildi mi bilmiyorum ama birini ıngılizce’den çevirmeye cürret bile ettim. Valla Panagoulis amca kızmaz bana çok kötü çevirmişsem de. O sadece namussuza, işkenceciye acımasız, insafsızdır. Bana hoşgörülü olurdu eminim…

Gerçi , Panagoulis amca işkencecesine de insaflıdır (!) .

“Bir gün seni işkence suçundan yargı önüne çikaracağım ve bana senin hakkında bildiklerimi sorduklarında herşeyi anlatacağım ama sonra da hakimlere dönüp diyeceğim ki ‘sayın hakimler, bu sanık sandelyesinde oturan adam bir zavallıdır’ affedin gitsin”

diyecek kadar insaflıdır. Ve, Bir Insan romanına göre, parlemontaya seçildikten sonra mahkemede işkencecisinin bir zavallı olduğunu söylemiş ve berat etmesini talep etmistir…

Panagoulis amca lafını da hiç sakınmaz sanki hiç sosyal filitreleri yokmuş gibi. Ağzına geleni söyler yeri geldiğinde. Korkmaz, çekinmez! Ayıp olur , uygun olmaz, yakışık kaçmaz gibi değer yargıları hakketmeyenlere karşı hiç kullanmaz. Örneğin, milletvekili seçildikten sonra bir süneppe, yılışık, ve çıkarcı milletvekilinin elini sıkmak zorunda kaldığında adamın yüzüne
“Neyse, ilk defa boka değişi değil bu elimin!”

diyecek kadar devlet erkanlarının protokol ahlakının içine edecek bir adamdır.

Neyse firsat bulursanız okuyun Bir Insan’ı.

Işte Panagoulis amca’nın Ingilizce’den çevirdiğim şiiri.


Boya
Yaşam Hayat verdim duvarlara
Ses verdim
Ki yoldaşım olsunlar
Gardianlar bilmek istiyorlardi boya nerden diye
Sır vermedi hücremin duvarları
Askerler de bulamadı
Her yeri didik didik ettiler de
Bir an bile olsun akıl edemediler ama
Damarlarımda da arama yapmayi

Bu da Ingilizcesi

The Paint
I gave life to the walls
a voice I gave them
more friendly so that would become my company
and the guards asked
to know where they could find the paint
The walls of the cell
kept the secret
and the mercenaries searched everywhere
but paint they could not find
Because they did not think for one moment
that they should search into my veins
Vi scrivo da un carcere in Grecia, 1974

7 comments:

Anonymous said...

Büyük bir ilgiyle okudum, etkileyiciydi gerçekten.

Paylaşımın için teşekkürler.

cüneyt uzunlar said...

ukalalık etmek istemem fekat,

"hayat verdim duvarlara
ses verdim" gibi olsaydı daha güzel olurdu gibime geldi.

"verdim" lerdeki tekrar iç kafiye yapıyor "ses" duygusunu güçlendiriyor.

"yaşam" yerine "hayat"ı önermem de hayat sözcüğü eski anadolu evlerinin avlu kısımlarına verilen isim ve ayrıca hayat, yaşam'dan daha güçlü sanki.

her şey bir yana şiirin hikâyesi çok güzel.

sağolasın.

Eleştirel Günlük said...

Ne ukalaligi Cuneyt, bence en guzel yani bu paylasimin. Ve soylediklerin bence denemeye deger. Simdi degistireyim de bi bakalim tekrar.

cüneyt uzunlar said...

böyle daha güzel

"verdim" tekrarı -kanın- "ses" metaforunu cisimleştirmiyor mu?

Eleştirel Günlük said...

Usta haklisin. Boyle daha iyi oldu. Estetik boyutu uzerinde fazla kafa patlatmadan cevirmistim. Ceviride de o denli tecrubem var denemez ya. Iste boyle gaza gelince, curet ediyorum. Mesela siire adini "boya" terimi de damdan duser gibi giriyor siire. Yani sairin duvarlara kaninin rengiyle hayat ve ses verisi ve gardian-asker takiminin kaynagi arayisi da tam oturmus degil. Ne boyasi caba dedirtiyor okuyucuya. Cevirinin etigini pek bilmedigim icin kalkip kendi basima siiri de yazmak istemiyorum acikcasi... Acaba yunanca aslinda kimbilir nasildi siir kimbilir (belki yunanca bilen birileri okur da bildgilendirir bizi)...

cüneyt uzunlar said...

yunanca aslı varsa sende sorarız arkadaşlara?

aradığımda benim de karşıma ingilizcesi çıktı.

Eleştirel Günlük said...

Cok sagol usta. Bende de yok. Ararim ama.