Pages

May 4, 2009

Polis ve şiddet

Bir gencin bir sürü polis tarafindan dakikalarca vahşice dövüldügünü bi mahalle sakini görüntülemisti ve yine bir kez daha gördük polisin nasil görevini yerine getirdiğini. Ama yine de bir sürü kalın kafalı gerçekliği bir türlü görememktedir. Görmek istememektedir diyemiyorum çünkü inaniyorum ki gerçekten bunların kapasitesi yok. Hala bu ülkede bunca keyfi ve sistematik iskenceye, adam öldürmeye, yargısız infaza, dükkan basmaya kadar varan olaylardan geçilmezken hala bazıları polisin şiddetini aklamaya çalışıyorsa orda durup tartışılacak hiçbirsey yoktur. Bu adamlar apaçık kalın kafalıdir. Içselleştirdikleri şiddet kültürü ve faşizan devlet anlayışı onları mongol düzeyine indirmiştir.. şöyle diyor bir çoğu:

“Kaldırım söküp banka, dükkan, atm lere zarar verip polise taş yağdırsınlar sonrada polis güç kullanınca orantısız güç diye bir bardak suda fırtına kopartılıyor.”
“birileri polislik ne demek ne yapar kendine taş atana çiçek verir gibi laflar edip durmasın onlar da insan etten kemikten ve sinirden yapili bir insan”
“kendilerine monotolf kokteyli atanlara çay mi ikram etseydiler ?”
“kimbilir ne yaptılar da dayak yediler.”
“polisin sabrı bu kadar.”
“30 yaşımdayım, hiçbir polisten zerre şiddet görmedim.”
“bir bildikleri varki bunu yapmışlar.”

Görüldügü gibi bütün mantıklar korkunç düzeyde otoriteyi koşulsuz savunan ve şiddeti ta ilk elden onayan yapıdalar. “Bir bildikleri var ki yapmislar” mantığı polisin her koşulda, ne yaparsa yapsın mutlaka haklı bir gerekçeyle yaptığına olan sarsılmaz bir inancı simgeliyor. Polisin kendilerine atılan şeylere karşılık gül atmayacağı inanci ise kesinlikle polisin bir hukuk devletindeki görev ve sorumluluklarından bihabersiz bir inancı gösteriyor. 30 Yaşında olup da polisten zerre kadar şiddet görmediğini söyleyinin ise 30 gram bile aklının olmadığı kesin (Ortalama bir yetiskin beyni 1300 gramdir ).

Şimdi bakın, çok klişe bi laf olacak ama, polisin görevi güvenligi sağlamaktır. Gűvenlik de şiddetle sağlanmaz. Bakmayın ananız, babanız, öğretmeniniz, komutanınızın sizi hep dayakla yola getirdiğine. Şıddet şiddeti doğurur. Bir de bui gűvenlik işi öyle bir iştir ki suçluyu bile kapsar. Biliyorum zor olacak anlaması ama, yine de söyleyeyim, yani polis suçluların güvenliğini de sağlamakla yükümlüdür.

Hep derler ya polis suçluları yakalar. Yok! Polis zanlıları yakalar. Mahkeme suçlu bulana kadar o kişi zanlıdır. Suçlu değildir. O halde suçlu dahi olmayan birini polis nasıl döver, ya da şiddet uygular? Uygulayamaz. Çűnkű eğer bu şiddeti onaylarsanız herkes gibi siz de bir gűn hiç suçunuz yokkan zanlı olabilirsiniz. Işte bunun için mahkeme vardır. Bunun için yasa vardır. Polis işte bu çok önemli görevi yerine getirmek için eğitim görmüş, alet ve hırdavatla kuşatılmıştır.
Yani toparlarsak; Polis yargi gücü değildir. Yani polis ceza veremez insanlara. Insanları yargılayamaz. Polis ahlaksal ve ideolojik kaygılarını işine yansıtamaz. Polis öfkesini işine karıştırmaz. Eğer yaparsa o da yasa karşisinda zanlı olur, suç işlemiş olur. Şimdi bir insan bunları anlayacak kadar zeki değilse, bu görevi hakkıyla yapacak kadar cesur ve yiğit değilse, ve “sağlam sinirlere” sahip değilse polislik yapmamalıdır. Yani bana taş atıyor ben ona gül mü atacaktım diyemez. Belki gűl atmayacakasın ama şiddet de uygulamayacaksın.

Varsayın ki siz tuvalette çalışıyorsunuz. Siz kalkıp insanlara "Sıçmayın ya!" diyemezsiniz. Adamlar sıçacak ve sen temizleyeceksin, hem de adamlara kűfűr etmeden hem de adamları dövmeden. Bu senin işindir. Aynı şekilde polislik yasa karşısında suçlu olanları alıp hukuğa teslim eder. Suçlu yasalarca cezalandırılır. Bakın yasada adama şu kadar dayak at diye bir şey bile yoktur. Yasada dayak yokken dayak atarsan bunun adı işkencedir. Tamam mı? Yani bu da suçtur… Yani sen de suçlusundur ve mahkemede yargılanıp cezanı çekmen gerekir.

Bakın daha yeni okudum gazetede. Yani nebileyim sonra sadece doğduğunuz memleket yűzűnden bile “duran taksiden dűşűp hem ayak bileğinizi hem de burnunuzu kırabilirsiniz!” sonra söylemedi demeyin sakın…

7 comments:

Eleştirel Günlük said...

D. Sagol Altan'in yazisi icin. Guzel dile getirmis...

Altan'in dedigi gibi kotu orgutlenmis bir devletin polisi bunlar. Ve polisligi kendine verilmis bir gorev ve sorumluluktan ote bir guc gibi goren ve bu gucu milliyetci, erkek-egemen, ve tutucu ideolojisinin hizmetine sunan polis tipi ile karsi karsiyayiz. Bu nedenle ben nerde polis gorsem kendimi guvensiz hissederim... Senin deyisin de cok hos: tenhalarda menhalarda ... Gerci tenhalara dahi ihtiyac duymuyor bunlar yav. Baksaniza kameralarin oldugunu bile bile yapiyorlar yapacaklarini....

Ebru said...

Yolumu kaybetsem bulmamın tek şekli polisten yardım almak olsa yine sormam. Özellikle Yunus ve Memoliler sinirimi oynatıyor fena halde.

Eleştirel Günlük said...

Ne kotu! Oysa insan polise guvenmek istiyor...

Ha bu arada senin uzerine blogger baskisi kurmak icin senin benim listedeki adresini degistiriyorum. O fasist siteyi kullanma artik yahu....

Ebru said...

Boş bir sayfaya yönlendiriyor:) becerebileceğimi sanmıyorum blog!!! Bir süre daha idare edin olmaz mı eski haliyle. Halledeceğim.

yarabandı said...

Son paragraftaki örneklemeni beğendim. Enteresan olmuş :)

Eleştirel Günlük said...

Ebru biraz ugrassan becerirsin. Bana sorabilirsin sorularini...

Eleştirel Günlük said...

Sagol Yarabandi...