Pages

Jul 29, 2009

Andımız Kaldırılsın!

Milli Eğitim Bakanlığına,
İlköğretim okullarında her sabah okutulan “ÖĞRENCİ ANDI”nın insan haklarına aykırı beyanlar içermesi nedeniyle kaldırılmasını istiyorum.

2009 – 2010 eğitim öğretim yılına; ideolojik devletin ideolojik eğitimi yerine, farklılıkları zenginlik olarak gören özgürlükçü bir uygulamaya bırakmasını istiyorum.

Türkiye Cumhuriyeti, Türk etnik kimliğiyle beraber, otuzu aşkın diğer etnik kimlikleri barındıran, çok kimlikli ve çok kültürlü bir ülkedir.

İlköğretimde her gün okutulan “ÖĞRENCİ ANDI”nda; “Türküm” ile başlayan ve “varlığım Türk varlığına armağan olsun”, “Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.”, “ ve son olarak “Ne mutlu Türküm diyene” ifadeleri, Türkiye Cumhuriyetinin çok kimlikli yapısına uymamaktadır. Bu ifadeler “Türk” ırkını esas alan, Türkiye’deki diğer etnik kimliği görmezden gelen hatta asimile sonucu doğurabilecek ifadeler olmakla birlikte ideolojik devlet algısını küçücük çocuklara dayatan beyanlardır.

Çocuklarımız Ne Türklüğe nede başka bir ırka varlıklarını armağan etme andını içmek zorunda bırakılmamalıdır. Çocuklarımız küçük yaşlardan itibaren bir ideolojinin kalıplarına sıkıştırılan insanlar olmaktan çıkarılmalıdır.

Sonuç olarak; Türkiye’deki tüm etnik ve diğer kimliklerin özgürce var olma, farklı ırkların ve ideolojilerin kendilerine dayatılmadığı özgür bir ortamda yaşama hakkı olması gerektiğini düşünüyorum.

Tek tipleştirici ve farklılıkları yok sayarak ideolojik nitelik taşıyan “Öğrenci Andı”ın yeni eğitim öğretim yılında kaldırılmasını talep ederim.

5 comments:

Ebru said...

'Varlığım türk varlığına armağan olsun' özellikle burası. Kesinlikle imzamı atarım. Bunun devamı da askere gönderirken 'türkiye seninle gurur duyuyor' ardından da bir evladım vardı vatana feda olsun. Her yaş için durmadan durmadan saldırı.

Eleştirel Günlük said...

Sadece bu and degil daha neler neler var...

zihni örer said...

Geçen ay bir blogda aynı konuyu yine tartıştık. Eleştirel'in yorumuna benzer söz ettim, savaş koşullarının ve eğitim düzeyi düşük bir halkın nabzını tutarak yazılmış bir and'ın düşünen ve özgür beyinler için biraz gülünç kaçtığını demiştim.
Aslına bakarsanız, türklük-kürtlük-ve başka benzer şeylik pek umurumda değildi. Hepsine insan paydasından pakıyordum. Bu yüzden içinde etnik-ırk-kavim vb. adların geçtiği cümleler yerine, hepsinin yaşamsal alt yapı ihtiywaçları aynı değil mi ki! Öyleyse Maslowun sıraladığı ihtiyaçlar hiyerarşisinin ilk basamağında boğulurken, 3. basamkataki (sosyolojik konuları) öne almak ne kadar doğru bilemiyorum. Kafam bu konuda oldukça karışık. Aslında tartışılması gereken önemli bir konu ama, neresinden tutacağımızın önceliği yitik.

Ebru said...

Olmaz mı dünyanın en kötü bestelerinden biri olan İstiklal marşı da zorla ezberletilmiyor mu, gençliğe hitabe tabi bir de.

Eleştirel Günlük said...

Resmi ideolojinin gucu insanlari farkinda olmadan kendi carkinin donmesine hizmet ettirmekdi ya ve bir de bu bilmeden yapilanlar da en kok salanlari oluyor ve degistirmesi de o denli guc oluyor. Bu nedenle andimizdan ote andimizi soyletmek icin polislik yapan ogretmen ve idareciler daha bir korkutucu geliyor diyecegim ama derecelerini karsilastirmamak da yarar var. Bu nedenle bir de bunlar var demeli. Yani sinifda kendi otantikligi icinde olanlar da var: Mesela

Mesela sorunun cevabini bilen ogrenciyi en one oturtma odul ve ceza mekanizmasinin bir uygulamasi ama ozunde dislayici bir tutum. Cocugu orda kaybediyorsunuz zaten.

Sonra babanin meslegi ne? Ayaga kalkip tek tek soyler cocuklar benim babm budur, susur diye. Babam subaydir diyenlerin boburlunmuslugu ve kapicidir ya da iscidir diyenin ezilmisligi hep hissedilir. tabii bir de ogretmenin babasi guclu olana davranislari degisir. Bir baska yonu de anneleri dislamasidir. Anneler calismiyor cunku. Yan gelip yan yatiyorlar...

Ogrencilerim anlatmisti bir manyak hocalari varmis ben okula gelmeden once. Ortaokullu cocuklari yaramzlik yapti diye doverken soyle dermis: Sen beni dinlemezsen, ben muduru dinlemezsem, mudur milli egitimi dinlemezse, milli egitim kaymakami dinlemeze, kaymakam valiyi dinlemezse ne olur bu memleketin hali. Ilk tepkim gulmek olmustu. Deli fikrasi olur ya oyle birseydi iste bu. Ama benim cocuklarim zekiydi, "hocam butun develet protokulunu sirasiyla ogrendik o sayade" derlerdi...

Bir de Ataturk'un fotografi her sinifta. Ulan ne korkunc resimdir o oyle... Gozleri cakmak cakmak yanan bir adam buyuk kardes gibi, gardian gibi, ispiyoncu gibi, canavar gibi gibi gozetler sizi oradan.... Ondan parcayi kurtarsan yukarda herseyi goren duyan Allah var. Allah da develete calisiyor zaten.

Yani egitim egitimin disinda hersey nerdeyse. Oylesine ki ne kisilik birakir insanda ne onur. Alabildigine babaerkil,alabildigine sinifci, alabildigine militarist, alabildigine dinci, alabildigine homofobik, alabildigine anti kominist, alabildigine geleneksel, alabildigine adaletsiz, esitliksiz... Sonra bakinca Milliyetin ana sayfasindaki haberlere ee daha kotu de olabilirdi bu egitimden gecmis insanlardan olusmus bir toplum deyip polyanacilik yapiyorum.

Zihni hocam insanlara insan ya da Maslowun hiyerarsisinden paydasindan bakinca insanlar icin onemli olan bazi seyleri ister istemez disliyor oluyoruz. Benim anam derdi ki "ogul insanin neresi agriyorsa orasi tatlidir" Yani biri icin cinsel kimligi cok mu cok onemli olabilir. Bu durumda sinif savasimini one getirip bireyin yasadigi - ve ne derecede yogun yasadigini biz de bilemeyiz - kimlik sorununu ikincil dereceye itmemeli. Maslowun hiyerarsini de kendi doneminin iyi bir calismasi diye bakmali. Ben Maslowun hiyerarsisinin alt edildigine ilk olarak Diyarbakir zindaninda insanlarin kendini yakarken "atesi harlandirin" "atesi sonduren haindir" dedigini duydugumda inanmistim.