Pages

Mar 25, 2012

Bahar Bayramı mı?

Herhalde şaşırmaktan usanmayacağım. Bu nasıl bir şeydir bőyle; şu egemen ideoloji nasıl bir hikmete sahiptir ki en salakça, en aptalca, en çocukca taktiklerde dahi kalabalıkları kandırmayı beceriyor.

Newroz’dan sőz edeceğim; hani uzun yıllarca yasaklanan, kutlanması suç unsuru sayılan, bir sűrű insanın őlűműne ve tutuklanmasına sebep olan Newroz’dan. Onca uğraştan sonra egemen ideoloji baktı ki başedemiyor, bari ben kendimce rengini, biçmini, anlamını vereyim dedi. Ve koca Newroz bir anda Nevruz oluverdi. Bahar Bayramı oluverdi. Birden bire Tűrklerin bayramı oluverdi. Ortadoğu toplumlarının bayramı oluverdi.

Merak ediyorum hiç hesapladılar mı acaba “yahu ya birileri sorarsa; eee bunca yıldır niye kutlamadık?” diye? Ya da dűşűndűler mi acaba “sahi birileri merak eder mi acaba; bunca zulum hep bir bahar bayramı kutlanması için miydi?” diye? Eminim o yıllardır yoğurup yoğurup biçim verdikleri kalabalığın ittiatkarlığına gűveniyorlardı. Oysaki insan zekasını aşağılayan bir durumdu. Ama ne hikmetse kimseler űzerine de alınmıyordu bu aşağılanmayı. Eee alışmışlardı nasılsa; Atatűrkten, Inőnűden, Kenan Evren’den, Turgut őzal’d an beri herşeye alışmaya alışmışlardı. Herşey kolaydı da bir tek harf bűtűn işi bozuyordu. Şu lanet “w”. Yani o “w” olmasaydı ne kadar da kolay olacaktı işler. Işte o tek harf on yıllardır kuzu kuzu ittiat eden kalabalığa bilişsel ve işitsel dűzeyde oldukça bir zorluk çıkardı ve sosyal medyada birileri cesaret gősterdi de sormaya başladılar; “Nevruz” mu “Newroz” mu diye. Kahretsin, bir de çoğunluk “w”u da telafuz edemiyor. Ingilizce’de de bu yűzden gűlűnç duruma dűşműyorlar mıydı sanki? “West”i “vest” diye sőylűyorlardı. Bi de “van minűt” diyordu başbakanları.

Oysaki sorun o kutlanmak istenin şeyin ne adla adlandırıldığı değil ne olduğu idi. Ne anlam taşıdığı idi. Őyle masa başında uydurulumuş mevzuatlarla, isim değiştirmelerle bir kűltűre ait şey değiştirilebilir miydi? Değiştirilmesi oldukça gűçtű tabi. Işte bunun için herkes kendi payına dűşen rolű en iyi biçimde oynayacaktı bu parodide. Ve ilk olarak, kalabalığın vekili olan, devamlı takım elbise giyen (ki hem kendi kendilerini hem de kalabalığı bu elbise ve kravatla o kalabalıktan űstűn olduğuna inandırmış olan) koca koca adamlar, en sexi ponpon kızlar edasıyla mangal ateşi űstűnden elele tutarak ve ceketlerinin düğmeleri ilikli olarak atlayacak ve o kalabalığı gerçekten de bir bahar bayramı kutladığına inandıracaklardı.

Bunca yıldır kutlanması yasak olan, şimdilerde ise devletçe kutlanması yasak olmayan ama aynı zamanda bu bayramı kutlamak isteyen asıl insanlara yasak olan şey sadece bir bahar bayramı olabilir mi? Bunca şarlatanlıktan, bunca zulumdan, bunca kandan sonra o şey bayram mı olur? Bayram bile olsa bahar mı olur? Bunca trajedidn sonra biliyor musunuz ne olur o? Olsa olsa kutlamayı beklemenin bayramı olur. Kurtuluşun bayramı olur. Başkaldırının bayramı olur. Ve adına ister Nevruz deyin, ister Newroz, ister Ingilizce, Fransızca, ya da őzbekçe bir şey deyin, o Kűrtlerce kullanıldığı ve Kűrtlerce kutlanılmak istendiği sűrece o sizin dediğiniz “Bahar Bayramı” olmayacaktır. O beklenen őzgűrlűğűn ve kurtuluşun bayramı olacaktır.

3 comments:

Ebru said...

Ve nasıl da çirkin görünüyorlar.
TRT'nin Kürtçe yayın yapan kanalına rastladıkça aynı soruları soruyorum. Neden peki?
Herşeye rağmen Newoz Piroz Be... Onlara rağmen,çirkinliklerine, zulümlerine rağmen.

derbay said...

90'larda yakılan gemilerden biri; önce X ve W'yi bahane kılıp yasak et, sonra olmadı "bu bayram zaten bizimdi" de, baktın hala asılıyor mu Kürtler, varsın "terörist bayramı" de. Devletin, çok kültürlü bir toplumu, bu toplumu oluşturan öğeleri ve özellerini hiçe sayması, kabullenememesi ve dışlaması en büyük gaftetiydi.

Sırrı Süreyya Önder ne güzel dedi geçenlerde; "devletin halkın bir kesiminin değer biçtiği, özel kıldığı, önem atfettiği bir güne "bugün kutlama bu gün kutla" demek gibi bir görevi var mı"

zihni örer said...

O ateşin üstünden atlarkenki hallerini görünce inanın ki kusasım geliyor. Ancak bu kadar sahte, zübük olunabilir.
Birşeyin kutlanmasına bir milyon kişi nasıl karar vermişse, saygı duymak şarttır. Bir başbakan 300-400 bin oy ile milletvekili seçiliyor, bütün kararları etkiliyor. 1 milyon kişi bir başbakanı etkileyemiyorsa, "sizin demokrasinize de, ......"