Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın vahim gururu, tüm yurtta ve dış temsilciliklerde sallanan Türk bayrağı eşliğinde dalgalandırılırken, manşetlere taşınan 'koltuğa oturan çocuk' parodilerinin gına getirdiğinden bu yıl da bahsedilmeyecek şüphesiz.
Siz de nasıl hatırlarsınız tahmin ederim. Esasında hepimiz aynı ezberi yaptık. Her sabah idi, sıcakta soğukta, yağmurda çamurda, karda boranda. Ne mutluydu, pek güzeldi Türk olmak.
Bir köye suyu, elektriği ve dahi adaleti getirmemiş olan devlet; bronz bir büstü, ay yıldızlı bir bayrağı ve "Ne mutlu Türküm diyene" tabelasını kendinden evvel gönderir, kapısına astırıverirdi ahırdan bozma dört duvarın.
Öğretmeye yemin etmiş gençler, unutturmaya ant içip öyle girerlerdi o okul bile denmeyecek derme çatma sınıflara. İlk ders, unutturmaktı; Kürt'ü, Kürtçe'yi, sitranı, kilamı, yediği ekmeği, soluduğu havayı...
Hiç usanmaz, tekrar ettirirdi: "Varlığım Türk varlığına armağan olsun..."
Varlığımız armağan olsundu uğruna. Sağ olsundu, iyi ki vardı ulu Atatürk.
No comments:
Post a Comment