Iki ya da üç kişi vardır otobüste. Bütün pencereler açıktır. Alnın pencereye dayalıdır evlerin karanlık ya da loş ışıklı pencerelerini seyredersin. Aklından geçen birşey yoktur. Sadece varolduğunu hissedersin. Serin rüzgar okşar bedenini. Saçlarında dolanır ince parmakları, sonra gőğsünü. Bedenini keşfeder yeniden seversin...
Bir dize eskilerden bir hançer gibi saplanır belleğine: Sonsuz anda gizlidir.
Aşıksındır artık. O silüete aşıksındır. Sonsuz bir çatışkıdır yüzünü camdan alıp-almamak. Dőnsen o büyü bozulacak. O büyü bozulsun istemiyorsun. O yureğinde titreşimle nasıl da sevmişsindir o yorgun yüzü. O bakımsız-güzel eli.. Eli silüette de degildioysa. Elleri Saman Sarı'sının şamdanlara benzeyen eli de degildir. Deterjandan çatlamış bir el. Bütün herşeye rağmen güzel bir el..
Otobüs camının karanlığında varlığının sonsuza karıştığını hissediyorsun. Onu sonsuza kadar seveceksin artık. Ve hani o her durakta őlümsüz bir aşk edinen o çılgın Murathan gibi, sen de kendine bir aşk edinmişsindir. Ve o da Murathankiler gibi ne denli sevildiğini hiç bılmeyecek. Silüet koyarsın adını. Silüet…
Karanlığınla başbaşa kalırsın. Yalnız kalırsın.
Rüzgar daha da serinlemiştir. Üşürsün. Otobüs seni gideceğin yere gőtürsün istemezsin. Başka bir şehire gőtürse. Başka bir Izmir'e...
3 comments:
İzmir gecelerinin son ulaşım araçlarıdır bu otobüsler.
"Teselli Otobüsü" diyor İzmir'liler bu son otobüslere.
Bazen bir işçinin, bazen de Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde içmiş bir sarhoşun son ulaşım, son teselli araçlarıdır.
O yolculuklarda hayaller vardır gerçekten. Serin rüzgara bırakıp düşleri, savrulur kişi oradan oraya. Bir başka yüreklendirir, duygulandırır yüzüne vuran serin yel insanı.
Neden Ankara'da saat gece yarısını vurduğunda artık toplum taşım araçları çalışmaz. Neden insanlar taksilere (gece tarifesini, gündüz açar mısınız diyerek) mecbur bırakılır.
Bu İbne Melih GÖ(T)LEK içmemizi de istemiyor diye düşünürüm hep. Ülkenin başkentinde saat 12.00'de hayatı bitirirmek için ne gerekiyorsa yaparlar. Karanlığa ve polise teslim ederler sokakta kalan son insanları.
Ama bilmezler ki karanlık, bozuk düzenin durduğu, sistemin çarklarının yeni günü beklediği, kendini özgürlüğe bıraktığı zamanlardır.
En azından benim için öyle...
Ankarayi hic sevmedim ben de...Zaten Izmir'de belli bir sure zaman gecirdikten sonra Ankara'yi sevmek olanak disi gelir bana...Ankara'dayken Ankara etimde bir kiymik gibi agridi hep...
Ankara büyük bir köydür ortacagdan kalma...
inmese ya. inmese hiç...
Post a Comment