Türkiye’deki devrimci hareket bir çok yőnüyle őnemlidir. Őnemli yanlarından biri, őrneğin, halkın ilk defa kendini bir güç olarak hissetmesine sebep oluşudur. Bunu yaratan faktőrlerden biri insanların kafalarında oluşan ve somutlanan sınıf kavramıdır. Sınıf kavramı Cumhuriyet devriminin halkın üstünde yarattığı insan-dışılaştıran baskıcı yapının bir anti tezi gibidir nerdeyse. Çünkü Turkiye Cumhuriyeti “sınıfsız” bir toplum olarak yutturulmuştu o herzaman canını vatan için verecek memleketin “gerçek effendi”lerine. Artık yağma yoktu. Kendilerinin de iktidar aygıtında sőz sahibi olmalarını istiyordular. Emeklerinin hakkını istiyorlardı. Sőmürüsüz bir dünya.
60 kuşağı ve o kuşağın gencecik çocukları ne yapmıştı biliyor musunuz? Hep aşağılanan değersizleştirilen, kendine őzsaygısı ve güveni ayaklar altına alınan kőylü ve işçi sınıfı ilk defa kendisini devlete, askere, ve yapay yaratılmış burjuva sınıfına gőrünmez bir kőlelik bağıyla bağlanışından kurtulabileceğini algılamıştır. Kendine güveni gelmiştir. Hatta o derece ve őylesine ki hep uzaktan gizli gizli düşünü kurup geceleri terlettiği o burjuva kızı Aysel’e "Aysel git başımdan ben sana gőre değilim... "
Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün /
Dağıtır gecelerim sarışınlığını /
Uykularımı uyusan nasıl korkarsın, /
hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
Diyebilecek kadar ironik ve ukaladır artık.
Hatta o derece ve őylesine ki o hor gőrülen işçi ve kőylü çocuğun őz güveni őylesine gelişmiştir ki, kendini çarlik dőnemine gidip yaşam karşısında metaya dőnüşmüş, kendine, emeğe, ve aşka yabancılaşmış Nataşa’yi bile kurtarmak isteyen yeni cağın proleter kahramanı olarak gőrebilmektedir. Devrimcidir. Ilericidir. Gelişime ve değişime açıktır. Yiğittir. Geçmişi őgrenmiş yarının ise neyi getireceğini tarihsel dialektikten cıkarsayabilmektedir artık. Sevgi dolu bir savaçıdır. Romantiktir de.
Nataşa’ya “hazır ol” der. Gidip kurtaracaktır Nataşa’yı. Bu őyle “tepeden inme bir emir” olmadığı gibi Nataşa’nın ayaklarına kapanan bir yalvarış da değildir. Bu “Eğilmez başların, bükülmez bileklerin, yani tarihin, durdurulmaz emridir.”
Işte őzgür olmayı hissetmek bazan bu kadar hayalperest, hatta ajitatif, sloganvari, evet biraz arabesk, ve vulgar yapabiliyor insanı. Hele de Siverek’teysen 1960’larda. Marx’ı okuyorsan mum ışığında gizli odalarda. Güzeldir. Güzeldir.
Işte o şiir: Nataşa
2 comments:
"Seni kaybettiğim dünyalarda bulmak istemiyorum"
....
Tüm insanlardan sakladığım, ve ellerimle göklerine pençe pençe yıldızlar astığımız dünyamızdayız.
.....
Ne isanın 12 havarisi, ne muhammedin 4 halifesi, çözemedi bu sırrı.
Bütün mesele bu...
valla cozeriz cozmesine ama gel gor millet kicini yerinden kipirdatmiyor hocam :-)
Post a Comment