Pages

Mar 19, 2009

Newroz Piroz Be!

Hiç içimden gelmiyor coşkuyla söylemek artık: Newroz Piroz Be! Uğur, sevgili çocuk, nasıl söyliyeyim aha böyle bir dűğűm yapışıyor bağazıma, yoğun mu yoğun bir duman kafamda beynimde. Hiç bir şey net değil. Hiç bir şey.

He kurban, demirci Kawa, ateşinin kűllerinden can bulan Mazlum. Eyvallah da, ya bu çocuk Uğur? Lo ben hangi ideolojinin kavramsal kargaşasına sığınıp yitirtirim bu kara yasımı, yűreğimi rahatlatabilirim nasıl. Lo hangi ideoloji aklar bu ölűmű? Işte dilim yetmiyor Kűrtçe ağıda? Kűrtçe bilmem ki ağlayayım. Tűrkçe desen peşkeş çektirilmiş uygarlık yarışına. Biraz Izmir biraz Siverek lehçesi dilim. Lo seni seni niye vurdular Uğur lawo?

Artık “Newroz Piroz Be!” diyemiyem haaaa. Yilmaz abi "ölűme tili li" de diyemiyem.

anlamıyorlar biz yoksak
gökyüzü çıplak kalır
kentleri susuşlar kanatır
beni gömmeyin susmaya gömülmeyin
susmak yanılsamadır

ölüme de tilili ölüme de tilili
tilili ölüme de ömrümüz

Koy bizsiz gökyűzű çıplak kalaydı loo. Biz olmasak da Yilmaz abi. Gökyűzű çıplak kalaydı da bu ölűmű yaşamasaydık.

Uğur okula giderdi. Top oynardı. Taş atmazdı kuşlara. Polise atardı belki.

Yaşasaydı da keşke şimdi, ne bileyim, polise taş atmaktan yargılansaydı. Ama öyle alçakça, öyle sapıkça, öyle namussuzca, öyle canice katledilmeseydi loo. O kadar gűnahsızca ölmeseydi ha! 

Ben sebepsiz kalmasaydım “Newroz Piroz Be!” demek için….

11 comments:

Anonymous said...

Kürtçe ıslık çalıyor diye suçlama yapan ülkeden kürtçe konuşarak açılış yapılan ülkeye. Sevinelim mi üzülelim mi??? Yine de Newroz Piroz Be...

Anonymous said...

iyi bi de aglataydin bizi EG!

Poema Insurrectum said...

Sana ne demeli? Başından söyleyeyim ben kürt değilim. Ve bana göre, onursal bir hareketin, ideolojiyle falan da alakası yoktur, eğer öyle olsaydı bugün hala insanlar ölüyor olmazdı yanıbaşımızda. Erdemini de kanıtlamaya gerek yok. İnsanın insan gibi, insana yakışır şekilde yaşamak istemesiyle ilgili bir şey işte, biliyorsun.

Çok değişimler oldu, sen bilirsin ne demek istediğimi. Değişim olmaya da devam ediyor. Eğer hala ölüyorsa birileri buna rağmen, burada idraki zorlayan bir sorun var demektir. Ne demeli bilmiyorum üzerine.

Bugün içeride yatmış bir arkadaşla konuştuk biraz bu mevzu üzerine; bir arkadaşı ona "Bugün eğer Amed'de saat 12'den sonra yürüyebiliyorsak arkamıza bakmadan ve kürtçe konuşabiliyorsak, bunun için içeride yattığım hiçbir günden pişman değilim." demiş. Bir şey diyemedim arkadaşa, ne denmeli bilmiyorum.

Tugc said...

Ölümü aklayacak ideolojiler de vardır elbet ama kana bulanmış ideoloji nasıl desteklenir? Üzerine kan sürülmesinden bu kadar korkan insanoğlu niye bunları destekler?
Ölüm hiçbir şeye çare olmamıştır, olmayacaktır. Ama yaşatmayı isteyenler niye bu kadar azdır? Bu kadar mı önemli bu toprak?
Sözüm kalmıyor ya, sinir oluyorum.

Tugc said...

Birarada yaşayabilmek niye bu kadar ağır geliyor insanlara, anlamıyorum, bunu anlayabilenleri de görmek dahi istemiyorum. O öldürenlerin yüzüne bakıp , bu kadar insanın ölmesine değer miydi demek istiyorum.
Hala ölüyorlar, hala herkes ölü topluyor ve sessizleşiyor. Daralıyorum.

Poema Insurrectum said...

Bu arada, EG, ben senin youtube dinletilerini şimdi gördüm, dinledim; sesinde bir tanıdıklık var. Eski televizyon sesi gibi... Demirkubuz filmlerinde olur ya hani, ses geriden gelir. Anlatamadım ama anladığını umuyorum.

Eleştirel Günlük said...

Poema Insurrectum,

Eski televizyon sesi ne demek bilmiyom umarim iyi bir seydir:-)

Demir'in filimlerini de seyretmedim. Su andan sonra seyretmeye calisacagim. Listeme aldim. Onu da iltifat olsun diye soyledin diye kabul ediyor ve tesekkur ediyorum... :-)

Poema Insurrectum said...

Yahu siz niye böyle olmuşsunuz anlamıyorum (Blog'da tanıdıklarım), birileri gelip gelip size kötü şeyler mi söylüyor nedir? Yok ağabey kötü olur mu hiç, çocukluktan kalan bir tını işte, hatırlarsam söylerim kim olduğunu. Demirkubuz daha önce hiç izlemediysen, sana tavsiye C Blok'tan başla (yani kronolojik olarak izle) ki tadı daha güzel çıkıyor. Çoğu filmini seveceğine eminim (eğer reel ve minimal senaryoları sevmiyorsan o başka) çünkü güzel bir kafaya sahiptir Zeki abim... Özellikle Masumiyet ve Yazgı (ki bu filmi Camu'nun Yabancı romanından adapte etmiştir) favorimdir. Bakalım sen nasıl bulacaksın, izleyince söyle, konuşalım!

Eleştirel Günlük said...

Poema Insurrectum sagol guldurdugun icin. Sen yenisin buralarda oyle mi? Bilmiyorsun abi sen. Sen daha toysun. Buralar jungle (balta girmemis ormanlar gibi yani) valla...

Saka saka! Yok yahu bazan yazi'nin ne soyledigini anlamak zor oluyor, Yanlis anlamalar falan. Iste bunun icin ya bir yerinden tutup varsayimlarina katarak cevap veriyorsun (o zaman birileri gelip kotu seyler soyluyor sen daha kotu seyler soyluyorsun falan filan) ya da benim gibi soru formunda iletismeye calisiyorsun...

Demirkabuz'u izler izlemez haberdar ederim konusuruz...Tekrar tesekurler...

Poema Insurrectum said...

Sözlü iletişimsizlik en üst raddedeyse, yazılı da olması normaldir. Kendim de yapmama rağmen bazen, belirtisiz cümlelerden nefret ediyorum. Hele ki böyle ortamlarda insanlar ne istediğini, ne isteyeceğini kesinlikle söylemeli diyaloglar içerisinde. Yoksa jungle da olur swamp da...

zihni örer said...

Ne desem ki, sözün değil öfkenin konuşacağı yerler bu konular!
Ana avrat dümdüz gidilecek yerler.
Nevruz ve ölüm, ölüm ve çocuk öldürmek...
Birbirlerine ne kadar zıt anlamlar ve kavramlar!
Bu zıtlıkları toplumların sembolik adlarıyala, yani türklük ve kürtlükle izah etmek insanı enayileştirir gibime geliyor.
Egemenliğin omurgası "bir düşman fobisi" üzerine kurulacaksa, bu her dönem değiştirilebilir. Bezen komonis olur, bazen eylemci fabrika işçisi olur, bazen yunan-ermeni düşmanlığı.... ama biri mutlaka olmak "zorundadır"!
Kahrolsaı "koyun-çoban" ilişkisinde düğümleniyor sorun!