Pages

Oct 6, 2009

Halkın Düşmanları (HADÜ) Örgütü

Iyi ki düşlerimiz, fantazilerimiz var. Yoksa nasıl baş ederdik zavallılıklarımızla, korkularımızla, gücümüzün yetmediği fantazilerimizle... Rambo gibi olmayi içinden geçirmeyen kaç kişi vardır zulum ve haksızlığın karşısında? Ya da Süpermen gibi?

90lı yılların başları değil miydi o her yargısız infazdan sonra halk sokaklara dökülür istiklal marşı okurdu. Çıldırırdım öfkeden. Intihar bombacısı olup içlerine girip bombayı patlatmak isterdim. Herhalde böyle kanalize ediyordum öfkemi. Biliyorum tam bir çözüm değilse de geçici bir rahatlama sağlıyordu bu güpe gündüz düş kurmalar.

Bugün de o sevgili vatandaşlarımız ve esnafımız IMF’yi protesto eden gençleri ellerinde sopalarla kovalamışlar. Bir gizli örgüt kursaydım keşke diye geçti içimden. Gizli örgüt: Adı, Halkın Düşmanları örgütü. Her eylemden sonra o sevgili halkıma “hadi bakalım!” nidasını çağrıştırsın diye kısaltılmasını da HADÜ yapardım.

Ne tür eylemler mı yapardı örgüt? Bilmem! Öyle sıradan eylemler olmamalı. Yaratıcı şeyler olmalı. Hatta yaratıcı biri bile işe alınabilir.

14 comments:

Tugc said...

Beni en üzen ve sinirlendiren görüntü oydu televizyonda. NAsıl hınçla vuruyorlar, nasıl sıkıştırmışlar kenara... Evet, bankaların taşlanması beni hiç de rahatsız etmezken, masum esnafın dükkanlarının yıkılmasını doğru bulmuyorum, üzülüyorum yine fakirleştirilmiş adamlara olan oluyor, zarar onları gelip buluyor diye. Ama sonra alakasız halk desteğini, hınçla polise destek halde görünce sinirlerim bozuluyor. Adamın biri polise 'gaz atmayın, biz mahvoluyoruz' diyordu ama bunun için yalvardığı adama yardımcı oluyor... İçim kaldırmıyor...

EKMEKÇİKIZ said...

Eleştirel Bey,
Yazdıklarınızda tümüyle haklısınız.
Ne var ki, dünkü rezaletle ilgili ufak bir saptamam var (benim blogda da yazdım), dün sonraki rezaletler bazı tiplerin (provakatör veya haydut) kırması, parçalaması, yakması bir şekilde kışkırtması ile oluştu, hiçbir şekilde onaylamadığım dayak ve polisin sonraki saldırısı bunun üzerine oldu.
Böylece, değil kavga savaş bile çıkarmanın ne kadar kolay olduğunu anlamış oldum.

Ebru said...

'Kontrolsüz güç güç değildir'
Valinin konuşmalarını izlerken bahsettiğiniz örgüte anında üye olabilirdim. 1996 yılıydı galiba yök eylemlerinden birinde mavi su sıkıp topluyorlardı hepimizi dükkanlardan çıkıp 'aha şunlar diye' işaret ederdi esnaf. Duraklardaki insanlar... Toplumun topyekün faşistleştiği anlar belki de böyle anlar sizin de o toplumdan iğrendiğiniz anlar. Ben varım her zaman o örgüte üye olmaya:)
Koreli işçiler gelir hep aklıma böyle görüntülerde.

Eleştirel Günlük said...

Ms.Parilda o adam belki gaz atmayin gelin hepberaber linc ederek oldurelim bunlari demek istiyordu...

Eleştirel Günlük said...

Ekmekci kiz cok hos bir noktaya deginmissin. Hermann Goering denen Hitlerin subaylarindan biri de Nurenber davasinda sunlara benzer seyler diyor: Normalde siradan insan savas istemez ama sonucta onlar da liderlerini ya da otoriteyi izlerler. Bu nedenle insanlari savasin icine cekmek o denli de zor sey degildir. Orjinali surda http://www.freireproject.org/images/516/image/Herman_Goering.jpg

Eleştirel Günlük said...

Ebru sagol bir de zamani geri alabilsek soyle gencligimize gidebilsek ha :-)

Sahi Koreli isciler meselesi ne?

Ebru said...

Koreli işçilerin eylemlerinde bizde olmayan türde bir direniş var. Bizde belki yıllar öncesinin Zonguldağı buna yakın örnek olabilir ama en az polis kadar teçhizatlılar eylemlerde.şöyle de yorumlanabilir mi diyeceğim polis daha az şiddet kullanıyor. Böyle de değil. polis her yerde aynı grevlerinde, eylemlerinde işçilerden çok polis yaralanıyor. En son Ağustos ayında sanıyorum epey direndiler.
Ankara merkezli eylemlerde geçmişte çok canlı örneklerini gördüğüm için söylüyorum tüm illerden otobüslerle insan ankaraya gelir ama ankaralı memur-işçilerimiz yürüyüş bitince alana teşrif eder. Ki KESK eylemlerinde hala öyle. Güvenpark gece de devam eden eylemlerde ise hava kararaınca evlerine giderler. Tabi ki sendika aktivistleri dışında.
Zamanı geri alabilsek !!! Hımm burada hemfikirim...

Eleştirel Günlük said...

Ebru yorumunu okurken icim burkuldu. Boyle birsey olsa da toplu katliam yapmaya mazaretimiz olsa diye icinden geciren nice polis vardir bu ulkede...

Ebru said...

Eylemlerden önce kasti olarak aç bırakıldıklarını biliyor muydunuz?
gerekçe daha iyi koşabilmekmiş ama bana hep köpeklerin açken daha saldırgan olmalarını anımsatır. Polise hiç bilmediğim bir ülkede şehirde yol bile sormayacak kadar nefret doluyum:)

Kesinlikle katliamın meşru zemini olur.

Ebru said...

Bu arada gençliğimize gidebilsek derken hak verdim ama hala genciz neyseki:))
Ve hala işteteyim saat 8 oldu:((

Lilith said...

Esnafın işyerlerine herhangi bir saldırıda bulunulmadı. Bu medyanın uydurmasıydı tamamen.

Sendika ve DKÖ'erin Taksim Gezi Park'ındaki basın açıklaması sona erer ermez polis hiçbir uyarı ve açıklama vs yapmadan su sıkmaya ve gazlarla saldırdı.

Eylemciler sadece bankalara ve büyük yabancı sermeyenin mekanlarına (Mc Donalds gibi) saldırdı ve birçoğunda saldırmadan önce içerdeki müşteri ve çalışanları dışarı çıkardılar.

Eleştirel medya günlüğü adli blogumuzda bunun eleştirilmemesi üzücü.

Evet dünyayı yoksullar ve ezilenler için yaşanmaz kılanlara barış yok savaş var.

Ayrıca yıllar sonra böyle bir eyleme katılmanın ve ciğerlerimi alt üst eden gazın o değiştirici gücüyle selam olsun yakanlara yıkanlara...-)

Eleştirel Günlük said...

Lilith,

Haklisin elestiri konusunda. Bilmem beni aklar mi ama hatirliyorum Ekmekcikiz'in "dün sonraki rezaletler bazı tiplerin (provakatör veya haydut) kırması, parçalaması, yakması bir şekilde kışkırtması ile oluştu, hiçbir şekilde onaylamadığım dayak ve polisin sonraki saldırısı bunun üzerine oldu." soylemini sorgulayacak eylemcilerin esnafa ve siradan vatandasa saldirmis olacagina inanmakta zorlandigimi (cunku ben Istanbulda degildim) soyleyip tartisma baslatacaktim ama sanirim unutup gittim. Tekrar affola.

EKMEKÇİKIZ said...

Eleştirel Bey,
Ben, "eylemciler sıradan vatandaşa saldırdı" demedim zaten.
Ama, sadece büyük "yabancı" sermayenin mekanlarına saldırılmadığını çok iyi biliyorum, gördüm.
Büyük "yerli" sermayenin bankalarının camlarının indiğini gördüm. İçerdekilerin dışarıdakilerin terörüne nasıl maruz kaldığını, kendi ağızlarından dinledim. Bunu medyadan okumadım.
Büyük sermaye olmayan çevredeki kaç otelin, kaç dükkanın camlarının indirildiğini de gördüm, bunu da medyada okumadım.
Diyeceğim o ki, bilerek ve/veya alet olarak o gün ve sonraki gün, İstanbul'da şiddet kullanılarak anarşi yaratıldı.
"Dünyayı yoksullar ve ezilenler için yaşanmaz kılanlara savaş açmak" konusuna gelince, bilemiyorum.
Anarşizm bir felsefe midir, kabul edilebilir mi?

Eleştirel Günlük said...

Valla ben anarsizmin gelmis gecmin=s en idealist ideoloji olduguna inananlardanim. Simdi siz ben ordaydim, gozlerimle gordum" deyince bana susmak dusuyor cunku ben orda degildim. Burda Lilith'e sozu birakmali. Ama dedigim gibi esnafa saldirildigina inanmak benim kafamdaki eylemcilere ve onlarin ideolojisine iliskin cerceveye dar geliyor..