Eski siyah-beyaz bir filmin karelerindeyim. Vakit gece yarısı. Yıldızsız bir gőkyűzű; ama őyle zifiri karanlık falan değil. Yağmur inceden çiseliyor. Savaş yeni bitmiş. Barış haberleri coşkusunu yitirmiş. Bir dinginlik ve yorgunluk var ıslak caddelerde. Bir çok bar kapanmış. Açık olanların birinden sarımtırak bir őlgűn ışık sızıyor. Bu şarkı çekiyor beni oraya doğru. Adımlarım űrkek. Canım sigara istiyor. Bir de sarhoş olmak. Sarhoş olup ….
Yorumlarda Sena bir hikaye başlattı. Hadi ortak hikaye yazalım.
15 comments:
Hesaplarla uğraşırken hissettiklerini hissedemesem de çok güzel şarkı.
Ve evet sarhoş olmak lazım (hafta sonu olacağım bir de o zaman dinlemeli)
şarkı söylemek... gerçi "o berbat ayarsız sesim öyle bir dokunuyor ki içime yüreğim parçalanıyor" ama kendimi kaybedip kaybedip bulmalarım hep böyle olmamış mıdır zaten. Masalardan birine oturup sahnedeki kadını izlemeye başlıyorum. O sırada...
Ebru haber et sarhosken nasil geldigini olur mu?
O sirada bir ayagi aksak garson kendini ve yorgunlugunu suruyerek masaya dogru gelip "bir sey alir miydiniz?" diye soruyor.
Anlamsız bakışlara kapanan gözlerimi aralıyorum zorlanarak ve hiç bitmesin istiyorum aksak garsondan bu gece...
Şaşkın, biraz endişeli, biraz gülümsek bakıyor halime. Acımıyor, acıyamıyor bile...
ve urkek adimlarinin tersine kendinden emin bir sesle "Gecenin kendisini servis etmiyoruz ama isterseniz karanli var, ortacagdan kalma, alir miydiniz" diyor
"Sarhoşun alaycı isteği" sandığı siparişimi, yerine önerdiği ortaçağ karanlığında somutlasamda; üslubundaki kendinden emin, cesur tutumu şaşırtmıştı beni.
'Cesaretini hemen servis etmekten sakınmadığı karanlıktan mı alıyordu o da diğer kan emiciler gibi' diye geçirdim içimden...
"Oysa güneşe aşığım ben, sen bana bir kadeh aydınlık ve yanında huzur ver"
P.S.: Ben haftasonunu bekleyemedim; sarhoşum ve çok daha sarıp sevdiğinin belini dans edilesi bir şarkı şimdi... :))))
"Gece yarısından şafağa kadar aydınlık servisimiz yok" dedi bu sefer de. Oysa barış haberlerinin ardından aydınlık yasağının kalktığını sanıyordum.. Bu kadar ciddi ve ısrarlı olması üzerine gözlerimi aksak ayağından yüzüne doğru kaldırdığımda... [bir korku hikayesine doğru gitmiyorumdur umarım :)]
Gordugum benim huznum ve mutsuzlugumdu yansiyan gozlerinde. Ve sarkicinin sesi...
Ve geceyi böler şarkıcının sesi; bizim için yaşam hüzünlü bir melodiyi dinlemek gibi özlemle hatırlanan.
Anlıyorum ki, İnsan oğlunun birbirine verebileceği yalnızca karanlık yalnızlığı...
Masadan kalkıp sokağa, yalnızlığıma, karanlığıma adım atıyorum...
Arkamdan bir ses duyuyorum...
İnanmayarak dönüyorum...
"Onun" geldiğini yalnızlığını karanlığıma yoldaş etmeye geldiğini görüyorum. (Crocus'tan)
Karanlık bir kalabalığa teslim ediyorum kendimi. Her yer karanlık ve her yerde biraz yalnızlığım. Kendime bileağır olduğum saatler çoğalıyor.
Tekrar dinlemek istedim şarkıyı. Mevcut olmayan bir içerik yüzünden dinleyemedim.
Yalnızlığı, bir de şimdi içeriksiz kaldı şarkının...
Yalnızlığı bile yok artık yanında... :)
Yoksun?
Herşey yolunda mı?
nasılsın
Yoktum. Geldim. COk sagol sordugun icin...
Post a Comment