"Türk Dil Kurumu, ayrımcı deyim ve atasözlerini sözlüklerden ayıklayadursun; biz, günlük dilde sürekli bir şekilde kullanılarak yeni nesillere aktarılan bu ayrımcı deyiş, deyim ve atasözlerini yalnızca toplayıp analiz etmeyi değil, ama aynı zamanda ifşa edip mahkum etmeyi düşündük.
Amacımız, ayrımcı dilin, görmezden gelinmesi yerine, sorunsallaştırılmasıdır. Kolektif bir çalışmanın ürünü olacak bu projeye, katkıda bulunmanızı umuyoruz."
http://www.ayrimcisozluk.blogspot.com/
Blog ile ilgili CNN Turk haberi de burada
3 comments:
Kör tuttuğunu öpmüş!
Bildiğimiz ama, böyle tırnak içinde gündeme getirlimediği için sadece mizah kapsamında algılıyorduk!
Aslında biliyorduk bu taşın nerden geldiğini. Egoizmi temel alan ideolojilerin burjuva kompleksi olduğunu düşünürsek, böyle sisytemler içinde sinekler avlamakla tükenmez, bataklığı kurutmak için de, ilgili ideolojiyle olan bağını güçlü vurgulamak gerek. Elbette sineklerle de birebir mücadele gerek ama, asıl hedefi ıskalamamak gerek.
"Her dakikaya bir devrim" yonteminin gerekirliligi su goturmez. Herkes bir yerinden tutsun cunku oylesine kokusmus, curumus ve yayilmis ki, baska caresi yok. Bir ucundan tutmak gerekir. 1987'lerde kulturdeki bu irkci soylemlerden ilk dem vurdugumda "cok fazla duyarlilik" gosterilmekle suclanmistim. Bunlar dogal ve insancaydi bir coguna gore. Kulturun bir parcasiydi ve hatta sevimliysi. Oysaki bu soylemler toplumun dokusunda oylesine yaralar aciyordu ki bugun hala bu yaralrin acisini cekiyoruz ve hala yeterli derecede bir toplumsal duyarlilik yok. Asil hedef neydi sahi? Bu su klasik ufuk ve onumuzdeki cukur analojisine benziyor. Ufka bakarken onumuzdeki cukuru gormemezlik etmemeli...
Ayrımcı Sözlüğü, sitenizde paylaştığınız için teşekkür ederim.
Söyledikleriniz üstüne şöyle bir şey eklemek istiyorum: 19. yüzyılda klasik ekonomik teori insanı, "homo-economicus" olarak tanımlamıştı. Ben, Arap Baharı'yla başlayan yeni yüzyılın, insanın aynı zamanda duygusal (thumos) bir hayvan olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. Dünyada ve Türkiye'de ayrımcılık; gurur, öfke ve nefret gibi duygulardan besleniyor. Onun için, ayrımcılığın bir "nefret suçu" olarak adlandırılması çok yerinde. Hrant Dink, Ermeni meselesi konusunda hep şunu söylüyordu: Yaşanmış felaketlere isim koymadan önce, bütün bir toplum olarak yaşanmış acılar için samimi bir üzüntü hissedelim. Kitlesel olarak hissedilecek böyle bir duygunun karşısında o ünlü "ekonomik ve politik yapı ve koşullar" yeni bir boyut kazanacaktır.
Post a Comment