Pages

Mar 22, 2008

Çürüme IV

(kendinin bile mephisto'su olamayan) Ilhan Selçuk

Klaus Mann'in aynı adlı eserinden István Szabó tarafından sahneye aktarılan Mephisto filimi Mephistopheles and Doktor Faustus’un ana teması etrafında gelișir. Filimde asıl karekter Hendrik'i tanırız. Sosyalist ve bașarılı bir tiyatro oyuncusudur Hendrik. Naziler güc kazanmaya bașlayıp solu hedef alınca, Hendrik’in arkadașları için Almanya’dan kaçmaktan bașka çare yoktur. Kaçabilen kaçar, kaçamayanlardan bazıları gece ve sis (Nacht und Nebel) adı ile bilinen faili meçhul cinayetlerden nasibini alır. Hendrik için tiyatorodaki ünü ve bașarısı ideolojisinden daha ağır basar. Bunu mantıga da büründürür; “ben kalıp sistemin içinden sisteme karșı savașacağım” falan der arkadașlarına. Bașlangıçta Nazilerin de ișine gelir Hendrik’ı pohpohlamak. Bir süre sonra Hendrik kendini Nazi rejiminin bir üyesi gibi gőrmektedir artık. Ama rejim őyle bir așamaya gelir ki Hendrik’e ihtiyaç duymamaktadır artık. Bir akșam (büyük bir ihtimalle sisli bir akșam) Hendrik SS’lerce alınır ve bir stadyuma gőtürülür. Koca stadyumda kimseler yoktur, spot ıșıkları hedefi (Hendrik’i) aydınlatır. Hendrik “ne yaptım ben!” darken anlamıștır yüreğini șeytana sattığını… Hendrik vurulur…

O denli iyi bir oyuncu da olsa Hendrik becerememiștir iyi bir Nazi olmayı. Yada istese de, çabalasa da Nazi olamamıștır…

Ilhan Selçuk iyi bir fașist olmustur. Ișkencecilerinin vatan için yaptıklarını bile aklamıș, onay bile vermiștir. Nasıl olur bőylesi bir sosyalist bőylesi bir fașiste dőnüșebilir? Sahi bőylesi bir transformasyon, dőnüșüm mümkün müdür hamam böceğine dönüşmeden? Hendrik için mümkün olmadı. Ilhan Selçuk için mümkünlești bu.

Ya da, ya da Ilhan Selçuk hiç bir zaman sosyalist olmamıștı belki…

12 comments:

Anonymous said...

“ Önce Yahudiler için geldiler, Sesimi çıkarmadım. Çünkü ben Yahudi değildim,
Sonra komünistler için geldiler, Sesimi çıkarmadım. Çünkü ben komünist değildim
Sonra sendikacılar için geldiler, Sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sendikacı değildim
Sonra benim için geldiler. Ve artık ses çıkaracak kimse kalmamıştı..” (İkinci Dünya Savaşı sırasında bir kilisede Rahip olarak görev yapan Pastör Nie Moeller bir gece bütün olanlardan sonra bunları yazmıştı.)

Dün Maraş’ta, Sivas’ta, ne yaşandıysa ve bunu uygulayanlar ne kadar samimi ve nettilerse ve görüşler değişmediyse bu bugünde geçerli. Çünkü değişmediler. AKP hem ABD hem de Arap Suudi ağzıyla konuşmaktadır. Şimdi “demokrasi aslanlığına” soyunanlar “demokrasi araçtır” diyenler ve böyle düşünenler için burjuva hukuk, burjuva düzende “demokrasi bir gerekliliktir” çünkü hukuka dayanır oradan güç alır. Sosyalistlerinse tavrı “ilerici”, “aydınlanmacı”, “devrimci”, “bilimsel” bir görüye (öngörüyü) rehber alarak yürümektir. Sosyalistlerin ne “demokrasiye” ne de burjuva sistemin herhangi “bir olgusuna” ihtiyacı vardır. Ki, “sosyalizm” eşitlikçi ve paylaşımcıdır! Demokrasi’yi onlara bırakalım! Lenin’in dediği gibi: “Burjuvalar kampındaki çelişkiyi ve rekabeti su istimal etmek için, komünistler her yolu denemelidirler. Bu devrim için mubahtır.” AKP karşı-devrimcidir ve buna göre şekillenilmelidir.

Anonymous said...

Sosyalizme birazcik mistisizm eklerseniz fasisizmi elde edersiniz. Bu iki ideolojinin arasinda temel olarak hicbir fark yoktur.

Anonymous said...

selam, hakiki bir şaşkınlık mı yaşıyoruz yoksa her köşe bucağını çok iyi bildiğimiz bir kabusun yeni versiyonunu mu? kim kimden okuyarak, görerek sosyalizmi öğrendi, sosyalist oldu bu ülkede? milliyetçi faşizme alkış tutan ilhan selçuk'tan mı? fetullah'ın gariban afrika ülkelerine açtığı, yamyamları imana getirme okullarını türk kültürü adına büyük başarı sayan abant'çı mete tunçay'dan mı? 77 taksim'inden, cenevre ermeni çıkarmasına uzanan daimi provakatör ve karanlıklar prensi perinçek'ten mi? bizi şaşırtan ne hakikaten? 17 yaşındaki erdal'ı yaşını büyüterek, 83 yaşındaki seyit rıza'yı yaşını küçülterek asanlar kimlerdi? erbakan'ın yaşından ötürü evde cezasını çekmesini isteyenlerle, ilhan selçuk'u yaşından ötürü yaşadıklarını sorgulayanlar kim? uykudayken, gün doğmadan, saat dörtlerde kapıların darmadağın, evlerin talan edildiği çocuklukları, gençlikleri kim yaşadı bu ülkede? yitip gidilen gözaltılar kimlere yazıldı? mahkemeye çıkılmadan yıllarca 12 eylül zindanlarında kimlerin ömürleri çürütüldü? riya bu ülkenin karakteridir. neyi unutacağımıza ve neyi hatırlayacağımıza karar verenler fazla uğraşmazlar çünkü bu ülke insanı imamın gazını beklemeden ortalığı foseptik çukuruna çevirmek için can atar. bu öyle bir oyun işte. tümü boka batmış bir değneğin üstünde durmaya çalışan cambazlardan olmak zorunda kalmamak lazım. çarkın dişlisi olarak çarkı dönüştürmek bir hikayedir, çark adamı kendine bile düşman eder. sevgi ve selam. sima...

Anonymous said...

Bir adamin agzindan "demokrasi" kelimesi cikmiyorsa ondan beklenecek fazla birsey olamaz.

Ingiltere cumhuriyet degil ama en mureffeh ulke. Suriye cumhuriyet ama en baskici ulke... fark: demokrasi eksikligi.

Ilhan Selcuk aydin olabilir ama kambiyo degeri Suriyeninki kadardir.

Anonymous said...

Ferhat Kentel'den


Fıkrayı bilirsiniz. Padişah vergileri arttırmış; vezir insanların kızdığı haberini getirmiş... Padişah “devam” demiş ve bir müddet sonra vergileri gene arttırmış, vezir insanların daha da çok kızdığını aktarmış... Padişah “devam” demiş ve gene vergileri arttırmış; vezir padişaha bu sefer insanların kahkahalarla güldüğü ve sokaklarda zil takıp oynadıkları haberini getirmiş... Bunun üzerine padişah “aman duralım” demiş, “vaziyet kötüye gidiyor!”

Bizim vaziyet de buna benzedi. Kendilerini padişah zannedenler kendi tahakkümlerini, hegemonyalarını gizlemek ve sarsılan bu hegemenonyalarının açıklarını kapatmak için toplumun konuşma yollarını kapatmaya çalışıyorlar. Bitmez tükenmez bir inatla, toplumun sinir katsayısını test ediyorlar. İpleri elinden bırakmamak için, her gün skandal değeri taşıyan başka bir zorbalığa imza atıyorlar. Kendi gazetelerini bombalıyorlar, insanları sindirmek için “İran / şeriat” korkusunu, “bölünme” korkusunu provoke ediyorlar, “ihanet! ihanet!” diye bağırıyorlar. Gerekçesi kendinden menkul kararlarla genç kadınların başörtüleriyle üniversiteye girmesini engelliyorlar. İnsan hakları ve demokrasi konusunda atılmak istenen adımların karşısına dikiliyorlar; “güvenlik” kelimesini kalkan yapıp, yıllardır partiler kapatıyorlar, yenilerini kapatmak için akla ziyan yollar deniyorlar...

Lilith said...

Sasilacak birsey yok sevgili arkadasim...Ilhan Selcuk tescilli bir Kemalist'tir. Kemalizm bu devletin resmi ideolojisidir ve fasiszmin ta kendisidir.

Anonymous said...

Ahmet Altan “Kemalizm’in bitişini müjdeleye dursun”, köşe yazarları (Fehmi Koru vb. gibiler) muhalifi olduğu köşe yazarlarını ihbar ede dursun, kökten midir, üstten midir bilinmez dincilerimiz, “yok canım bombayı Cumhuriyet Gazetesine koyan İlhan Selçuk ve Hikmet Çetinkaya’nın kendisidir” diye haberler yapa dursun, biz de yerimizde duralım. Oldu canım. Başka emriniz? AKP elinde güç ve iktidarını kullanarak "Demoklesin kılıcı" gibi başımızda bir oyana bir buyana sallana dursun! Halk sindirilsin. Halk susturulsun. Her şey peşkeş çekilsin. İşçi sınıfı yok sayılsın! (Ki, kaldıysa) Satılanların hadi hesabı olmasın “daha da biz korkmayalım.” Sırf ezbere-kopya yazı(lar) yazanların çoğu olmasa bile “korktuklarını” düşünüyorum. Ne politika ama? Adnan Menderes olsaydı ne yapardı bilinmez ama bu görüntüleri izleyen Fetullah Gülen (hoca efendimiz) kına yakıyordur şimdi bir yerlerine. Kim bilir? Adam belki de okudu-üfledi. Ne de olsa iyi hatipçi kendisi. Birde ağlaması yok mu? Bitiyorum ona. Ya Kenan Evren olsaydı şuan TSK’nın başında, hemencecik (normal değil) olağanüstü “nitekim darbe yaptığımızı açıklıyorum şanlı silah arkadaşlarımla”, birde slogan atardı günümüze uysun diye “Türkiye laiktir laik kalacak” derdi ve özel-sözel-tözel bütün uydulu TV kanallarında. Ama hiçbiri yok! AKP dışında. Ve tabii ki bir diğer hatip Recepçik dışında. (Not: Fetullah bu arada ne yapıyor acaba?)


Kemalizm, milliyetçilik vb. gibi argümanlar umurumda değil. Ama umurumda olan bir şey var, oda konuların çarpıtılmasıdır.


1. Veli Küçük denen çukur zat, Güneydoğu’da halka dışkı yediren biri.
2. İlhan Selçuk Cumhuriyetteki köşesinde Veli Küçük denen deyyusu yerden yere vuran yazılar yazıyordu.
3. Danıştay saldırısını düzenleyen (kahraman) Alpaslan Arslan Cumhuriyet Gazetesine saldırının da bildiğim kadarıyla zanlısı ve bu kahraman çocuk, Danıştay’dan (paket olunca) mahkemede ki ifadesinin sonuna şu tümceyi ekliyor: “Sayın Fetullah Gülen’e saygı ve sevgilerimi sunuyorum” demiş.
4. Ümraniye baskınında (şu meşhur Ergenekon çetesi alt edilince) ele geçirilen el bombaları, Cumhuriyet’e atılan bombaların aynısı-ymış.
5. Bütün bunların toplamında “çok yaşa padişahım” diyesi geliyor insanın.


Bu isimleri Ergenekon çetesi ile ilişkilendirmek Ergenekon çetesinin itibarını yükseltmektir. Tam da ekonomik kriz kapıdayken, siyasi çözümsüzlük kapıya dayanmışken, Türkiye’nin pimini çekip birilerinin kucağına koymanın sözlükte tek bir anlamı var. Siyasi provokasyon! Bu arada Ahmet Altan açıkladı ne Avrupa ne de Amerika AKP’den daha vazgeçmedi. Bildiği bir şey var ki söylüyor. Ya da bildiğimiz gibi değil. Sanırım İlhan Selçuk ve diğerleri “uykuda darbe” yapacaklarmış iktidar bunun kokusunu almışta ondan sabaha karşı “gözaltılar” olmuş.

Not: Acaba Nokta Dergisi basıldığında devrimci dergilerimiz-protokol dağıtıcılarımız-devrimci akım ve bilumum fraksiyonlarımız Taksim’in İstikal Caddesinde ellerinde Nokta’ya “virgül” konmasın diye destek satışları düzenlerken malum değerli ve değeri kendinden de menkul derginin biricik sahibi, her şeyi, başyazarların başı Fetullah Gülen hoca efendi duygulanıp ağlamış mıydı? Ya da gurur duymuş muydu “demokrasinin vazgeçilmezi devrimci kadro ve beyinleriyle” bilemiyorum ama şu var ki herkes işini gayet iyi yapıyor. Arap Suudi ve ABD ağzıyla ve de tarihi boyunca korkak ve teslimiyetçi olan şu Arap Suni politikanın da sayesinde Hanefilik mi desem Emevililik mi desem, yürütülen bütün bu kaos ve handikapların sonucu şu TV’lerde gördüğümüz İrticai programlar olmasın. Dediğim gibi, ya da söylendiği gibi desem “korkaklıkları ve teslimiyetçilikleri işe yaradı.” Neyse not, notluğunu aştı bildirgeye dönüştü. Burada bırakayım.

Not 2: (bu sefer kısa tutacağım bir not’tur, aldanmayın diğer not’a) Aziz Nesinlik bir ülkeyiz gerçekten. Yüzde 60’ı aptal, yüzde 10’u hain, yüzde 30’u bilinmeyen bir denklemde bu ülkenin ihtiyacı biraz Aziz Nesin biraz Can Yücel kararlılığı.

Not 3: Bu halk en yakın kimin dostu’dur? Yüzde 47’lik odun ve kömür yardımıyla (ne Birleşmiş Milletler ve UNICEF ne de Kızılhaç ve Kızılay böylesine çalışmıyor, yemin edebilirim) ya da arkasında “satılamaz” yazan çeyrek altınlarla satılanların mı dostu’dur bu halk. (Oluşamayan-ayrışan-birleştirilemeyen, proleterleşememiş İşçi Sınıfımızı da bunun içindedir, lütfen ayrı tutmayınız.)

Bu arada Kemalizm’den şundan bundan AKP’den de sıkıldıysanız (yanlış anlamayın) şiir okumakta isterseniz diye veriyorum. Düşünceli biriyim yani. Beklerim! www.rostiam.blogcu.com

Eleştirel Günlük said...

rostiam
Sosyalistlerin neyi nasil yapmalari sorunu her cagda hep onemli bir sorun olacak saniyorum.

Anonymous
Sosyalizm ve fasim gibi seylere kokteyl gibi yaklasmayi biraz kestirmeci ve yuzeysel bulurum. Yani ustune biraz posrtakal suyu, kizilciksuyu ve ananas suyu katinca Sex on the beach mi olur diyecegiz…

Sima
Kizginlik ve yilginligini paylasiyorum. Ben adini koydum tam bir anomi (Durkheim) yasiyoruz. Bakalim bu anomi nasil devinecek…”çarkın dişlisi olarak çarkı dönüştürmek” konusunda emin degilim. Hani carkin disi da yok aslinda. Sistemin icindeyiz ve disinda durmak kavramsal ve pratiksel olarak mumkun mu sahi? Mesele gucler dengesinin paradigmalarinda aslinda… Saygi duydugum ender muslumanlardan biri soylemisti “kerhaneden vergi alan devletten maas aliyorum. Nasil helalden sozederim”diye…

haydar
Sanirim sen de dolayli yoldan onu ima ettin: Aydin’in yeni bir tanima ihtiyaci var…Katiliyorum. Okuma-yazma oranini baz alan aydin tanimi bugunu karsilamiyor bence..Iskenceci polisler de okuyor, okumasina. Onlar aydin olmanin a’sini hakketmiyorken.

Serkan
Sagolasin Kentel’in yazisis icin

Lilith
Dogru demissin.Oz demissin. Bazan Kemalism donusturelibilir, fasizan unsurlarindan arindirilabilir miydi diye kendime sordugumda o denli olumsuz “yok yahu! Mumkun degil” gibi bir sonuca da varmiyorum dogrusu…

rostiam
Siirlerini okuydugumu, siteni sIklIkla ziyeret ettigimi bilesin.

zihni örer said...

Sosyalizme birazcik mistisizm eklerseniz fasisizmi elde edersiniz. Bu iki ideolojinin arasinda temel olarak hicbir fark yoktur./anonimus

"mistisizm" iyi bir faşizm mayasıysa (bir örtü niteliği taşıdığından doğruluk payı yüksek bence de),
Kapitalist hegemonyanın yedeği olan tarikat ve sufizm'den uzak durmak gerekir.


"yağmacılağa" karşı öfke ile, "yağmacılığa karşı olana" öfkeyi aynı görmek... "hırsızdan yana mısın, benden yana mı?" sorusunu sordurur.

Anonymous said...

ben yılgın değilim ki. sonuç olarak farklı güçler arası iktidar kavgalarının dışında olmak gereğinden söz ediyorum. çünkü iktidar kirletir. sol'a düşen ortada dönen güç ve iktidar kavgasında taraf ya da izleyici olmak değil bu kavganın üstünü örttüğü, gözümüzü kör ettiği alanlarda eşitlikçi bir demokrasi mücadelesini örgütlemektir. ve aslında bu tuhaf zamanlar belki bunun için de bir zemin oluşturabilir. selamlar. sima.

Anonymous said...

Sayfamda çeşitli değişiklikler yapmak zorunda kaldım (örneğin vermiş olduğum birçok linki çıkarmak gibi) farklı kullanıcı ve PC'lerde sayfa görüntüsü içerik olarak hoş durmuyor eleştirileri aldım. İşin açıkcası sayfanın görüntüsü şuan ne durumda onuda bilmiyorum ama estirelmedyagunlugu.blogspot.com tıpkı sizler gibi tarafımca sık / sık takip ediliyor. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Mutlu kalın.

Proleter devrimci selamlar.
www.rostiam.blogcu.com

Anonymous said...

http://bagimsizmedya.blogcu.com/