Düşmanı tanımlamak ne zor iştir! Siyah ve beyaz bir dünyada olsaydık keşke. Biz hep iyi adam olurduk biz-olmayan da kőtü ve düşman. Keşke siyah beyaz bir dünya da olsaydık.
Kimdir düşman sahi?
- Sistemdir.
- Devlettir.
- Burjuvazidir.
- Faşizmdir.
- Faşizmi oluşturan ne varsa o dur.
- Ağalık düzenidir.
- Burjuvanın silahlı ve silahsız kolluk güçleridir. Yani Gramsci’nin sőzünü ettiği asker, polis bir yanda, okul, kilise, cami, sosyal kulüpler őte yanda. Ya da Althusser’in sozünü ettigi devletin aygıtları…
- Benim bir kul olduğum ya da kul olmam gerektiği őgretisine dayalı bütün dinlerdir.
- Sistemin varlığını sürdürmesine hizmet eden, kendini yinelemesine yardım eden ne varsa o dur.
Bunlar yine genellemeler dolu soyut şeyler. Sahi kimdir düşman?
- Kocamdır! Her akşam içip-içip eve gelip bana dayak atan kocamdır.
- Babamdır! Insanlar yanarken Madımak’da “onlar da kışkırtmasaymış” diyen babamdır.
- Anamdır! Beni kendisi gibi ezik, pısırık, ittatkar, erkek kőlesi büyütmeye çalışan anamdır.
Daha bir somut olmaya başladı sanki. Evet sahi kimdir düşman.
- Düşman içimde bir ur gibi büyüyen, yüzleşmekten korktup kaçtığım yetersizliklerim, komplexlerim, aşağılık duygularımdır. Içimde hükümranlığına sıkı sıkıya sarılmış bana doğuşumdan itibaren verilmiş, hiç de vazgeçmeye yeltenemediğim imtiyazlar krallığıdır.
- Korkumdur düşman.
Devam devam…
- Onların çocuklarıdır düşman.
- Onların çocuklarıdır düşman. Hani vardır ya bana hiç benzemezler. Hani vardır ya gőzlerinin akı benzemez benim sarımtırak gőzlerimin akına. Hani vardır ya hep mutludurlar. En büyük dertleri benzemez benim gelecek kayguma. En korkunç filimleri benzemez benim rüyalarıma.
- Hani vardır ya kendine őzgü bir dili, giyimi, ağız tadı olan. Hani vardır ya kendinin bile anlamdığı espri anlayışı olan. Hani vardır ya iki adım őtede insanlar boğazlanır, onların kılı kıpırdamaz. Hani vardır ya hep ha-ha-ha ki-ki-ki.
- Onların çocuklarıdır düşman.Kendilerine Ingilizce, Fransizca NICKNAMEler koyarlar. Hani vardır ya Amerikan ve Avrupa eğitimli. Alman Romantiklerinin roman kahramanı gibi aşık olup acı çekerler.
- Onların çocuklarıdır düşman. Onlar rahat uyusun diye bana işkence edilir. Onlar daha refah yaşasın diye őldürülürüm ben yargısız infazlarda. Onların harçlıkları kısılmasın diye benim babamın saatliği ezilir enflasyonun altında. Onların anası aglamsın diye ağlar benim anam.
Bak yine siyah ve beyaza dőndürdük dünyayı: Onlar ve biz. Yine başa dőndük.
- Benim başka rengim yok ki dünyamda…
- Benim dünyamda başka rengim yok ki…
- Benim başka dünyamda rengim yok ki…
Ne çokmuş düşmanımız. Ne azmış düşmanımız. Keşke siyah beyaz bir dünya da olsaydık.
Yok yok olmaz őyle şey! Başka renkler var.
Biz gőrmesek de var.
Ve başka bir yolu olmalı düşmanı tanımlamanın. Olmalı..Olmalı…
Hadi yeniden başlayalım. Taa en baştan.
Kaynakca: Kolajdaki resimler Serpil'in, Serdar'in, ve IcMihrak'in blogundan izinsiz alinmistir. Affola!
15 comments:
Bu siyah-beyaz hayatin boyle nasil gececek EG? Gercegin acisina nasil dayanir insan? Ben kaldiramadim. Surekli o gercegi yasamak cok zor. En cok ruyalarimda cikardi acisi. Karanlik ruyalara kac gece dayanabilir insan? Gercegi hep hatirlayan, altinda ezilmeyen insanlara saygi duyuyorum ama o ben olamadim. Seni okumak bile moralimi bozuyor.
Sevgili Duella,
Ben bu acilara katlanamayanlara katlananlar kadar saygi duyuyorum. Senin benim blogu okurken moralinin bozulmasina da... Insanin aci duyan biryerlerinin hala var olmasi onemli bir sey. Insanin ve bireyin sinirina saygi duyuyorum. Katlanamadigim duyarsizlik. Katlanamadigim hic rahatsizlik duymamamalar.
Sana degil ofkem sevgili Duella. Sana degil hayalkirikligim.
Sahi ilk defa rastliyorum adina. Hosgeldin bu arada.
baba yazının sonunda niyeyse aklıma "imagine" geldi....
"Hadi cikaralim gecmisimizden suc ortagi ne varsa
Herkesin dusmanina benzedigi bu dunyada
Ne eksik bizde, ne fazla
Ne ariyoruz simdi su kundaklanmis yillarin basinda
Kendimiz bulalim kara kutuyu
Ne kadarini kurtarabilmisiz kendimizin
Hadi sayim yapalim"
Düşman bir karınca. Düşman bir milyar karınca. Cünkü siz onlardan farklı bir yöne akıyorsunuz. Hatta hayır, akmıyorsunuz, kendi gücünüzle ilerliyorsunuz. Hmm, saçma oldu galiba, afedersiniz. Dağıldım ya.
Iki yil once bir arkadasim icin yazdigim siir aklima geldi, okuyunca dediklerini.
Kaybolmuş Düşman
Uzanıyorsun
Sessiz ve
Gözlerin ilk defa ıslatıyor
Sakallarını
( Sen ki kırmızısından
Oklar yapar firlatırdın )
Hadi söyle şimdi
Düşman kim?
Düşlerimize sığdıramadiğımız
Bütün imgeleri topla
Bize dar gelen giysileri
Parçala bir kalemde
Ve yamala üşüyen bedenlere
Gözlerinden sızan
Işıkla bekliyorsun düşmanı
zakkumlari iliştirmez ki ceketine
gelmez ki çay bahçesine
seher vakitleri
tanıyalım kendisini
Düşman kim?
Bir avuçtuk
Yumruk değil
Kaybolmuştuk kurtarılmiş hikayelerimizde
Kolları birbirine dolanan
Bir avuç kirli serseriydik
(Kolkola hiç gezmedik biz)
Zaferlerimiz
Upuzun bir filmin
Reklam aralarına denk gelirdi
Ve hiç sıkılmadan
Tekrar tekrar
Tanıtırdik kendilerini
-Bindokuzyüzbilmemkaç yılları ile
Başlardı girizgahımız-
Fikriyatımız
Anarşizm-stalinizm spektrumu
Boyunca uzanır, dalga dalga dalgalanırdı
Ya hayallerimizi soran kim
soran Kim?
Derken
Yıllar gecer
Ömür sürer
Sen şu
almış başını gitmiş kalabalığın
iflah olmaz yalnızlığısın
Sen şu
eşitliklere bezenmiş hayatın
en büyük yanlışısın
Yıllar hep geçer zaten
İzlerini tutmaya bak!
Metodumuz: deneme-yanılma
Yanılacağız
Silahımız: ellerimiz
Vurulacağız
Ellerimiz: ateşe bulanık
Yakılacağız
Sen üzülme
Boynunu bükme öyle
Dostluğumuz biriktikçe
Düşmanımızı da
Tanıyacağız
04.18.06 / pittsburgh
Kacak merhaba,
Siirle hele Murathan'in siiriyle oylesine içli dışlı olunca bazen dilim Murathan'in dili olabiliyor. Siir yazmadigim surece de buna pek dikkat etmiyorum. Her ne kadar yazinin sonundaki ritim benzese de Murathan'in siirindeki ritime benim yazida takindigim tavir biraz daha farkli kuskusuz. Ben su kavram kirliliklerinin ve kafa bulanikliklarinin icinde olmaktan duyulan rahtsizliga isaret etmek istedim. Bu karmasa baska bir yorumla olumlu da degerlendirilebilir kuskusuz. Ancak benim dikkatleri cekmek istedigim konu dusmanin ne kadar da kendini gorunmez kılısı. Resim, filim, TV, video manipulasyonlarindan tut da dil kaymalarina kadar yaratilmis kafa karistirmalari asil sorun. Biri diyordu "Israil'e karsi cikarken su KKK (Ku Klux Klan)dan birilerinin bana sempatiyle bakmasi yuzumu kizartiyor". Nerede duruyoruz? Konumu ve pozisyonu netlestirmeli. Dusmani ve hastaligin teshisini iyi koymali...
"herkesin dusmanina benzedigi bu dunyada ne eksik bizde ne fazla" bana kendimize tutulmus bir ayna. Bu aynayi yadsimiyorum. Bu aynanin yani sira, Platon'un magarasindaki zincirlerle bagli adamin artik duvara (golgeler alemine) bakmamasi donup gercekler dunyasina bakmasi gerektiginin de altini cizmek istiyorum.
Sevgili Enigma,
mesele de bu zaten. Konunun dagilmaya elverisli olusu...
Sagolasin yine de yorumun icin.
Tolga ne guzelmis siirin. Senin siirin de bana Nazim'in siirini animsatti.
Demek ki yeni de degilmis su dusmani tanimlama sorunu!
HOŞ GELDİN
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....
Buldum düşmanı sevgili EG.
"bir telefondan daha yakın" olduğunu söyleyebilirim:)
Fazla meraklandırmayayım, şudur düşman:
içimizdeki ve başkalarının içindeki
İD EGEMENLİĞİ..
gerisi teferruat:)
uydu mu?
"Herşeyin bir matematiği var", Devrim'inde.. Matematiği iyi bilen ve kendine güvenen çözümlesin:)
Yeraltindannotlar dostum,
Matematigim o denli iyi degil ama biliyorum ki matematikten daha karmasik mesele bu. Dizgesel degil. Formule gelmez. cok boyutlu ve cok katmanli bir sey bu...
O zaman şöyle söyleyelim, Siyah ve Beyaz bir dünyadayız zaten, o yüzden, Siyah ve Beyaz yoksa Gri'de, Gri'nin ahlakıda yoktur...
eleştirel abi,
imagine'yi hatırlamam dilsel yakınlıktan olabilir, ama aktarmamın sebebi bu benzerlik değil, aksine senin de belirttiğin tavır farklılığıdır....o tavır farklılığının ardında düşünsel bir fark da var....eklemek değil, ama mungan'ın yaklaşımından gelen tavrı seninkine eklemekolmmasa da katmak istedim...herkesin düşmanına benzediği bir dünya da kimdir düşman sorusuna verilecek esaslı sorunlara sahip görünüyor...."kavram kirliliklerinin ve kafa bulanıklılıklarının" ontolojik bir temeli var gibi ve eğer böyleyse, "konumu ve pozisyonu netleştirmek" an'a ait bir sorundur....kesin ve sabitlenmiş bir sınır çizgisi çekip öte yanda kalanları düşman olarak sabitleyecek bir konumlanış bence artık olanaklı değil....bu durum "düşman"ın görünmezleşmesinin bir parçası...görünür ile görünmez arasındaki belirsizlik üstlenilmelidir kanımca...
Kacak sagol aciklamalarin icin. Cok haklisin konumu ve pozisyonu netleştirmenin an'a ait bir sorun olusunu dusunmemistim...."Kesin ve sabitlenmiş bir sınır çizgisi çekip öte yanda kalanları düşman olarak sabitleyecek bir konumlanış"in mumkun olmadigini bildigim icin hep KESKE siyah-beyaz olsaydi deyip durdum. Aslinda derdim sorulari yeniden sormak. Bu kargasa icinde nicin, kimle, ve nasil kavga edildigini unutabilme olasiligi pek mumkun.
Adini hatirlamiyorum ama kritik pedagoglardan biri ideolojik sis diyordu yaratilan bu sisli puslu havaya. Mesele bu sisi nasil dagitacagiz ki etrafimizi kimle dovustugumuzu gorebilelim. (Ha boyle daha iyi oldu sanki: "kesin ve sabitlenmiş bir sınır çizgisi çek[me]" derdi ortadan kalkti gibi...
Bak bi adim ilerledik bile. Sagol.
Yeraltindannotlar arkadas yasadigimiz dunyanin siyah ve beyaz olduguna katilmiyorum. Oyle olsaydi keske diyorum ama oyle degil. Oyle degil.
Post a Comment