Ben Izmir'in güneşli yağmurlarında atardım kendimi sokaklara. Ezberimdeki şiirleri okurdum yağmur damlaları doldururken ağzımı. Islanır, doğaya karışırdım.
Sonra bir sevgilim olmuştu (Hiç beni sevmedi valla. Yalan da sőylemedi. Sevmiyordu yahu zorla mı! Belki ben de onu sevmiyordum. Ama onu sonsuzca arzuladığım su gőtürmez bir gerçekti. Hatta sőylemiştim sanırım ona; sevişmeyi ona dokunan parmak uçlarımla tanımlıyordum o dőnemler) . Ah nasıl da güzelleşir arzulandığını bilen kadın.
Yine bir güneşli yağmur gününde sordumdu "yağmurlu şiir dinler misin?" diye. O hiç őpemediğim kocaman dudaklarının yüzüne verdiği büyülü bir havayla ve gőzlerinde o yalansız olmanın pırıltılarıyla “hee!” dedi. Ben Quasimodo'ydum o Esmeralda. Su veriyordu kőklerime. Bana “Heee!” demişti…
Koşa koşa çıktık kampüsün yollarına. Koşa koşa çıktık çünkü yağmurun durmasından korkuyorduk. Yağmur dursaydı eğer bütün büyü bozulacaktı.
Sarıldı bana sevgilimmiş gibi.
Doladı kollarını belime. Doladım kollarımı.
Sarıldım ona hiç sarılmamış.
Adımladık kampüsün yollarını.
Şiirler okudum ona; sevgiye, kavgaya, barışa, umuda dair…
Hala saklı durur sıcaklığı belime sarıldığı yerden.
Hala aklımdadır dudakları; o yağmur tadını tadamadığım...
Doyamadığım.
NOT:Kaçakkova sana yanıt yazmak vardı sırada ama bilirsin bu serbest çağrışım anında doyum ister. En kısa zamanda senin “düşmanım düşmansın düşman” adlı güzel katkına dair yazacağım.
6 comments:
Biraz evvel bir Ulkucu sitesine baktim... sonrada bu siteye baktim.
Birinde yagmur damlalari...
Digerinde kan.
Birinde ask, sevgi...
Digerinde kin, garaz.
Birinde siirler, kucaklamalar...
Digerinde ultimatomlar, tehditler.
Farka bak!
Sagolasin Erdal hocam.
yagmur yagmis, hos bir ani gelmis aklina, cagrisimlar sökün etmis, düsmanla ugrasmanin zamani mi?....
sonra yaz sonra...
:-)
Sagol Kacak-dost su yuzume kondurdugun gulumseme icin...
ne hoş, serince bir yazı olmuş...
"Ah nasıl da güzelleşir arzulandığını bilen kadın."
İşte budur, budur, budur!
Post a Comment