Ben 1986’da Güneydoğu’ya ilk gönderilen 320 kişilik Özel Harekât grubu içindeydim. 1990’a kadar bölgede kaldım. Hepimiz kana bulaşmıştık. Öyle korkunç şeyler yapıldı ki o halka. Gittiğimizde baktık adamın biri gelmiş, çoluğun çocuğun içinde adamın birini çırılçıplak soymuş. Milleti köy ortasında toplamış dayak atıyor. Bir Kürt’ü PKK’lı diye çırılçıplak soyan bir zihniyet nedir? Bunlar Atatürk’ün askeri olamaz. Bunun adı terörle mücadele değildi, bunun adı ihanetti. Ben bu halka (Kürtler) uçak kullanıldığını gördüm. Top kullanıyorsun, tank kullanıyorsun, mayınlar kullanıyorsun halkına karşı. Bu ateş hepimizi yakacak. B.. yedirdik bu millete. Tırnaklarını söktük, dilini yasakladık, biz bunu yaptık. Ama Kürt halkından rica ediyorum bizim bayrağımıza saygısızlık yapmayın, bu bayrağa en azından siz sahip çıkın. Bu bayrağın en çok Kürtlere ihtiyacı var. Kürt halkı bizim onurumuz, omurgamız, gururumuz. Bir özür dilememiz lazım Kürtlerden... Şimdi her tarafta toplu mezarlar çıkıyor. İster gerilla de ister terörist. Bu toplu mezarlar bu ülkenin ayıbıdır.
Çeteler katliam yaptı
Dehşet şeyler yaşandı o bölgede. 1986’da gittik oraya. Bir yıl sonra Mardin Ömerli’ye bağlı Pınarcık Köyü’nde bir katliam yaşandı. 16’sı çocuk 30 kişi katledilmişti. O köye gittim, kan barut kokusu vardı her tarafta. Pınarcık katliamını provokasyon amaçlı JİTEM’in oluşturduğu gruplar yaptı. Çoğu çocuk 30 insan. Bir çocuğun cansız bedeni kollarımdaydı (ağlıyor)… O insanları örgüt öldürmedi. Bu kanı döken başkasıydı. Başbağlar katliamı, Bilan kazası olayı, Jave köyleri…Aynı ekip yaptı bunları. Başbağlar katliamı kesinlikle Ergenekon zihniyeti ürünüdür.
Ben İstanbul’daki her baskında vardım. Perpa baskınında bir kız öldü, infaz edildi. Ben silahlı çatışmadaydım o esnada. Orada başka bir Ayhan vardı, o vurdu kızı. Sabahat Karataş olayında (Çiftehavuzlar) ben vardım. İbrahim Şahin’in yanındaydım. Bahçelievler’deki çatışmada imzamı attım. 15 kişi ölmüştü orada. Hata yaptıysam bedelini ödemeye hazırım. Ama emri kim veriyorsa katil odur. Ben tiksindim bu olanlardan.
Şimdi o dönem bize başkanlık yapan İbrahim Şahin’in şu anki halini görüyorum da çıldırıyorum. Adli Tıp’ta rapor peşinde. Hafıza kaybı yaşıyormuş. Biz onun odasına girmeden önce salavat getirirdik. Şimdi düştüğü duruma bakın! Beni kandıramazsın İbrahim Şahin. O alacağın deli raporunun arkasına sığınamazsın. Çünkü tüm cevaplar onda. Mehmet Ağar da çıksın hesabını versin.
Ergenekon dışarıda
Ergenekon bizim hepimizin çıkış noktası. Bizim çıkış noktamızdır. Ergenekon’dan şu anda kimse içeride değil. Hepsi dışarıda. Veli Küçük’ün Dağlık Karabağ’la da alakası var. Orada da bir Ergenekon var.
Kamyonla ihaneti anladım
Herkesin bir dönüm noktası vardır. Benim hayatımın kırılma noktası Susurluk kazası sonrası oldu. Kamyon çarptı kendime geldim. Olay yerine gittim arkadaşımı (Abdullah Çatlı) aldım ambulansa koydum. Çıplak bedenini öpe koklaya Nevşehir’e kadar götürdüm. Sonra da ellerimle toprağa verdim. Çatlı ve diğerleri o arabada öldürüldü… O kazadan sonra ihanete uğradığımızı anladım.
Arkadaşlar konuşsun
Ben Nevruz’a eşimle, çocuklarımla, arkadaşlarımla gittim. Ben oraya Türk olarak gittim, ‘katil’ olarak gittim. Ta kürsüye kadar gittim. ‘Beni konuşturacaksınız’ dedim. Beni bugün burada konuşturan vicdandır. Kendi içimdeki karanlıktan kurtulmak istiyorum. Şimdi o beraber görev yaptığımız arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz de çıkın anlatın tüm bildiklerinizi. Artık konuşmak lazım.
2002’de ‘çete yoktur’ dedi şimdi ‘anlatmaya’ hazır
Ayhan Çarkın’ın Radikal’e anlattıkları ile 10 Şubat 2002 günü Hürriyet’te çıkan röportajı arasında önemli farklar oluştu.
9 yıl önce Ayşe Arman’a konuşan Çarkın, ‘tetikçilik’, ‘Susurluk’, ‘köy baskınları’ gibi konularda bugünkünden farklı açıklamalar yapmıştı. Önemli konularda 2 ayrı Çarkın açıklamaları şöyle:
91 cinayet suçlaması
10 Şubat 2002: 91 cinayetle suçlanan Çarkın o zaman ‘katil’ değil devlet görevlisi olduğunu vurguluyor, mesleğini, ‘ölmemek için bertaraf etmek’ diye tanımlıyordu: “Cinayet işlemedik. İşleseydik kaçardık. Cinayet, masum, kendini savunamayan insanları öldürmektir. Bizim Güneydoğu’da işlediklerimiz cinayet değil. Şartlar eşit. Karşı tarafta devlete hainlik yapanlar... Ve tabii biz de kendi savunma mekanizmamızı oluşturduk. Türkiye Cumhuriyeti bize bu yetkiyi veriyordu. Öldürdüğüm insanların çetelesini tutmadım.
22 Mart 2011: Güneydoğu’da ilk gönderilen 320 kişilik Özel Harekat grubundaydım. Korkunç şeyler yaşandı o bölgede. Hepimiz kana bulaşmıştık. Bir köye gittiğimizde baktık adamın biri gelmiş, çoluğunun çocuğunun içinde bir adamı çırılçıplak soyuyor, toplamış dayak atıyor. Atatürk’ün askerleri bunu nasıl yapar?
Susurluk çetesi
10 Şubat 2002: Susurluk çetesi diye bir çete olduğuna inanmıyorum. Devletten çete olmaz. Asıl çete, bunu rapor haline getirip benim devletimde çete vardır diyenler. Kim onlar? Siyasiler. Susurluk raporunun altına kimler imza atmışsa, onlar. Bu rapor sayesinde bütün terörist örgütler Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı talep edecek. Diyecekler ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti denilen bir şey yok kardeşim, orada çete var. Saçma! Varsa bile, o çeteyi bu şekilde ortaya çıkartamazsın. O çete biz değiliz!.
22 Mart 2011: Bize başkanlık yapan İbrahim Şahin şimdi deli raporu peşinde. Beni kandıramazsın Şahin. Mehmet Ağar da çıksın hesabını versin. Şimdi onu koruyanlar, arkasında katiller var. Asıl Ergenekon dışarıda. Susurluk kazasıyla ihanete uğradığımızı anladım. Çatlı ve diğerleri o arabada öldürüldü.
Köy katliamları
10 Şubat 2002: Bir buçuk aylık çocuğun cesedini elleriyle toplamış adamım ben. Kimse bana terörün haklılığını ispat edemez. Mavi Çarşı katliamında tencere tava çalanlar niye çıkmadı? Ya Pınarcı katliamı ya Milan Mezrası katliamı? 33 asker şehit edilirken, ekip otoları kurşunlanırken, gazeteciler ölürken bu temiz toplum havarileri neredeydiler?”
22 Mart 2011: Mardin’in Pınarcık Köyü’nde bir katliam yaşandı. Katliamı provokasyon amaçlı, JİTEM’in oluşturduğu gruplar yaptı. Çoğu çocuk 30 insan (ağlıyor). O insanları örgüt öldürmedi. Başbağlar katliamı, Bilan kazası olayı, Jave köyleri, hepsini aynı ekip yaptı. Başbağlar, Ergenekon zihniyeti ürünüdür
Hizmetle gurur
10 Şubat 2002: Ben yapmış olduğum hizmetlerle gurur duyuyorum. Tamam, polislikten ihraç oldum, attılar ama umursamıyorum. Neticede Memoli değiliz!
22 Mart 2011: Bu millete b.. yedirdiler. Kürtlerden özür dilenmeli. Hakikatleri araştırma komisyonu açılsın gider her şeyi anlatırım. Benimle birlikte olanları bu ülkeye ihanet edenleri söyleyeceğime yemin ediyorum.
Çok operasyonda ‘imzası’ var
Erzurum’lu olan 49 yaşındaki Ayhan Çarkın kendi ifadesiyle en çok operasyona ‘imzasını’ atan Özel Tim’ci olarak biliniyor. Çarkın’ın Özel Tim’e seçimini ise Yarbay Korkut Eken yaptı. Emniyetteki ‘mesai’si 19 yıl sürdü. 1986’da, Güneydoğu’ya ilk giden 320 kişilik Özel Harekat ekibi içinde yer aldı. Bölgede 5 yıla yakın kadar dağ-bayır insan avında olan Çarkın’ın içinde bulunduğu ev baskınlarında kimsenin sağ çıkamadığı söyleniyordu. 1990’lı yılların başında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde çalışmaya başladı. Çiftehavuzlar, Perpa ve Bahçelievler’de sol gruplara yönelik operasyonların hepsinde yer aldı. Çarkın, kaç kişi öldürdüğü yönündeki soruya “Öldürdüğüm insanların çetelesini tutmadım” diyor.
Kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal cinayetinde yer aldığı gerekçesiyle gözaltına alınan Çarkın, Susurluk kazasında yaralı kurtulan DYP’li Milletvekili Sedat Bucak’ın altı korumasından biriydi. Çarkın Susurluk davasında İstanbul DGM tarafından Ocak 1997’de tutuklandı. 4 yıl ceza aldı, 291 gün hapis yattı.
2 comments:
Ölüm makinesinin kendini ele verdiği sözler tam da şu paragrafta yazılı... "10 Şubat 2002: 91 cinayetle suçlanan Çarkın o zaman ‘katil’ değil...."
Öldürdüğü insanların çetelesini tutmamış, hayır diyemiyor muydun, nasıl seçildin özel time, ödül sistemi varmıydı sen öldürdükçe cebe girenler attı mı artmadı mı?.
Soruları geliyor bir çırpıda insanın aklına.
Ve en onemlisi bu olum makinasinin asil sahibinin bizi korumakla yukumlu olan devletin olmasidir...
Post a Comment